2. Bölüm

394 17 22
                                    

Elifin mezarının başındaydı Kenan. Tam bir yıl olmuştu ve bugün  oğlu Yusufun doğum günüydü.  Hayatının en mutlu ve en hüzünlü günüydü bugün.

Elindeki, içi su dolu olan şişeyi ýavaşca mezarın üstüne dökmeye başladı. Bir yandanda diğer eliyle mezardaki yabani otları temizliyordu. Gözleri dolmuş, yanaklarından aşağıya doğru  akıyordu yaşları, tutamamıştı yine.

Elindekini kenara bırakıp mezarın kenarına mermere oturdu. Derin bir nefes aldı. Ne diyeceğini, diyeceklerini ağzından çıkarabilecekmiydi bilmiyordu. Öldüğünden beri zaman buldukca mezarına geliyordu, Elifin. Tek kelime edemiyordu ama çıkmıyordu ağzından sözcükler, konuşacak gücü bulamıyordu kendinde.

"Çok zor." Dedi. Konuştuğunun farkında değildi. İçinden söylediğini düşünüyordu.
Devam etti,

"Seni kaybetmek, oğlumuzu sensiz büyütmek çok zor." Dedi. Düşüncelerinin dışa vurduğunu farketti ve bu daha da şiddetli ağlamasına neden oldu.

Toparlanması biraz zaman almıştı Kenanın.  Her geçen gün özlemi dinmek yerine daha da artıyordu.  Kollarından kayıp gitmişti sevdiği kadın. Tutup çıkaramamıştı o dipsiz kuyudan. Sürekli kendini suçlamış, suçluluk duygusuyla ilk zamanlar oğlunun yüzüne bile bakamamıştı. 

Tanerle ile Ramazan kendine getirmişti Kenanı, her daim yanlarında olmuş onu ayağa kaldırmışlardı. Hiç yalnız bırakmamışlardı onu. İçimdeki suçluluk duygusunu söküp atmışlardı. Gerçekle yüzleştirmiş, Yusufu daha fazla baba hasretine mağruz bıraktırmamışlardı. Annesizlik yeterince kötüydü zaten.

Yavaş yavaş toparlanmaya başladı Kenan, daha eve gidip oğlunun doğum gününü kutlayacaktı. Eve gitmeden önce oğlunun pastasını alması gerekiyordu. 

Arabaya doğru yürümeye başladı. Tama arabaya binmek üzereyken telefonu çaldı. Arayan annesiydi. Nerde oduğunu sormak için aradığını düşündü Kenan,

"Alo anne."

"Kenan oğlum nerdesin sen!" Annesinin sesi ağlamaklı ve endişeliydi.

"Anne neyin var senin noldu, ağlıyormusun?"

"Oğlum sakin ol şimdi"

"Anne nolu- Yusuf! Yusufa bir şey mi oldu." Eli ayağı titremeye başlamıştı. Ne yapacağını bilemez bir şekilde arabaya binde eve doğru yol aldı.

"Kötü bir şey yok oğlum. Ateşlendi biraz."

"Nerdesiniz siz evde mi geliyorum şimdi." Sesi titriyordu. Kaybetme korkusu tüm vucuduna nüksetmişti.

"Hastaneye geldik şimdi. Müşade odasına aldılar. Sende gel hemen."

"Geliyorum anne geliyorum. Sakın ayrılma Yusufun yanından." Hızlı gidebildiği kadar hızlı gitmeye çalışıyordu. O kadar hızlıydı ki nerdeyse kaza yapacaktı.

10 dakika sonra hastaneye varmıştı Kenan. Kapıda Tanerle Ramazan karşılamıştı onu.
Vucudu titriyordu. Gözleri ağlamaktan kanlanmıştı.

"Taner, Ramazan nerde Yusuf nasıl iyi mi?"

"Abi sakin ol. İyi Yusuf merak etme."

"Tamam tamam" dedi derin derin nefes alıp verirken. İçeri doğru yürümeye başladı oğlunun yanına doğru. Taner ile Ramazanda arkasından onu takip etmeye başladılar.

Müşade odasona girdikleri an Kenanın gözleri annesine takıldı, hemen ona doğru ilerledi.

"Anne nerde oğlum?" Perdeyi araladı, yatakta yatan oğlunu gördü, uyuyordu. Usulca yanına yanaştı. Elindeki serum iğnesini görünce içi cız etti bi an. Yanı yanmıştı. Uyandırmamaya özen göstererek sevmeye başladı oğlunu.

Tersine Dönmüş Dünya Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin