10.10.2023
Her kitap bir noktayı, her yaşam bir finali, her çiçek toprağa tekrar kavuştuğu o kaçınılmaz sonu tadacaktır. Noktaya erişen kitaplar mutlu sonla biter, dehşet verir veyahut ağır düşüncelerin imzasını bırakır zihinlere. Nefesi kesilen bir insan ruhu beraberinde birçok şeyi bırakır ardında: anılarını, kırgın birçok kalbi, dünyanın ona kaybettirdiklerini birazda onun dünyaya kazandırdıklarını. Varlığından haberdar olunmayan bir çiçek ise öylece solup gider. Bir noktası yoktur, başlangıcı olmadıktan sonra anlamı yoktur ne de olsa. Başlamadan biter onun öyküsü. İyi ya da kötü olarak adlandırılacak bir yaşamı olmamıştır. Naif yaprakları birer birer kendini bırakırken sıska dallardan, arkasında bıraktığı yalnızca çıplak soluk bir gövde olur. İlginç olan ise ortak bir duygu barındırır bütün bunlar: yarım kalmışlık... Oysaki bir virgüle daha ihtiyaç duyan kitaplar, dolu dolu soluk almaya muhtaç insanlar, bir su damlasına dahi razı olan çiçekler her şeye karşın yarım kalmışlık hissiyatını tadacaklarını biliyorlardı. O halde neydi son? ne vakit tamamlanmış hissedeceklerdi? bunun yanıtı oldukça sıradan: her daim yarım kalacaklardı.
Ben bu yarım kalmışlığın soluk yapraklı çiçeği, tekdüze hayatın silik siması. Tonlarca çiçeğin arasında kaybolan öylesine solup gidecek Lavinia. Yeniden kalem gezdiriyorum bu tozlu sayfalarda, geride bıraktıklarını gözden geçirmen ileriye taşıyabileceklerini ayırt edebilmen adına. Aynısın, aynıyız. Hafızalarda yer tutamayacak kadar bilinmezlerle dolu ruhum hâlâ keşfedilemeyecek kadar karmaşık. Kimisi korkak, kimisi gönülsüz beni görmekte. Yani evet, bu sararmış yapraklar yalnızca bizim aramızda Lavinia.
Bugün onlara güpegündüz gereğinden fazla su verdim, kaçıncı günde sulayacağımı anımsamakta zorluk çekiyorum. Uçuk leylak renkteki yaprakları gittikçe soluyor, gün ışığı görmediğinden olsa gerek. Fakat yine aralamıyorum perdeleri, güneşe ihtiyaç duyduklarının bilincindeyim oysaki. Ölüyorlar, geçtiğimiz ilkbahar köklerinden yenilerini dikmiştim. 14 Mayıs şafak söktükten birkaç saat sonraydı. En verimli güneş aldıkları zaman dilimine dahi hakimim fakat yine soluyorlar. Yılları devirmeme rağmen henüz onları kendi yaşamımda nereye koyacağımı kestiremiyorum anne. Güneşi sevdikleri halde kış geliyor, yine de buruk bir sevinç hissediyorum. Onların bu mevsimden hoşlanmadığını bile bile kışı hevesle bekliyorum, affet. Zarar görmezler yine de biliyorum, ilgisizliğime rağmen onca yılı doldurduk. Toprağa karışmaya heves ederler ise haziranı, mayısı bekler yine köklerinden ayırırım ya da ekim ayında tohumunu alır ekerim ferah toprağına. Haliyle oldukça çiçekleniyor. İzin vermem benden bıkmalarına. Budar, bütün perdeleri açar hatta balkona taşır, yedi günde bir sularım. Fakat geniş yapraklarını taşıyan bir gövdeye, güce, olgunluğa sahip olduğu vakit kendi hayatıma kaldığı yerden devam ederim. Alışılagelen bir husus bu, fark ediyorsundur her vakit dile getirdiğimi. Halihazırda iki Lavinia'yı da yaşatacak gücüm var anne. İdare ediyorum meraklanma. Bugün eve gelişlerinin yedinci yılını, yani senin evden gidişinin iki bin beş yüz elli beşinci gününü tamamladım. Bana armağan ettiğin Lavinia'lar benim aksime hâlâ sapasağlam anne, güzel yüreğini ferah tut. Huzurla kal ben tekrar buraya gelene dek, kızın Lavinia.
...
Parmaklarıma yük olan kalemi masaya bıraktığımda zihnimdeki düşüncelerin asıl yük olduğunun bilincindeydim. Bir nebze olsun azaltmak isterdim diyerek imkansız olduğu hakikatini günyüzüne çıkardı dilsiz zihnim. Yalnızca benim duyabildiğim bu düşünce buruk bir tebessüm yerleştirdi dudaklarıma. Böyle süregeldiğinin farkında olmak güç olan yanıydı. Siyah deri kapağı kavrayıp yıpranan sayfaların üzerine kefen misali örttüm. Bir sonraki sonbahara kadar, ben yeniden Lavinia'lar hakkında ona konuşana dek ölü kalacaklardı. Masanın üzerindeki beyazın hüküm sürdüğü kupanın ağız tarafına çıkardım gözlerimi, artık dumanlar birbirine karışmıyordu. Saatler öncesinde koyduğum acı kahve yine soğumuştu. Defteri her açtığımda zihnimde açığa çıkan karanlık düşünceler birbirine karışıyor, damağıma yerleşen acı tat durmadan duraksamama yol açıyordu. Böylece bu defteri açtığım günler tiryakisi olduğum tüm acı kahveler soğuyup gitti. Gerçi damarlarımda akan kan yeterince sıcak hissettiriyordu.