Çok sessizdi heryer gece sessizdi, baykuşlar sessizdi, yaprakların bile hışırtısı yoktu, kaybolmuştu. Sanki gece herşey ve herkes derin bir uykuya dalmıştı. Ben ise bu sessizliğin ortasında kalmış bir şekilde yürüyordum. Çok garip benim bile yürürken ayağımın altındaki yaprakların hışırtısı çıkmıyordu. Neden böyle düşündüm bilmiyorum ama bu sessizliğin ardında yatan bir şey vardı. Sanki biraz sonra bir şeyler olacakmış gibi hissediyordum. Bu sessizliğe fırtına öncesi sessizlik diye bilirdim. İçime bir anda bir ürperti düştü. Korkmaya ve titremeye başladım. Titremem soğuktanmıdır bilmem ama az sonra bir şeyler olacağı ortadaydı. Karşıda ağaçların orada bir hareketlenme oldu. Orada birileri vardı. Beni görmesinler diye iç güdüsel olarak ağacın arkasına saklandım. Bir anda bir ses duyuldu çok şiddetli bir ses. Bu sesin etkisi ile kuşlar kaçışmaya başladılar. Önce bu sesin ne olduğunu, nereden geldiğini anlayamadım ama karşıdan bir adamın haykırışı da bu sesin arasına karışınca sesin bir silaha ait olduğunu anladım. Keşke anlamasaydım. Anlamasaydım da o çığlık iki dudağımın arasından kaçmasaydı. Ben haykırınca elinde silah olan adam bu tarafa baktı. Ben o buraya baktığı an beni görmesin diye ağacın arkasına daha çok yanaştım. Ama çabam boşunaydı o adam beni görmüştü. Adam yanındaki korumalarına benden tarafı işaret etti. Ben daha ne olduğunu anlamadan adamlar üstüme koşmaya başladılar. Bunun üzerine bende koşmaya başladım. Ormanın içine doğru gidiyordum. Yakalanmasam bile muhtemelen burada kaybolacaktım. Ama yakalanmaktan iyidir. Ormanın iç taraflarına geldiğimde arkamdaki ayak sesleri uzaklaştı. Durup arkama baktım arkamdan gelenler yoktu. Onları atlatmıştım. Biraz soluklanıp ne olur ne olmaz diye bir ağacın arkasına saklandım. Muhtemelen beni arıyorlardı. O yüzden burada biraz beklemem gerekiyordu. Bir anda kolumdan tutup birisi beni çekti. Az kalsın dengemi kaybedip yere düşüyordum. Ama ben düşmeden son anda birisi benim belimden tutup düşmemi engelledi. Ayakta tam olarak durduğunda beni tutan kişiyi görmek için geriye çekilmeye çalıştım. Ama adam izin vermedi beni sertçe kolumdan tutup geldiğimiz yöne doğru sürüklemeye başladı. O zaman anladım bu adam benim peşimde olan adamdı. Biraz sürüklenmeden sonra bir tane arabanın önüne geldik. Adam arabanın kapısını açıp beni bir çuval gibi arabanın içine attı. Kapıyı sertçe çarpıp sürücü koltuğuna oturdu. Ben korkudan konuşamıyordum. Hani mecaz anlamda dilini mi yuttun derler ya o gerçek anlamda şuanki halime söylenebilirdi. Bi yarım saat sonra araba 3 katlı siyah bir villanın önünde durdu. Adam inip arka kapının, benim olduğum yer, in kapısını açtı. Gene bir çuvalmışım gibi kolumdan tutup dışarı çıkarttı. Kapıyı kapatıp beni villanın olduğu yere doğru götürmeye başladı. Villanın önünde 2 tane adam bekliyordu. Beni tutan adam onlara seslendi;
" İhsan, Yusuf gelin şu kızı tutun. Ben patrona haber vereceğim."
Bunu söylemesiyle benim kolumu bırakıp onlara doğru yürüdü. Bende bunu fırsat bilip çıkışa doğru koşmaya başladım ama ben daha 5,6 adım atmadan beni tekrar yakaladılar.
