sizde bu kitaba uygun bulduğunuz şarkıları yazabilirsiniz,
iyi okumalar 🍒gece kadar karanlık olan hayatıma
bir ateş böceği gibi girdin.Küçük bir kız çocuğuyken ve daha annemin benim için çizdiği yolun başında değilken istediğim şeyleri yapmakta özgürdüm, istediğim kadar pamuk şeker yerdim, istediğim kadar yemek yerdim ve istediğim kadar gülerdim. Bu tam olarak dokuz yaşına girmeden hemen önceydi, hayat benim için dokuz yaşından sonra katlanılmaz olmaya başlamıştı. Küçük bir kız çocuğunun bakış açısından baktığımızda bu çok acımasızdı; aslında genele baktığımızda bu tamamıyla adaletsiz bir yaşamdı. Annem ne derse desin, bu bana iyilik gibi gelmiyordu. Ya da hayata hazırlandığımı düşünmüyordum, daha çok içinden çıkılmaz bir girdaba sokmuştu beni; orada ise nefes almamı ve yaşamımı devam ettirmemi bekliyordu.
Annem, her zaman benim yanımdaydı, bu neredeyse her gün söylediğim şeylerden biriydi ama bazen özellikle bencil bir kız olmak istediğim o günlerde annemin de beni içine sıkıştırdığı o girdaba girip yok olmasını diliyordum. Bir kız annesi için bunları dilememeliydi belki ama boynumdaki halatın ipleri o kadar sıkıyordu ki tenimi, işte o zamanlar ölmek istiyordum; ölüp bu süslü hayattan kurtulmak istiyordum.
Yaşamak pekte iç açıcı değildi benim için, ölmek daha kolay geliyordu. Kolay ve huzurlu.
Bu düşünce, daha doğrusu bu hastalıklı düşünce zihnime ilk tohumlarını attığında lisedeydim, elimde bir kağıt ve bir kalem varken kağıda yazdığım tek şey buydu; ölüm.
Ölürsem işlerin benim için her zaman daha kolay ve huzurlu olacağını biliyordum çünkü huzur denilen şey sadece evde annemler yokken yanıma uğruyordu; onlar varken, biz bir odada yan yana otururken bile annem beni ne görür ne de duyardı. Çığlık atardım, yardım çığlıklarım beni bile sağır ederdi ama annem ve babam beni asla duymazdı. Biliyordum, bana karşı kör ve sağırlardı, biliyordum, tabii ki biliyordum ama kabullenemiyordum.
Hastalıklı bir zihnim ve sağlıksız bir bedenim vardı. Yaşıtlarıma göre oldukça zayıftım, bazen aynada kendime baktığımda küçük bir kız çocuğunun bedeninden başka bir şey göremiyordum, bakıyordum ama görebildiğim tek şey böğürtlen büyüklüğünde yaralardı. Bu yaralar hem bedenimde hem de ruhumdaydı, birilerinin bendeki yaraları fark etmesini dileyerek bugüne kadar gelmiştim ama bunun da acizlik olduğunun farkındaydım; sadece birilerinin desteğine ihtiyacım vardı. En büyük desteği ailemin vermesi gerekirken bir dilenci gibi hayatıma giren kişilerden bunu bekliyordum ve bir süre sonra onlarda bu duygudan sıkılıyorlardı, benim sürekli onlardan şüphe etmemden, en ufak bir ilgisizlikte bile ağlayıp durmamdan sıkılıyorlardı. Bunların hepsini biliyordum hatta üniversite yıllarımda bu durumdan o kadar sıkılmıştım ki kendimi düzeltmeye çalışmıştım ama bir makinede eksik bir parça varsa ne kadar düzeltirseniz düzeltin bir daha eskisi gibi olmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
blackberry-sized sores | liskook
Teen Fiction"Sen sonuna kadar korunması gereken o ülke gibisin. Önemlisin, bir başkasının eline geçemezsin. Bense senin için canını feda edecek o vatanseverlerden sadece biriyim." Sustu ve geldiğinden beri ilk defa gözlerimin içine bakıp devam etti. "Diğerleri...