Bölüm 20

88 10 3
                                    

Kumrarhanenin lavosundan çıkıp hemen kapının yanında ki duvara yaslandım.

Yangın merdivenlerinden çıktıpımda ilk işim tuvalete yürüyüp elimi yüzümü düzeltmekti, ağladığım için makyajım bozulmuştu. Sinirimden çıldırmak üzereydim ve elimden hiç bir şeygelmiyordu. Burdan çıkıp gitsem Meriçin hiç bir kaybı da olmazdı üstelik. Ben ona ödetecektim ama bunun bedelini.

Ellerimi saçlarımdan geçirip eteğimi biraz aşşağıya çektim.

Koridorun sonuna doğru yürüdüm ve az önce Meriç ile önünde durduğumuz uzakta ki masaya baktım. hiç oraya gidesim yoktu. Eve gitmek istiyordum, zaten masanın etrafı da boştu.

"İyi misin? Beni çok korkuttun." Meriçin sesi arkadan gelince o yöne döndüm. Sırtını duvara yaslamıştı, ellerini göğüsünde bağlamıştı.

Yanıma gelmek için doğruldu ve bana iki adım attı. Ellerini dirseklerimin azıcık üzerine yerleştirdi. "Neredeydin? Seni bulamadım."

Ona tıpkı kafasının üzerinde antenleri varmış gibi baktım. Söylediği yalanlar o kadar içten, bakışlarıyla o kadar uyumluydı ki, insan psikolojisinin içinden geçiyordu resmen.

"Sana ne? Bunun hoşuna gittiğini düşünüyordum, sonuçta bana zarar veren bir adamın, bir burun kanamasına üzüleceğini hiç düşünmüyorum açıkçası."

Ellerimi göğüsüne yerleştirdim, bu hareketim bana onun kaslarının gerildiğini hissettirse de bunu görmezden gelerek onu ittim. O ise kıpırdamadı aksine olduğu yere çakılmış gibi duruyordu.

"Lütfen önce bir beni dinle. Her şeyi anlatayım, öyle sinirlen, bağır çağır bana." nasıl bu kadar üzülüyor gibi görünebilmeyi başarıyordu?

"Sus! Tamam mı? Ne yapmak istediğini artık anlayamıyorum, kestiremiyorum, sen kimsin artık onu bile bilmiyorum
Meriç Doğan mısın yoksa bir başkası mı? Bu baktığım kişi bana davrandığı gibi mi yoksa gerçekten pisikopat bir cani mi?"

Ellerimi yüzüme kapattım ve başımı iki yana olumsuz anlamda sallayarak.

"Bilmiyorum. Bilmiyorum. Kayboldum, Meriç nasıl çıkacağım bu labirentten ben artık. Bilmiyorum."

Parmaklarını saçlarımda hissedince yüzüme kapattığım elleri indirip, onun elini hızlıca ittim. Ondan hiç bir beklentim yoktu, isteğim de, annem ve babam için onunlaydım, ve bu bir daha olmayacak. Ondan annem ve babam dışında hiç bir şey istemiyorum.

"Sakın. Bir daha bana dokunma! Saçlarıma dokunma. Annem ve babamı serbest bırak. Bir daha da karşıma çıkma."

En sonunda konuşmaya başladı.

"Kendini benden geri çekme küçüğüm. Özellikle saçlarını, onları benden esirgeme. Lütfen."

"Meriç! Ben sana ne diyorum sabahtan beri ya?! Cidden kafayı falan mı yedin sen! Burası neresi? Demir burada ne arıyor? Onu nereden tanıyorsun ve neden beni buraya getirmek için bu kadar uğraştın?!"

Ona bağırıyordum. Sinir gözlerimi kan çanağına çeviriyordu ve karşımda ki bu adam ise bana saçlarımdan bahsediyordu. Kafasına sıkmama ramak kalmıştı resmen.

İttiğim elini kaldırıp yandan ayrılmış saçını geri doğru yatırır şekilde parmaklarıyla taradı. Sonra da uzun bir iç çekti. Başını sola eğerek bana baktı.

"Sana hiç bir zaman zarar vermek istemedim. Yemin ederim küçüğüm. Tamam, ilk başta seni kullanarak Demirin canını yakmak istediğim içindi herşey. Fakat sonra durum çok karışmaya başladı. Seni tanıdım.."

Sokak Lambası Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin