🍬~4

33 3 0
                                    

@sysisi
30.12.2022

Ne kadar uğraşsak da asla uyuyamadığımız, hatta nefes bile alamadığımız o gecedeydik. Saat kaçtı bilmiyordum. Şu an tam olarak ne düşündüğümü bile bilmiyordum. Bildiğim tek şey çaresiz hissetmemdi.

Bir şeyler söylemek istiyordum. Hemen karşımda oturan ve beni saatlerdir bıkmadan izleyen bu adama birkaç kelime dökmek istiyordum. Ama mahvolmuş durumdaydım.

Eğer gerçekten de seneler önce birisi Jaemin'i karşıma koysaydı ve ileride onu canımdan bile çok seveceğimi söyleseydi gözlerimi devirerek oradan uzaklaşırdım. Ama seneler önce tanıştığım Na Jaemin adlı bu çocuğu canımdan bile çok sevdiğimi fark ettim. Ve bu tam da bu gece gerçekleşti.

Onunla ilişkimiz yıllarca karışık ilerlemişti. Hatta bazı zamanlar gerçekten de bir ilişki içinde olup olmadığımızı sorgulayıp durduğum zamanlar olmuştu. Onunla sık sık tartışırdık çünkü ben fazla ilgi seven birisi değildim. O ise tam tersine, bana fazlasıyla ilgi ve sevgi göstermeyi hep sevmişti.

O bana, hiç bıkmadan beni sevdiğini söylediğinde bunun asla gerçek olmadığını hep düşünerek onu alaya alır ya da ilgisiz kalırdım. Ama tam da şu anda, onun beni gerçekten de ne kadar çok sevdiğini ve benim aslında onu her şeyden daha çok sevdiğimi anlamıştım. Geç olmuştu belki ama kabullenmiştim.

"Bir şey söylemeyecek misin?"

Sesi yorgundu, sesi titrekti, sesi canımı acıtıyordu.

Kanlanmış gözleri ile beni seyretmeye devam ediyordu. Ona "Sadece, senin bütün söylediklerinin bir şaka olduğunu söylemeni bekliyorum," dedim. Sesimde umut vardı. Bir umutla bunu bekliyordum. Yine her zamanki gibi, zaman ve mekan fark etmeksizin bana büyük bir şaka yaptığını ve birden bire gülmeye başlayarak her şeyin bir yalan olduğunu söylemesini bekliyordum.

"Şaka değil."

Onun ciddi olduğu ve ciddi konuştuğu tüm zamanlar beni hep korkutmuştur. Şu anda bu korkuyu tüm iliklerimde hissediyordum. Gözlerindeki hüzün dışında onda hissedebildiğim hiçbir duygu yoktu.

"Neden her zamanki gibi yalan söylemiyorsun?"

"Söyleyemem," dedi hiç beklemeden. "Sana hiç bir zaman yalan söylemedim. Söylemem de."

Ağlamak istiyordum. Ona sıkıca sarılıp "Gitme!" diyerek bağırmak istiyordum. Gözümden akıp giden göz yaşını elimin tersiyle uzaklaştırırken kafamı istemsizce önüme eğdim. Kendimi fazlasıyla sıkıyordum. Çığlık çığlığa ağlamamak için vücudumu kasıp duruyordum.

"Bana bak."

Jaemin tam önümde diz çöktü ve kocaman elleriyle yüzümü kavrayarak ona bakmamı sağladı. Baş parmaklarıyla yanaklarımı yavaşça okşarken daha fazla ağladığımı fark ettim. Göz yaşlarım şelale misali durmadan akıyor, onun nazik parmaklarıyla birleşiyordu.

"Gitme," dedim zar zor. "Gitme, lütfen."

Ona ilk defa yalvarıyordum. Ondan ilk defa bu denli büyük bir şey istiyordum. Belki de bir işe yaramayacaktı ama ben yine de içimde kalan o minicik umut ışığı ile onun zihninde olumlu bir cevap aramaya çıkmak istiyordum.

"Asla gitmem," dedi. Kendi cümlesine o bile inanmıyor gibiydi. Bu zamana kadar çok fazla kavgamız olmuştu. İtiraf etmeliydim ki huysuzun tekiydim ve bazen olur olmadık şeylere sinir olup aramızdaki huzuru bozabiliyordum. Bu gibi durumlarda onun kalbini kırmamak adına defalarca gitmesini ve bir süre gelmemesini söylerdim. Ama o inatla kalmaya devam ederdi. Tartışırdık, çok büyük kavgalar ederdik, belki de günlerce konuşmazdık. Ama o yine de gitmezdi.

Şimdi ise ona gitmemesini söylüyordum. Ama o bunu dememe rağmen gidiyordu. Hayat hiçbir zaman adaletli değildi. Ve hiçbir zaman da olmayacaktı.

"Ağlama. Dayanamıyorum."

Onun da ağlamak istediğini biliyordum. Ama ben ağladığım için güçlü durmaya ve beni teselli etmeye çalışıyordu. Kollarını sıkıca bedenime sardı ve beni göğsüne doğru çekti sertçe. Yüzümü boynuna gömdüm. Ona doğum gününde aldığım şeftali kokan parfümü burnuma dolduğunda dudaklarımdan bir hıçkırık koptu. Jaemin bir yandan sırtımı sıvazlıyor, diğer yandan da saçlarımı okşuyordu. Kulağıma beni sakinleştirmesini umduğu kelimeler fısıldıyordu. Ama tek duyduğum şey kendi boğuk hıçkırıklarımdı.

Uzun dakikalar boyunca birbirimize sıkıca sarıldık. Ben onun kokusunu çektim içime uzun uzun. O da sanki zihnine kazıyormuş gibi saçlarımı kokladı ve kocaman öpücükler bıraktı. Jaemin her zaman beni öpmeyi çok severdi ve belli etmesem de bu öpücüklerin aşırı hoşuma gittiğini itiraf etmeliydim. Ve bu öpücüklerinin bana verdiği son öpücükler olduğunu düşünmek beni koca bir boşluğa düşürecek gibi olmuştu.

Ama aniden zihnimde parlayan bir fikirle bu durumun olmamasını sağladım. Belki de söyleyeceğim bu şey çok saçma olacaktı ve hiçbir şeyi değiştirmeyecekti. Ama denemek istiyordum. Kalan son umut parçamı da hayata geçirmek istiyordum.

Tamamen sakinleştiğimi hissettiğimde yavaşça bana sarılan bedeninden uzaklaştım. Elleri ağır ağır benim ellerimi bulduğunda gözleri gözlerimdeydi. Bana çok derin bakıyordu. Biraz daha gözlerine bakarsam orada kaybolup yok olabilirdim. Bu yüzden gözlerimi sıkıca kapatıp önce derin bir nefes aldım. Jaemin bir şeyler söyleyeceğimi tahmin etmiş gibi merakla beni izliyordu.

"Bir fikrim var," dedim hiç beklemeden. Uzatmayı hiç mi hiç istemiyordum.

"Nedir?"

Söylemeliydim. Söylemeli ve bu şeye Jaemin'i ikna etmeliydim. İşe yarayıp yaramayacağından gerçekten emin değildim ama öyle olmasını umuyordum. Tekrardan derin bir nefes aldım. Ve Jaemin'in anında şaşkına dönmesini sağlayacak olan şu cümleyi kurdum:

"Benimle evlenir misin?"

"Benimle evlenir misin?"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Kısa Hikayeler : Na JaeminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin