🍁🍁🍁
Ta ki kapının kilidi açılıp onun sesini duyana kadar..
"O-Oppa.."
Korkuyla gözlerimi açtığımda, ellerini ağzına kapatmış ağlayan kız kardeşimi görmüştüm. Gözlerimi açtığımı fark edip bana doğru bir adım attığında ise yanıma gelmemesi için olumsuz anlamda başımı sallamıştım.
O daha çok küçüktü. Burada olmaması lazımdı. Beni böyle görmemesi lazımdı.
"Hae-un.."
Haeun bedenimi baştan aşağı inceledikten sonra gözlerimiz buluştuğunda ağlaması şiddetlenmişti. O kadar kötü mü görünüyordum bilmiyorum ama Haeunun gözlerindeki çaresizlik ve korku yediğim dayaktan daha çok acıtmıştı canımı..
"G-Git.. Ge-Gel-me.."
Beni dinlemeyip koşarak yanıma geldiğinde kollarını acıtmamaya çalışarak belime dolamış ve yüzünü kanlı göğsüme bastırmıştı. Hissettiğim sızıyla inlememek için direnirken dişlerimi birbirine kenetlemiştim. Çünkü canımı acıttığını düşünüp üzülsün ve daha fazla ağlasın istememiştim.
"Ölmeyeceksin değil mi oppa? Sende gitmeyeceksin? Beni yalnız bırakmayacaksın değil mi?"
Haeun karnıma usulca bir öpücük kondurup ardından tanrıya ölmemem için dua etmeye başladığında bende ağlamaya başlamıştım.
O ölmemem, yaşamam için tanrıya yalvarırken ben, her gece canımı alması için yalvarıyor ve gözyaşı döküyordum. Çünkü artık dayanamıyordum. Acılarım son bulsun istiyordum. Aynı zamanda her sabah uyandığımda bugünde canımı almadığı için tanrıya binlerce kez şükrediyordum. Çünkü Haeun için yaşamak istiyordum. Bu ne yaman bir çelişkiydi böyle? Bu nasıl bir çaresizlikti..
"İ-İyi-yim Haeun.. Ba-ba-babam-la o-yun oy-nu-yorduk sa-dece.."
Güçlükle kurabildiğim cümlem Haeunun sinirle kafasını kaldırıp bana bakmasına neden olmuştu.
"Artık çocuk değilim oppa! Beni kandırmaya çalışmayı bırak! Babamla oyun felan oynamıyorsunuz! O seni dövüyor!"
"Haeun-"
"Yorma kendini oppa. Sadece ben gelene kadar dayan tamam mı? Kurtaracağım seni.."
Tamam demek istedim ama nefesimin kesildiğini hissederken yapabildiğim tek şey boş boş gözlerine bakmak olmuştu.
"Lütfen ölme oppaa.."
Haeunun fısıltısı kulaklarıma iliştiğinde dâhi tek kelime edemeyip yüzüne bakmaya devam etmiştim. Gücüm tükenmek üzereydi ama ben direniyordum. Onun gözünün önünde bayılırsam öldüğümü zannedip korkabilirdi. Beni de kaybettiğini düşünüp aklını yitirebilirdi. Bu yüzden direnmeliydim. En azından onun için bu kadarını yapabilmeliydim.
O koşarak ahırdan çıkarken gücümü birazda olsun toplayabilmek adına gözlerimi kapatmıştım. Dakikalar sonra içeriye dolan ayak sesiyle gözlerimi açtığımda Haeunun elinde bir torbayla bana doğru geldiğini görmüştüm.
Torbayı yere bırakıp sağ tarafımdaki merdiveni sürükleyerek yanıma getirdiğinde hızla üzerine çıkmış ve zaman kaybetmeden bağlı olan ellerimi çözmüştü.
Ellerim serbet kalır kalmaz dizlerimin üzerine yere düşerken, Haeunda merdivenden inmiş ve yanıma gelip küçük elleriyle yüzümü kavramıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı Ağaç Efsanesi | Taejin
Fiksi PenggemarBir efsanenin gerçekleştiği büyüleyici bir aşk hikayesi.. Genç karşısında duran diğer gence bakarak sordu. "Bu uyduruk efsaneye inanıyor musun gerçekten?" "Hayır.. İnanmıyorum."