''Hyunjin,
Eğer doğru hesapladıysam, takvimi doğru tuttuysam bu gün 17 Şubat olması lazım ve eğer son anda intihar etmekten vazgeçmediysem ya da herhangi bir şekilde kurtulmadıysam bu gün ölüm günüm.
Hiç uzatmak istemiyorum direk konuya gireceğim.''
Yağmur gittikçe yavaşlıyordu. Dalgalar sakinleşirken Hyunjin içinde fırtına kopuyordu. Hâlâ ağlıyordu, durduramamıştı.
Jeong'un her gün yaşadığı şeylerdi bunlar. Her gün kendi içinde hırçın dalgalarla uğraşıyor, saatlerce ağlıyordu. O günün sonunda kendi okyanusunda boğularak tekrardan ölüyordu.
''Beni sevmediğini biliyorum. Ben sana deliler gibi aşık olsamda senin benden tiksindiğini biliyorum. Muhtemelen bunu okurken 'Hayır, seviyorum' gibi cümleler kuracağını biliyorum ama sevmiyorsun.''
Jeongin, Hyunjin'i çok iyi tanırdı. Her şeyiyle iyi tanırdı aklından geçenler, Hyunjin'in söyleyeceği şeyleri tahmin etmek onun için çok kolaydı. Ama Hyunjin için aynısı söylenemezdi, Jeong Hyunjin'in umrunda bile değildi.
Şu ana kadar..
''Seviyordum gerçekten seviyordum. Sana zarar gelmesini istemiyordum''
''Sana beni sevmediğini kanıtlayayım mı?
En basitten başlayalım mı? İlk sevgili olduğumuz zaman sadece sarılıp uyuyacaktık. Sadece sarılacaktır. Sen ne yaptın, hatırlıyor musun? Beni yataktan ittin hemde defalarca. Bir hafta sonra yataktan düşmekten her yerim morluk içindeydi ve sen bana dedin ki 'Sana zarar gelmesi bu hayatta isteyeceğim son şey.' Şu an sen inanıyor musun bu dediğine?
Sonrasında senin odanın yanındaki odaya geçtiğimde bana dedin ki 'En büyük penceresi olan bu oda, yıldızları en rahat buradan izlersin.' Ben yıldızları sevmiyorum Hyunjin. Sana bunu dedim hemde defalarca, sen ne yaptın? Bana yıldızları izlemem için bir oda verdin.''
Hyunjin, Jeongin'e bu kadar kötü hissettirdiğinin farkında değildi. Fark edemeyecek kadar umursamıştı onu.
Şimdi yavaş yavaş fark ediyordu ama şimdi her şey için çok geçti.
''Ama sonra bana yıldızları sevdiğini söylemişti. Ona sevdirdiğimi söylemişti.''
Jeong resmen Hyunjin'e cevap olarak diğer satırları yazmıştı.
''Sana 'Bana yıldızları sevdiriyorsun.' demiştim hatırlıyor musun? Peki benim onu dedikten sonra hiç yıldızlara baktığımı gördün mü? Zerre ışık tanesi odaya girmesin diye hep kapalı tuttuğum perdeyi açtığımı gördün mü? Görmedin tabii ki. Umrunda değildim çünkü.
Eğer zerre umrunda olsaydım Hyunjin. Her gece saatlerce ağladığımı, karanlık geceler hariç odamdan çıkmadığımı, hiçbir şey yemediğimi, boynumda ki bıçak izlerini, kolumdaki bıçak izlerini fark ederdin.''
Hyunjin için gerçekler ağırdı.
''Beni ay ışığına benzettiğin gün aydan da nefret ettim. Kendini sevmeyen, kendinden nefret eden birini sevdiği bir şeye benzetirsen ondan da nefret eder.''
Evet, Hyunjin Jeong'a 'ay ışığım dediğinden beri Jeong ay ışığından da nefret ediyordu.
''Sana tuhaf şeyler gördüğümü söylediğimde bana ilk başta sen dedin şizofrensin diye. Sonra gördüğüm şeyleri anlattığımda 'Onlar gerçek değil.' , 'Kafanı topla.' , 'Kendini şizofren kalıbına sokup durma dedin. Oysaki ilk başta beni şizofren kalıbına sokan sendin.''
Jeong'in ileri düzey şizofrendi. Şizofreninin tüm belirtilerini taşımasada bazı belirtileri çok ağır şekilde yaşıyordu. Bazen aynaya baktığında gözünü siyah görürdü, her gördüğünde aynı korkuyu yaşardı.
''Sabaha kadar ağladığım günlerden birinde son gücümle ayağa kalkıp gece karanlık olduğu için güverteye giderken kendi kendine söylendiğin şeyleri duydum 'Bu çocuk da habire ağlayıp duruyor bir sussa da kurtulsam artık. Bıktım ondan.' dediğin hiçbir şey bunun kadar acıtmamıştı.''
''Ben ne yaptım? Ben nasıl dedim böyle bir şeyi? Onun intahar etmesinde ki tek sebep bendim. Benim yüzümden sevgilim öldü. Benim yüzümden.''
Hyunjin mektubun sonuna gelmek üzereydi bir kaç satır kalmıştı sadece.
''Bak, Hyunjin ben sustum tam senin istediğin gibi sustum, hemde sonsuza kadar. Aslında ben o gün kendimi okyanusa atacaktım biliyor musun ama yapamadım çünkü o zaman boğulmaktan korkuyordum. Çok korkuyordum hemde okyanusu sevmeme rağmen okyanusun ortasında olmama rağmen çok korkuyordum ama artık korkmuyorum.
Onu dediğin günden sonra -özellikle geceleri- nefes alamadım çünkü.
Özür dilerim...
Her şey için..''
Yağmur durmuştu, dalgalar sakinleşmiş, bulutlar çekilmişti ama bir farklılık vardı.
Ay karanlıktı.
Fırtına başlamadan önce dolunay varken şimdi Aydan tek bir iz bile yoktu.
Hyunjin titreyen elleriyle tuttuğu kağıdın arkasını çevirdi.
''Hyunjin senden tek bir isteğim var. İntahar etme. Sakın benim peşimden gelme. İstemiyorum.
NOT: Kağıttaki kanları bilerek yapmadım, gözlerimden geldi. Bunu yazarken ağladığım için kağıda biraz aktı pardon. Ne de olsa boşuna ağlıyorum değil mi Hyunjin.
'Boşuna ağlıyorsun'
'Şu an ağlamak için hiç bir sebebin yok.' ''
Hyunjin olduğu yerde güvertenin ortasında öylece kaldı. Bacaklarını ve elinde tuttuğu mektubu kendine çekti.
Bu sefer sabaha kadar ağlama sırası ondaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dark Ocean
RomanceJeongin boğulmaktan korkardı. O boğulmaktan korkardı. Ama o öldü... Okyanusta boğularak öldü.