Lüks ama bir o kadar da küçük olan bir geminin içindeydi Hyunjin ve Jeongin.
O gün yağmur bardaktan boşanırcasına yağıyordu. Ne Ay, ne de tek bir yıldız... Hiç birinden tek bir iz yoktu. Kapkaranlık.
Jeong karanlık geceleri severdi. Tek bir ışığın olmadığı kapkaranlık geceleri.
Her karanlık gecede olduğu gibi güvertede oturuyordu. Yağmur deli gibi yağmasına rağmen, soğuktan tir tir titremesine rağmen olduğu yerde oturuyordu.
Ama bu geceyi diğer karanlık gecelerden ayıran bir şey vardı.
Fırtına her geçen dakika daha çok şiddetleniyor dalgalar gemiyi sağdan sola salıyordu. Jeong son gücüyle ayağa kalktı ve geminin korkuluklarına doğru yürüdü. Oraya tekrardan oturdu. O ağlıyordu. Gözlerinden akan kanlar yağmur ve okyanusun yüzüne sıçrayan tuzlu suyu ile karışıyordu. Gözleri çok acımasına rağmen durduramıyordu. Sırtını geminin güvertesine çevirerek oturdu ve bir süre karanlık okyanusu seyretti.
''Sevgilim orada ne yapıyorsun? Hava çok soğuk hasta olamanı istemiyorum. Zarar görmeni istemiyorum.''
Jeongin omzunun üstünden gelene baktı, Hyunjin'di.
''Yalan söylüyorsun.''
'' Ne konusunda?''
Jeongin, Hyunjin'in gram umrunda olmadığını çok iyi biliyordu.
Oturduğu korkuluktan kalktı, bu sefer yüzünü Hyunjin'e döndü. Küçük bir çıkıntıya ve korkuluklara dayanarak ayakta durdu.
''Jeong gözlerine ne oldu?''
''Şimdi mi fark ettin Hyunjin? Gerçekten şimdi mi?''
Hyunjin'in ilk defa gözüne batmıştı. Jeong'un gözlerinin kan çanağına döndüğü ilk defa fark etmişti. Jeongin her gün böyleydi ama o ilk defa fark etmişti.
''Yalan söylüyorsun beni sevdiğini söylediğinde, yalan söylüyorsun bana değer verdiğini söylediğinde, yalan söylüyorsun benim için endişelendiğini söylediğinde. Yalan söylüyorsun.''
Jeong'un sesi çok güçsüz çıkıyordu. Onca yağmur ve dalga seslerinin yanında Hyunjin'in onu duyması bile bir mucize gibiydi.
''Ama ben sana yalan olmayan bir şey söyleyeyim mi? Ben seni seviyorum. Ne kadar kırsanda, ne kadar çöp gibi hissettirsen de seviyorum.''
Hyunjin yaptığına pişmanmıydı peki? Evet? Hayır? Belki.
''Jeong ordan iner misin?''
''Hyunjin burdan inmeye hiç niyetim yok biliyor musun?''
''Jeong lütfen.''
''Üzgünüm.''
Jeong geriye doğru kendini bıraktı.
Hyunjin hızlıca korkuluklara koştu okyanusa baktı ama o gün tek bir ışık yoktu, ne Jeongin'i göre bildi ne de başka bir şey.
Üst güvertede, kontrol odasında bulunan kaptana bağırarak feneri açmasını söyledi.
İşte tam o an her şey değişecekti. Belki o dalga gelmeseydi Jeong hâlâ yaşıyor olacaktı, hâlâ acı çekiyor olacaktı.
Hyunjin bu sefer okyanusa atladı. Etrafına baktı ama gelen büyük dalgalar dışında hiçbir şey göremedi.
Okyanusa daldı. Su kaçmasın diye kapattığı gözünü açtı. Okyanusun tuzlu suyu gözlerini yakıyordu.
Jeongin'i yukarı çıkmaya çalışırken, boğulmamak için çırpınırken gördü ama o çoktan derine batmıştı bile.
İnsanoğlu her zaman ölümden kaçmıştır. İntahar etse bile bir şekilde ölümden kaçmayı denemiştir. Kendini asan biri boynundaki ipten kurtulmayı, ateşte yanan biri ateşten kaçmayı, boğulan biri nefes almayı denemiştir.
Peki, ölüm ile intiharı ayıran nedir biliyor musun? Ölümden kaçmayı denersin, elinde olmayan bir şeyden kaçmayı denersin ve kaçamazsın ama o an ölümden kurtulmak için kaçmayı denersin ve kurtulabileceğin bir umudun olur; intaharda ise kaçmayı denersin ama sen onu kendi ellerinle kurtulamayacağın şekilde hazırladığın için kurtulmak gibi bir umudun olmaz. İntahar ile ölümü birbirinden ayıran budur ''umut''.
Jeong'un da tek bir umudu kalmamıştı. Kurtulmak için çırpınıyordu ama o da çok iyi biliyordu ki kurtulamayacak.
Jeong'un ak ciğeri yanıyordu. Nefes almaya çalıştıkça tuzulu suyla dolan ak ciğeri yanıyor gibi hissediyordu. Çok kısa bir süre sonra tüm vücudu yanıyor gibi hissetti. Ak ciğerine okyanusun tuzlu su dolarken, yavaşça bilinci bulanıklaşırken Hyunjin, Jeong'a ulaşmaya çalışıyordu suyun altından -kimse duyamayacağı halde- ''Sevgilim!'' diye bağırıyordu yunjin.
Jeong artık çırpınmıyordu. Pes etmişti. Zaten olmayan umudu kendisi gibi okyanusun derinliklerine batmıştı.
Jeongin son kez Hyunjin'in gözlerine baktı.
O an tekrardan dağ gibi bir dalga gelmesiyle Jeong daha da derine battı. Dev dalga Hyunjin'i gemiye vururken Jeong'u sonsuz karanlığa itti.
Hyunjin, mürettebatın uzun uğraşları sonucunca gemiye tekrardan çıktı.
Bu sefer o ağlıyordu. Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.
''Jeongin boğulmaktan korkardı. O boğulmaktan korkardı. Ama o öldü... Okyanusta boğularak öldü. O gözümün önünde ... Gözümün önünde boğularak karanlıkta kayboldu. Kurtaramadım, hiçbir şey yapamadım. Hiçbir şey yapamadım!''
Hyunjin ayakta duramadığı için yavaşça yere çökmüştü. O ağlarken, mürettebat sadece onu izliyordu. Teselli etmek isteseler bile dedikleri Hyunjin'i rahatlatmayacaktı.
Geminin içinden neredeyse hiç ıslamamış olan kaptan çıktı ve dedi ki;
''Hyunjin yatağının üstünde bir mektup buldum, 'Jeongin'den' yazıyor.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dark Ocean
RomanceJeongin boğulmaktan korkardı. O boğulmaktan korkardı. Ama o öldü... Okyanusta boğularak öldü.