Hakikat kadar gerçek dedi, yüreği yana yana,gönlü kan ağlayarak. Bunu gerçekten başaramayacağını hissediyordu ama pes de edemezdi.
Pes edemeyeceğini biliyordu, başka çaresi yoktu çünkü yada başka bir kurtuluş yolu...Tek bir seçeneği vardı yani, neredeyse imkansız bir seçenek. Lakin ardından aklında bir ses yankılanıverdi.
İşin aslı bu ses, kendine fazlasıyla yakın ama bir o kadar da uzak birine aitti. Sesin sahibini içten içe ne kadar bilse de aslında bilmiyordu. Bu nasıl bir tanım diye sordu kendine, konuşacak başka kimsesi yokmuşcasına...Sanırım yavaştan herseyin farkına varmaya başlıyordu. O bakışların anlamını kavramaya başlıyordu,o nefret söylemlerinin içtenliğiyle...
Aslında herşey o kadar açık ve de netti ki nasıl böyle bir çukura düştüğünü anlamlandıramıyodu. Neydi bu yaşadıkları, neydi bu acılar, neydi bunların sebepleri,nereden geliyordu bunca sorun? Yoksa kendisi miydi asıl hata? İçten içe biliyordu sorunun nedenini belki de ama kelimeler kifayetsiz olsa gerek. Yoksa niçin böyle hissetsin ki, değil mi? Yoksa niçin kan ağlasın yüreği?Kahramanımızın kafasında deli sorular dönerken bir yağmur bastırır aniden. Kafasını kaldırır, bakar camdan dışarıya. Koskoca bir odada bir o kalmıştır, herkes gitmiştir oraya buraya. Kahramanımız zaman algısını yitirmişçesine ayağa kalkar. Afallamıştır ama yine de yürür uzun, uçsuz bucaksız koridorlarda. Sanki bir adım sonrasında bu dünyadan ebediyen ayrılacak gibi atar adımlarını merdivende, en sonunda ise ulaşır çıkışa, bir ah çeker ve sanki ebediyete kadar sürecekmişcesine yağan yağmura atar ilk adımını. Eğer başını, ağır ağır yürümeye koyulur ve ilerideki yaya geçidine kadar varır.
Tam o anda, uzun süredir hissetmediği bir şey hisseder. Bu his sanki bir farkındalıktır. Evet evet, bu bir farkındalıktır. Neden arzularının imkansız olduğunu düşündüğünü merak eder. Bu arzular imkansız mıdır, ya da en önemlisi imkansız nedir? İmkansız, yapılmasına imkan olmayan şeylerdir, lakin daha önce yapılmadığını nereden bilebiliriz ki? İçimizdeki arzular elbetteki bir başkasının içinde olabilir. Hatta içinde o arzuyu yaşamayı da geçmiş, o arzuları gerçekten yaşayanlar da olabilir. Ki muhakkak vardır böyle insanlar.
Peki bu arzuları elde edenler nasıl elde etmiş, yoksa parayla mı? Hiç sanmıyorum. "Çünkü hakiki bir başarının sırrı gizlenmiş bir hakikatta saklıdır". Böyle demişti zihnindeki hayat, böyle demişti ona.
Tam da hislerini yansıtıyordu açıkçası bu ses, yüreğinden geçenleri. Belki de asıl dinlemesi gereken ses budur, kafasının içinde fazlalık yapan ve kendi kendini küçümseyen sesin aksine.Kahramanımız belki de ömründe ilk defa doğru bir karar verir ve zihnindeki bu yabancının sesini benimser.
*bu hikaye devam eder mi sorusuna maalesef ki kesin, net bir cevap veremeyeceğim. Lakin bunu pek bir sorun çıkaracağını düşünmemekteyim. Bu düşüncemin sebebi ise pek fazla, hatta neredeyse hiç denebilecek kadar az olan okuyucu sayım. Lakin yazmamdaki asıl amacın tanınmak olmadığını belirtmek isterim. Elbetteki tanınmak hoşuma gider ama olmasa da olur - ki zaten yok-.
Ama yine de eğer bu yazıyı okuyorsan sana minnet ve de teşekkürlerimi sunuyorum. Gerçekten, teşekkür ederim:)03/10/2023
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçimden Geldiğince
KurzgeschichtenRastgele yazılmış, herhangi bir sonu olmadığı gibi hakiki bir başlangıcı da olmayan, tamamen okuyucunun hayal gücüne bırakılmış, hem kısa hem de gerçek hayatımdan uyarladığı ufak hikayeler. Okuyucuya şimdiden teşekkürlerimi sunuyorum..