12: freesia and violet

368 38 81
                                    

Sunghoon

Bu yarıştan önceki son antrenmandı. Uzun zamandır beklenen gün için çabalamıştım, hiçbir sebep olmadan. Bu soğuk ve kaygan zeminini ilk başlarda sevsem de sonradan dert ortağım haline gelmişti. Zamanla ikimiz de birbirimize alışmış, istesek bile ayrılamayan bir ikili haline gelmiştik. Ya da sadece öyle sanıyordum.

"Hey, Sunghoon. Telefonun çalıyor." Kafamla koçu onaylayıp pistten çıktım ve köşeye fırlattığım çantamdan telefonumu almaya gittim. Ekrandaki isme bıkkınlıkla nefesimi verdikten sonra açarak kulağıma götürdüm. "Efendim, baba."

"Neredesin sen?"

"Antrenmanda."

"Eve gel, acil konuşmamız gerekiyor."

"Tamam."

Bir süredir eve gitmediğimden, son günlerde arayacaklarını tahmin etmiştim, fakat bu kişinin babam olması beklenmedikti. Genellikle annem arardı, sadece ne yaptığımı ve nasıl olduğumu sorardı. Zaten sona yaklaşan antrenmanı daha erken bitirip eşyalarımı da aldıktan sonra arabaya atlayarak evin yolunu tuttum.

Kasvetli hava sabahın erken saatlerinden beri tüm enerjimi çalmışken, hava gibi kasvetli olan evin garajında arabayı durdurdum. Eve girdiğimde, bir çalışan, odasında beni beklediğini belirtti. Daha öğlen bile olmasına rağmen babam artık evdeydi, ki bu saatte evde olması beklenmedikti.

Odasının kapısına yavaşça vurduktan sonra, "Gel" diyen sesini duydum. Annem de buradaydı. Yüzlerine bakılırsa, durum iyi değildi. "Bir şey mi oldu?" dedim, hala ayakta durarak.

"Sunoo nerede?" Babam, hala daha soğuk çıkan sesiyle sordu. Daha önce bu soruyu sormalarını beklemiştim, ama bu kadar uzun süreceklerini düşünmemiştim.

"Üniversitede."

"Yalan söyleme bana!" Elini masasına vurarak bağırdı.

"Nerede kalıyor? Kiminle yaşıyor? Bunları soruyoruz, Sunghoon." Annem, babamın aksine sakin ama bakışlarıyla delip geçecek kadar sinirli bir şekilde sordu. "Bilmiyorum." dedim, hala umursamaz tavrımı sürdürüyordum.

"Neden bana soruyorsunuz ki? Daha önce Sunoo'la normal bir konuşmam bile olmadı. Onu sadece üniversitede uzaktan birkaç kez gördüm, o kadar." Yalan konuşma ve oyunculuk becerilerimi geliştirmiştim sanki.

"Yalan söylüyorsun." Hala sakinliğini bozmuyordu. "Seni ben yetiştirdim, Sunghoon. Gözlerinden yalan söylediğin okunuyor."

Sana benzeyememişim demek ki, anne. İç sesimi susturup yine inkar ettim. Kendi yalanlarını bilmediğimi sanıyorlardı. "Bana bak, son kez soruyorum, Sunoo nerede?" Babam, tam karşımda durarak sinirle soluyordu. Hiçbir zaman öfkesini kontrol edememişti.

"Son kez söylüyorum bende, bilmiyorum." Anında gelen tokatla yüzüm sağ tarafa çevrildi. Annemle göz göze gelmiştik ve 'bunu sen istedin' bakışı atmıştı.

"Ne o? Her şeyi elinize yüzünüze mi bulaştırmaya başladınız? Yaptığınız foyalar ortaya mı çıkıyor, yoksa?" dedim, dudağımdan akan kanı bir çırpıda silerek. İşte şimdi annem karşımda durmuştu. "Ne biliyorsun sen!"

"Her şeyi, sakladığınız tüm pisliklerinizi."

İkisinin yüz ifadesi değişmişti. "Beni salak mı sandınız?! Evin içinde öylesine dolaşan bir robot olarak görmüş olabilirsiniz, fakat yaptığınız her haltın farkındayım. Beni senin yetiştirdiğini sıylüyorsun ya anne, al bu da yetiştirdiğin robot. Şimdi karşınızda duruyor."

n.o.r | sunki Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin