Bir dünya düşünün. Koskacaman. Renklerin var olupta direkt olarak yansımadığı bir dünya. Bir güneş düşünün. Alev alev yanıpta parlamayan. Işık saçmayan. Bir çocuk düşünün. Yaşanmışlara, yaşatılanlara rağmen dimdik ayakta duran. Bantlanmamış yaraları olan bir çocuk...
Koşuyordum. Sadece ve sadece. Sokakta hiç durmaksızın koşuyordum. Koşuyordum...
Ben kaçıyordum. Geçmişten, gelecekten şimdikinden. İlk defa değil. Son defa da değil. Sadece kaçıyordum.
Yine sürekli peşimde olan adamları görmüştüm. Tabii onlar da beni gördü. Ahh, ne büyük şans değil mi? Siktir!
Şu güne kadar yüzlerce binlerce onbinlerce belki de kanlı işlere bulaştım. Lâkin, bu nasıl bir bela ise bir türlü ellerini üzerimden çekmiyordu. Neredeyse 2 haftada bir karşılaşıyordum. Bu iyice canımı sıkmaya başlamıştı. Ölmek umurumda değildi. Lâkin zaten ölmüş bir ruha sahipken birde saçma sapan 3-4 adam yüzünden ölemezdim.
Karşıma çıkan ilk ara sokağa geçiş yapmıştım. Uzun bir süre daha koştuktan sonra arkamda ki ayak seslerinin kesildiğini işittiğimde arkamdaki duvara yaslanıp derin nefesler almaya başlamıştım. Olduğum yerde bir süre öylece bekledim. Başım yere eğikken önümde iki çift ayak gördüğümde yutkundum. Gözlerimle yukarıya doğru çıkarken bir anda bir el çenemi kavradı ve başımı hafif serçe yukarıya kaldırdığında onu gördüm.
"Sikeyim," die kendi kendime söylenirken gözümle yanındakini de baştan aşağı süzdüm. Yeniden, "Sikeyim, bakın konuşabiliriz gerçekten!"
Ahh ne güzel! Kaçtığım kişileri tam karşımda bulmak ancak benim gibi bir insanın başına gelebilirdi zaten!
"Bizde ondan bahsedicektik."
"Ha?" gözlerini inceldim.
"Konuşalım." bu kadar mimiksiz davranması sinirlerimi bozmaya başlamıştı.
"Umarım konuşma diliniz normaldir. Bilmem kaçıncı kez daha ölmek şu anda pek tercih edebileceğim bir durum olabileceğini sanmıyorum."
"Hmm normal konuşmak?" sırıttı. Ağzına bir tane geçirmemek için kendim ile derin savaşlara girdim...
"He konuşmak sözlü olan. Hani ana dilimiz türkçe olan." ne saçmalıyordum?
"Seni öldürmeyeceğiz." gözlerimi dehşet ile açtım. Öldürmeyecekler ise ne yapacaklardı? Bu olduğum yerde irkilmeme neden oldu. "Seni aramıza alacağız."
Aramıza? Asla kimsenin altında çalışmazdım. Çalışmayacaktım. Hem daha kim olduklarını bile bilmiyorum.
"Asla!" omuzlarından iteklemeye çalıştım. Lâkin yerinden dahi kıpırdamadı... Hacı yatmaz mısım be abi?
"Sana seçenek sunmadım? Aramıza alacağız dedim." gözlerimi devirdiğimde daha çok sırıttı. İyice sinirimi bozmaya başladı.
"Bende sana 'Asla.' dedim. Sizin köpeğiniz olacağım demedim."
"Fazla asisin. Tam istediğim gibi. Hoşuma gitti devam et."
"Ya sabır! Sizin derdiniz ne acaba? Ayrıca öldürsenize beni, ölmek sizin ile konuşmaktan daha iyidir."
İkiside aynı anda güldüğünde şimdiden hayatı sorgulamaya başlamıştım.
"Lan sevdim ben bu kızı hee. Pişşt asabi kız sen hep böylemisindir yoksa sadece bir tavlama yöntemi falan mı? Etkileyici."
Hemen hemen yanı başında ki kişiyide son sözlerinden sonra göz devirdim. Benim önümdekine göre biraz daha kısa, mavi gözleri orta derecede uzun saçları vardı. Üstünde düz bir t-shirt altında ise kısa bir şortu vardı. Gayet yakışıklıydı tabii yalan değil önümdeki kişi daha fazlasıydı. Sahiden isimlerini sorsam tepkileri ne olurdu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tükenmiş Umutlar
ActionBir insan yaşarken de ölebilir miydi? Ölebilirdi. Bir insan yaşarken de ölebilirdi. Lâkin, bir insan ölürken yaşayamazdı. Ben ikisiyim. Hem yaşayan hem ölen. Beni güçlendiren ise hatalarımın kalıcılık izi. Tüm iradem ile olası bütün sonuçları fa...