Ve gene kolumdan çekip kapının önüne getirdiler o sırada kapının pervezına yaslı bir şekilde bir adam bize bakıyordu. Beni tutan adam kapıya yaslanan adama;
"Patron kız kaçıyordu ama yakaladık."
Bunu dedikten sonra patron adama eli ile git işareti yaptı. Adam bunu gördükten sonra sözünü ikiletmeden gitti. Adam gittikten sonra patron denilen kişi bana bir 5-10 dk baktı. Bende kendimi tutamayıp;
"Pardon ama yüzümde birşey mi gördün? Sanki bir şey görmüş gibi bakıyonda. " dedim.
Bu söylediğimin üzerine adam doğruldu ve bana doğru gelmeye başladı. Bende geri geri gitmeye başladım. O bana doğru bende geriye doğru yürüyordum. O durdu ben durdum, o yürüdü bende yürüdüm. En son bundan sıkılıp ne olursa olsun dedim ve durdum. Benim durmam üzerine o da durdu. Ona;
" Artık konuşacakmısın? He konuşmayacaksan beni bırak gideyim."dedim.
Bunu söyledikten sonra bana doğru bir kaç adım daha attı. Aramızda 3 adımlık mesafe vardı. Biraz daha durduktan sonra;
" Çok cesaretlisin ve ben bunu sevdim. Ama nerede ne diyeceğini bilmiyorsun. Merak etme onuda zamanla düzeltiriz. " dedi.
Zamanla dedi o zaman beni bırakmayacaktı. Bende bunun üzerine;
"Nerede ne söyleyeceğimi sana soracak değilim. Neyse zamanımı çok fazla boşuna harcadım. O yüzden bana müsade. En yakın zamanda tekrar uğrarım. " dedim.
Ve yürümeye başladım. 1-2 adım atmadan beni kolumdan tuttu. Tekrar beni eski yerime getirdi. Bana;
"Maalesef gidemezsin. Sen birşeye tanık oldun ve bu şey çok tehlikeli birşey. O yüzden hanımefendi sizi biraz kendi evimde ağırlayacağım." dedi.
HANIMEFENDİ vayyy birde istanbul beyefendisi ayakları. Yaw ben buna nasıl katlanacağım acaba. Neyse ona biraz yalakalık yapayım da beni bıraksın. Bunun üzerine bende ona;
" E peki madem kalalım ama çok yanlış yapıyorsun onu söylemek isterim. Çünkü ben asla ama asla söylemem ki bu olayı. Yani bana inanabilirsin. He kalmak istemiyor değilim ama ben sizi düşünüyorum. Şimdi ben burada kalırsam size yük olurum ya hadi gel bir anlaşma yapalım da beni bırak ben kimseye söylemem. Tamam? " dedim.
O beni bir süre süzdü ve;
" Hmm yok bize yük olmazsın o yüzden gelebilirsin. " dedi.
Bunun üzerine kendimi tutamayıp;
" Sen nasıl bir aptalasın ya. Gerizekalı, mal, beyinsiz bırak diyorum işte uzatma. " dedim.
Galiba o bu söylediklerim üzerine sinirlendi çünkü bana doğru yürümeye başladı ve kolumdan tutup;
" Madem ben aptalım o zaman daha çok aptal olayım da sen gör. " dedi.
Beni peşinden sürükleyip yürümeye başladı bende;
" Ya tamam özür dilerim canımı acıtıyorsun kolumu bıraksana. " dedim. Ama o bırakmadı ve bu sefer daha sert tuttu. Eve girip merdivenlere yöneldi. Merdivenlerden o kadar hızlı çıkıyorduki tökezleyip düştüm. Ben düşünce durdu arkasını dönüp bana baktı ve;
" Düzgün yürüsene neden düşüyorsun? Sakat mısın?"dedi. Bende;
"Lan asıl sen sakat mısın hayvan gibi hızlı yürüyorsun. Ben sana nasıl yetişeyim. Düşüncede sakat mısın oluyor. İnsan birisi kendisi yüzünden düşünce özür diler. Aa pardon ben senin insan olmadığını unutmuştum."
dedim. O bunu üzerine biraz durup beni kolumdan tuttu ve kaldırdı. Sonrada;
"Madem insan değilim o zaman benden insanlık bekleme. Ama bak insan olmadığım halde seni kaldırdım. O zaman bende insansal yetenekleri olan bir varlığım." dedi.
Ve gene beni kolumdan tutup, ama bu sefer daha nazik bir şekilde, yukarı çıkardı. Bir tane odanın kapısını açıp içeri girdi. Bana;
" Burası senin, istediğin zaman aşağı inebilirsin ama benim gözüme çok görükme. Gözükürsen sonuçlarına katlanırsın. " dedi ve gitti. O gittikten sonra bir müddet arkasından baktım. Ya ben neyin içine düştüm ya. Sakın sakin ormanda yürürken başıma böyle bir şey geleceğini söyleseler asla inanmam. Ama şu inanmayacağım bir şeyi yaşıyorum. Ben ormanı her zaman çok severdim. Orada sakinleşir, huzur bulurdum. Benim her akşamım orada geçerdi. Orada babamla konuşurdum. Orada birisi yok diyeceksiniz evet sizin için yok ama ben oraya her gittiğimde babamın varlığını hissediyorum. Orada benim saçlarımı okşuyor, yanaklarımdan öpüyor. Benim hayatta olmayan babam benim için ormanda yaşıyor. O orada öldürüldü çünkü, orası onun son gördüğü yerdi. Orası babamın varlığının dünyada bulunduğu son yerdi. O yüzden orada babamı hissediyordum. Ben oraya gidince güvende hissediyordum, babam beni koruyordu. Ama o an ben kaçırılırken beni koruyamamıştı. Bu çok üzücüydü hemde çok. Ama olsun en azından ben halen onu hissediyordum. En azından benim için halen vardı. O orman da benim babam öldürüldü ve yine o ormanda ben birisi öldürülürken izledim. Sanki o ormanda birşey yaşanması bizim kaderimiz de vardı. Sanki orası artık bize kapanmıştı. Güzelliklerini bize göstermeyecekti, orası bizim için lanetlenmişti. Acaba annem beni merak ediyor mudur? Canım annem babam öldükten sonra onun kahrından hayatla tam olarak bir bütün olamadı. Tutunamadı hayata. Bir ara yatalak oldu, bir ara intihar etmeye kalktı. O günü, intihar etmeye çalıştığı günü asla unutamıyorum."Hava da bulutlar vardı. Gri bulutlar. O yüzden hava karanlıktı. Biraz yağmur çiseliyordu. Bu havaları cidden çok seviyordum. İnsan böyle havalarda huzur buluyordu. Ama annem tam tersi şekilde böyle havalardan nefret ediyordu. O yüzden bugün benimle dışarı çıkmamıştı. Ben gene babamın yanına, ormana, gidiyordum. Babamın ölmesi üzerinden 2 ay geçmişti. Onun bir mezarı bile yoktu. Burada kemikleri bulundu. Söylenene göre kemikleri bulunmadan 3 ay önce filan ölmüştü. Biz fark etmedik çünkü babam her zaman iş gezilerine giderdi. Gezilerde genelde 4 ay filan sürerdi. Benim babam bir holding de endüstri mühendisi ydi. Neden öldürüldüğü bilinmiyordu ama Holding'in düşmanlarından olduğu tahmin ediliyordu. Bize birkaç isim söylenmişti bunlar; Baran İlter, Doruk Arslan ve Emre Arıkan dı. Söylemişlerdi ama bir kanıta ulaşamamışlardı.
Yaklaşık 1 saattir bu ormandaydım ve artık eve doğru gitmem gerekiyordu. Bir 5 dk daha durup eve doğru yürümeye başladım. Bir 20 dk sonra eve vardım. Evin kapısını çaldım ve tahmin ettiğim gibi bir ses gelmedi. Babam öldüğünden beri annem dışarı çıkmaz ve çok fazla konuşmazdı. Genelde gününü yatağında geçirirdi. Ses gelmeyince anahtarımı çıkarıp kapıyı açtım. Eve girdiğimde gene ses yoktu bende anneme;
"ANNE gene mi yataktasın?" diye seslendim. Ses gelmeyince ellerimi yıkayıp annemin odasına gittim. Kapıyı tıklattım ama gene ses yok. Bunun üzerine kapıyı açtım ve odaya girdim. Ama annem odada yoktu. İşte bu şaşırtıcıydı normalde annem buradan çıkmazken şimdi ne olmuştuda çıkmıştı? Bu seferde şamsımı mutfaktan yana kullandım. Mutfağın kapısıda kapalıydı. Bu sefer kapıyı çalmadan açtım. Açtığım an yıkıldım.
"ANNE EEEE! " diye bağırıp annemin yanına koştum. Annem kanlar içinde yerde yatıyordu. Bileğini kesmişti. Yanına çöküp nabzını kontrol ettim. Nabzı vardı. Ne zamandan beri böyle duruyordu bilmiyordum ama biraz daha zaman kaybedersem ölebilirdi. Hemen telefonumu alıp ambulansı aradım. Evi tarif ettim, annemin durumunu söyledim. 10-15 dk ya burada olacaklarını söyleyip kapattılar. Bende telefonu kapatıp annemin yanına çöktüm ve;
"Anne neden böyle bir şey yaptın? Bak ben babamın yanından geliyordum. Hadi kendini düşünmüyorsun ama beni, neden beni düşünmedin. Babam gitti sende gidersen ben ne yapardım. Neden ya neden beni umursamadın. Ben senin kızın değilmiyim. Ben biraz daha geç gelseydim ne olurdu farkında mısın? diyerek ağlıyordum.
Annem hastanede 1 gün kaldı. Kendine geldiğinden beri asla konuşmadı. Bu beni üzsede birşey demedim. O günden sonrada bir daha yanından ayrılmadım."
Hava kararmıştı ve ben halen aynı şekilde yatakta oturuyordum. Uyumam gerekiyordu. Ama uyuyamıyordum. Benim olduğum odanın penceresi ormanlık bir alana bakıyordu. Ağaçlar çok yakın değildi. Ama hiçbir yerde ev olmadığından şehirden uzak bir yerde olduğumuzu düşünüyordum. Pencereye bakarak yatağa uzandım. Gözlerim kapanmak istiyordu ama ben uyumamak için kendimi zorluyordum. Uyumamalıydım uyursam güçsüzleşirdim, ve güçsüzleşirsem de olacaklara hazırlıksız yakalanırdım. Gerçi ne olacağını bilmiyordum ama olsun tedbirden bir zarar gelmezdi. Gözlerim artık uyuma isteğine daha fazla direnç gösteremiyordu. Yavaş yavaş kapanmaya başladılar. Ve ben hiçbirşey yapamadım...MERHABA ARKADAŞLAR
UMARIM KİTABIMI BEĞENMİŞSİNİZDİR EKSİK OLAN BİR ŞEY VARSA YORUMLARDA BELİRTİN LÜTFEN SİZİN YORUMUNUZ BENİM İÇİN ÇOK KIYMETLİ.
KARAKTERLERİN ADINI BİR KAÇ BÖLÜM SONRA ÖĞRENİCEKSİNİZ AYNI ŞEKİLDE MODELLERİ DE.
DİĞER BÖLÜM 1-2 HAFTAYA GELİR MAĞLUM SINAV HAFTASI.
NEYSE SİZE KEYİFLİ OKUMALAR. ❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
gecenin kıvılcımı
Teen Fictionkaranlık bir gökyüzü düşünün sanki kömür ile boyanmış gibi ve o gökyüzündeki karanlık bulutlar hep sizi takip ediyormuş. O bulutlar gitmedikçe her zaman hayatınız karamsarlık ile geçicekmiş...