Demir kapı kulakları sağır eden gıcırtısıyla tekrardan açıldı. Günlük sayım yapılmış, koğuştaki suçlular akşam yemeği için hazırlanıyordu. Koğuştaki herkes merakla kapıya döndü. İçeriye sevimsiz yüzü, hafif kelleşmeye başlamış kafası, kısa boyu, kocaman göbeğiyle gardiyan Memiş girdi.
Bu saatte ikinci kısmın üçüncü koğuşunda ne işi olduğunu sorgulayan 7 kişinin yüzüyle karşı karşıya gelen adam terlemeye başladı. Bu koğuşu hiç sevmezdi Memiş. Çünkü buraya bilerek okumuş adamları gönderirlerdi. Tabi şimdi aklı biraz şaşıyordu. Çünkü yanına verdikleri bir çocuğu buraya yerleştirmesini söylemişlerdi.
"Bu saatte hayırdır? Bir sorun yoktur umarım." dedi İlker. Kendisi avukattı. Yaptığı birkaç yasadışı işin elinde patlamasıyla yakayı ele vermiş sonucunda buraya düşmüştü. Uzun boylu ve zeki bir adamdı. Genç yaşına rağmen zekasından dolayı hapishanede oldukça saygı duyulan biriydi.
Gardiyan panikle cevap verdi. "Yok yok sorun. Sadece yeni suçluyu getirdim. O kadar. Hadi geç sende arkamda durmayı bırak da." Çocuğu sırtından iteleyerek içeriye soktu. İşini bitirmenin verdiği rahatlamaya dikeldi biraz. Keyifle "Allah kurtarsın" diyerek kapıyı ardından kapattı. Korkmasının ve ürkmesinin sebebi koğuştaki diğer insanlardı. Pantolonunu çekiştirdi. İlerlemeye başlayarak üçüncü koğuşu arkasında bıraktı.
İçeriye itilen çocuk yedi çift gözün tek odağıydı artık. Ne yapacağını bilemeden orada öylece dikiliyordu. "Yanlış yere getirdiler herhalde. Çocuk ıslah evine göndereceklerine buraya gelmiş gibi. Yakında fark edilir ve alırlar bunu burdan." dedi Yusuf. O ise buraya yüksek mevkideki birini dövdüğü için girmişti. Usta bir kemancı olduğu söyleniyordu. Kendi hikayesini pek anlatmazdı ama bu koğuşta olmasının bir sebebi olduğu belliydi.
"Sus şimdi bir." dedi İlker. Koğuştaki diğer insanlara göre Yusuf'a daha yakındı. "Şimdi anlarız neler olduğunu." Çocuğun yanına ilerledi. "Hadi gel önce seni bir yerleştirelim. Eğer bir yanlışlık olduysa da bu halledilemez kadar burada kalman gerekecek. Bak görüyor musun? Oradaki yatak boş. Geç oraya yerleş sen. Sonra konuşuruz." Eliyle ilerideki bir yatağı gösterdi.
Koğuş diğer koğuşlara göre daha geniş ve yeniydi. Dört ranza vardı ve hepsi duvara dayalı bir şekildeydi. Oda dikdörtgen şeklinde düşünülürse ikisi sağ ikisi sol uzun kenara dayalı şekildeydi. İlker'in çocuğa gösterdiği yataksa sağ duvar kenarı en alt kattaydı. Sağ taraftaki diğer ranzadaysa altta Yusuf yukarıda İlker olacak şekildeydi.
Çocuk ayaklarını sürüyerek İlker'in gösterdiği yere doğru yürümeye başladı. Resmen çökmüştü. Kafasını yerden kaldırmıyordu. Elinde kendisinden daha ağır olduğu belli olan bir el çantası taşıyordu. Belli ki içinde eşyaları vardı. Olayların nasıl bu hale geldiği hakkında bir fikri yoktu.
Eşyalarını gösterilen yere koydu. Ve yerleşmeye başladı. Kendisine başta yardım eden adamın direktifleriyle kıyafetini de dolaba yerleştirdi. Yarım saat sonra yapacağı işler bitmişti. İşte bu kadardı. Artık resmen buradaydı. Yerleşmişti.
Bir anda gelen bu farkındalıkla gözleri doldu ve sicim gibi akmaya başladılar. Yatakhanedekiler bunu fark ettiklerinde ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Çünkü hiçbiri ilk geldiğinde ağlamamışlardı. İçlerinde en yaşlı olan Hasan yavaşça yerinden kalktı. Ağır adımlarla yeni gelen çocuğun yanına doğru gitti ve yatağına oturdu. Onu da yanına çekip kolunun altına aldı.
"Benim de oğlum var. Küçük olan senin yaşlarında olmalı. Buraya geldiğin için üzgün olduğunu tahmin edebiliyorum. Biraz ağla içini dök ama sonra güçlü ol. Burası güçsüz olmaya gelmez. Bir ihtiyacın oldu mu bize gel. Yardımcı oluruz biz."
YOU ARE READING
Kader Mahkumları (bxb)
ActionMarlen hapishaneye girerken hayatında ilk defa bu kadar umutsuzdu. Bu hapishanenin onun tüm hayatını değiştireceğini kim bilebilirdi.