4

66 10 4
                                    

ikisi de hala mektup hakkında tartışıyordu."seni nankör velet, ofisimde küfür et diye değil, yanımda olmak için sana buradasın. sikik wooyoung." di̇ye homurdandı seonghwa."öyle mi?!" diye bağırdı wooyoung seonghwa'ya ters ters bakarken.

jung wooyoung, jung şirketinin ceo'su, yunus sesli veya çocuksu lider olarak da biliniyordu. seonghwa ile küçüklükten beri arkadaşlardı. yani, bu şekilde konuşmalarının bir nedeni var. her iki sekreter de odanın köşesinde iç çekti.

jung wooyoung'un sekreteri ve aynı zamanda nişanlısı olan choi san, genellikle böyle anlarda wooyoung'un kafasına sertçe vurarak bayılmasını sağlardı. ama henüz toplantıya başlamamışlarsa, elbette bunu yapamazdı.

"young-ah, kes şunu." dedi san sertçe.

"ama sannie-"

"yoksa düğünümüzü iptal etmemi mi istiyorsun?" diye sordu san ürpertici bir gülümsemeyle wooyoung'a parmağındaki nişan yüzüğünü göstererek.

wooyoung sessizleşti ve seonghwa'ya bakarak "üzgünüm..." diye mırıldandı. seonghwa usulca iç çekti.

"hyung, bu ciddi bir şey olabilir, bu çağda insanlar genellikle gmail kullanır veya masaj gönderirler. kim namjoon mektup kullandıysa bu ciddi ama kişisel bir şeydir, bu yanlış anlaşılma için onunla konuşmalısın..." dedi wooyoung odadan ayrılmadan önce.

olayın özetinde seonghwa sadece yanlış adrese bir çiçek göndermişti ve çiçek yeosang içindi. kim şirketinin ikinci oğlu için değil. eğer bir shoujo manga ya da aşk kitabında olsalardı, muhtemelen ona aşık olurdu.

ama ikinci çocuktaki tavır da neyin nesiydi böyle? seonghwa'nın savaş ilan ettiğini mi söylemişti?

seonghwa saatlerce sessiz kaldı, birkaç saat geçtikten sonra aniden ayağa kalktı ve yeosang'ı şaşırttı. "yeosang-ssi, bu numarayı ara. wooyoung haklı, bunun hakkında konuşmamız gerek." dedi seonghwa ve yeosang'a mektubu uzattı.

seonghwa ofisten çıkmadan blazer ceketini̇ giydi, numarayı aramaya çalişan yeosang nereye gittiği̇ni merak ederek odadan çıkan seonghwa'ya bakmıştı.

"patron? nereye gidiyorsun?"

seonghwa başını ona çevirdi ve cam kapıyı kapatmadan önce gülümsedi. cam kapıyı kapatırken, "bir süreliğine dışarı çıkıyorum, lütfen bu olayla ilgilen." dedi.

yeosang işini yapmaya dönmeden önce hafifçe başını salladı.

seonghwa kendi asansörüne binerken düğmeye bastı. lobinin önünde kendisini alması için şoförü çağırdıktan sonra hızlıca lobiye gitti. şoför onu almaya gelir gelmez arabaya atladı.

"xxx'e git." diye emrederek kapıyı kapattı. araba yavaşça park şirketi binasından uzaklaşarak yeosang'ın dairesine doğru yol aldı.

sadece çiçek gönderdiği adresi kontrol ediyordu, yeosang'ın dairesine izinsiz girmeyecekti. özür dilemeli ve bunun bir tehdit ya da savaş ilanı olmadığını, sadece yanlış bir adrese gönderdiğini söylemeliydi.

vardığında binaya girdi ve etrafına bakındı. ilginç bir şey yoktu. içerisi gerçekten berbattı, yıllar boyunca terk edilmiş eski bir bina gibiydi. neyse ki kötü kokmuyordu.

yani yeosang ve kim şirketi'nin ikinci oğlu burada mı yaşıyordu? yeosang'a gerçekten dairelerinden birini ödünç vermeliydi. kim şirketi'nin ikinci oğluna gelince... daha lüks bir daire alacak parası yok muydu?

seonghwa, yedek anahtarları varmış gibi görünen temizlikçi yaşlı kadına baktı. "hanımefendi, 18 numaralı dairenin yedek anahtarı sizde var mı?" diye sordu seonghwa. yaşlı kadın kibarca gülümseyerek seonghwa'ya baktı.

"önemli bir işiniz mi var, yoksa ailesinden biri misiniz?" diye sordu kısık ama nazik bir sesle.

seonghwa kafasının içinde korkunç bahaneler düşünüyordu. "sevgilisiyim." dedi seonghwa, kötü bahaneler buluyordu gerçekten.

"aman tanrım, ne kadar tatlı! burada bekle, tamam mı? sana yedek anahtarı vereceğim."

seonghwa korkunç bahanesinin yaşlı bir kadında yaradığına inanamamıştı. yine de ona yalan söylediği için kendini kötü hissediyordu. yaşlı kadın kısa bir süre sonra geldi, seonghwa'nın her iki elini de usulca tutarak yedek anahtarı seonghwa'ya verdi.

"lütfen ona çok nazik davran, bildiğin gibi babasını çok küçük yaşta kaybetti ve öz annesi onu sevmiyor. iyi bir insan olduğunu biliyorum, lütfen onun kırılgan duygularını incitme..." dedi yumuşak bir sesle.

seonghwa bu bilgi karşısında biraz şoka girmişti. kim şirketinin ikinci oğlunun bu kadar çok şey yaşadığını düşünememişti. usulca gülümseyerek başını salladı.

"teşekkürler, aklımda tutacağım."

dairenin kapısını açmaya gitti, yavaşça açtı. küçük bir daire olmasına rağmen, çok güzel bir şekilde tasarlanmıştı. seonghwa oraya ne amaçla gittiğini bile unutmuştu.

hongjoong's pov

hongjoong sabah dersi̇ne girdikten sonra marketten aldığı öğle yemeği̇yle geri̇ döndü. "tünaydın büyükanne." dedi hongjoong. büyükannesi hongjoong'un omzunu sıvazladı.

"çok iyi bir sevgilin var, bugün seni ziyarete geldi, ikiniz çok iyi bir çiftsiniz." dedi, iç ısıtan bir gülümsemeyle. hongjoong o anda şok olmuştu.

sevgilisi yoktu ki?

flower | seongjoongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin