Neden susmaz ki insanın kafasındaki düşünceler? Anlamlandıramıyordu tüm bunları. Düşünmek, ona göre bir hayli acı vericiydi ve de haklıydı bu konuda. Düşünmek ona acı veriyordu. Beyininin her kıvrımını sızlatacak, kafasını duvarlara vura vura parçalamayı arzulatacak kadar acı veriyordu ona düşünmek.
Bu kadar gerekli bir şeyin bu kadar acı verebileceğini bilmiyordu, öğretmemişti annesi ona. Aslında bakarsanız annesi ona gerçekten hiçbir şey öğretmemişti. Çok küçük yaşta babasını bir savaşta yitirmiş ve de annesi bu acıya dayanamamıştı. Zavallı, nazik ve pofuduk yürekli bir anne olan kadın, eşinin ölümüne dayanamamış, zihinsel bir çöküntü yaşayıp delirmişti adeta. En sonunda Tanrı, zavallı kadını, sevgili kocasına kavuşturma kararı almıştı. Ama ne yazık ki on beşine daha basmamış olan çocuklarıyla işi daha bitmemişti. Tanrı'nın o çocukla apayrı planları vardı aslında. Bu çocuk karnını doyurmak ve de ekmek parasını çıkartmak için bir gemide işe başladı. Sabahtan akşama kadar, belki de daha uzun süreler boyunca durmaksızın hemde.
Bazen geminin güvertesini paspaslarken geminin yolcularıyla rast gelirdi. Öyle garip bakarlardı ki insanlar ona, bazen kendinden şüphe ederdi. Öyle acırmışçasına bakarlardı ki bazen, kendi bile acırdı haline.
Zaman, nasıl oluyorsa bir tren kadar hızlı ama bir kaplumbağa kadar da yavaş ilerliyor, yıllar geçiyordu.
Neredeyse on yedisine girmişti ve geçmişine şöyle bir baktı. Hiçbir şey umduğu gibi olmamıştı. Yetim kalmıştı, bir gemide kömür taşıyor, yerleri paspaslayıp insanların ayak işlerini yapıyordu. Etrafındaki herkes ona ya acıyor ya da küfür ediyordu. Oysa onun hayalleri vardı, hemde büyük hayaller. O babasının yolundan ilerlemek istiyordu, bir asker olmak istiyordu. Küçük çocukların hayran hayran baktığı, yetişkinlerin selamladığı, yaşlıların tebessüm ettiği biri olmak. Bandajlı koluyla yaşlı annesine süpriz yapmak, beraber babasının mezarına çiçek bırakmak istiyordu...
Neden arzular insan, asla elde edemeyeceklerini?
Tanrı neden izin verir buna? Canımızı yakmak için mi acaba, yoksa o da mi kontrol edemez arzularını? Elbetteki eder, etmeli yani. Koskoca "TANRI" neden üzer peki bizi? Bir ders çıkarmamızın beklentisi içinde midir yoksa? Ne tür bir ders çıkarabiliriz ki bu durumdan?"Ey yüce Tanrı'm, benden ne istiyorsun, nasıl bir ders çıkarmalıyım hikayemden, elimdekilerin kıymetini bilmekle ilgiliyse eğer bu ders, sen de biliyorsun, yetim ve de yoksulum, ciğerlerim bu kömüre daha ne kadar dayanabilir ancak sen bilirsin. Lütfen... yardım et bana!" Derin bir nefes alır ve ay ışığı eşliğinde, güvertenin ortasında, kollarını göğe kaldırarak bağırır" ey ulu yaradan, lütfen... yardım et bana!".
"..."
Okuduğunuz için minnettarım...
Bu hikaye, benim için çok önemli ve de bir o kadar anlamlı. Bu yüzden devam etmeyi umuyor, sizlere saygılarımı sunuyor ayrıca iyi günler diliyorum.hoşçakalın:)
12/10/2023
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçimden Geldiğince
Short StoryRastgele yazılmış, herhangi bir sonu olmadığı gibi hakiki bir başlangıcı da olmayan, tamamen okuyucunun hayal gücüne bırakılmış, hem kısa hem de gerçek hayatımdan uyarladığı ufak hikayeler. Okuyucuya şimdiden teşekkürlerimi sunuyorum..