"şişe çevirmece oynayacağımız hakkında kimse bana bilgi vermedi." diyerek geriye çekildi bu sefer. yaklaşık on dakikadır aynı şeyler hakkında sızlanıp duruyordu.
"alt tarafı bir oyun fedya.." bıkkınlıkla nefes vererek devam etti. "sence de biraz fazla abartmadın mı?"
nikolai onu her ne kadar küçük bir oyun olduğuna ikna etmeye çalışsa da asla başarılı olamıyordu.
"korkuyor musun yoksa ha?" fyodor'a doğru bir adım daha yaklaştı. "saçma sapan bir oyun mu yoksa seni bu denli ürperten?" sırıttı ve daha fazla zorlamadan eski yerine -tecchou'nun yanına- geçti.
toplanalı neredeyse 5-6 saat olmuştu. ilk önce hep beraber mutfağa girip güzelce bir pizza hazırlayıp afiyetle yedik, sonrasında yeni çıkan kore yapımı bir film izlemeye koyulmuştuk. hepimiz koltuklara sığmadığımızdan dolayı birazımız yerde oturarak izlemişti filmi, fakat herkes için oldukça keyifliydi. eğlenmiştik kısacası.
şimdi ise bu duruma nasıl geldiğimizi soracak olursanız öncelikle bu fikir dazai'ın -sevgilimin- başının altından çıkmıştı. hepimiz iyi hoş olur diye kabul ederken fyodor ne bir fikir belirtiyor ne de olaylara ılımlı yaklaşıyordu.
aslına bakacak olursak olayın başında nikolai'da da bi gerginlik vardı. nedenini bilmiyorduk tabii. ayrıca sorgulamamıştık da. belki de bize katılmak istemesi gerginliğini unutmamıza yardımcı olmuştu belli mi olur.
düşüncelere dalmışken dazai yanağıma bir öpücük kondurup fyodor'a karşı konuşmaya başlamıştı. "ne demiş atalarımız: naz yapanın çocuğu olmazmış fyodor. iyi düşün bence. oynamamakta kararlı mısın hala?"
sözleri üzerine hep birlikte gülümsedik. fakat fyodor hala somurtuyor, bize katılacakmış gibi durmuyordu.
bizim gülüşmemiz onu bariz bir şekilde sinirlendirmişti. oynamak istemiyorsam istemiyordumdur tarzında bir bakışı vardı lakin biz bunu pek de umursayacak insanlar değildik.
yaklaşık yarım dakika sonra bakışları yumuşadı, nikolai'a bakarak göz dağı verircesine "pekala, siz kazandınız. oynayalım madem." dedi. yarım bir sırıtış çizmişti yüzüne.
kabul etmesi hepimizi az çok şoka uğratırken nikolai soğuk soğuk terler döküyordu. bu ikilinin arasında bir şeyler geçtiği bu şüpheli davranışlarından da belliydi, ele veriyorlardı kendilerini.
ortamın anormal havasını bozmak için ellerimi birbirine vurarak odağın bana dönmesini sağladım ve "o zaman masanın etrafına toplanın ben şişeyi getiririm." dedim.
herkes onay verircesine tepkiler vermiş, masanın etrafına dizilmişlerdi. bende o sırada mutfağa gidip dolabın yanında yarım kalan su şişesini kafama dikleyip yeteli miktara gelince durdup ağzını kapadım. tekrar salona yöneldiğimde herkesin heyecanlı bakışları ve "hadi hızlı gel chuuya." tarzındaki söylemleri beni de heyecanlandırmıştı.
ilk defa bu tarz bir oyun oynamıyordum ancak yinede içim kıpır kıpırdı, biraz eğlence fena olmazdı açıkçası.
şişeyi masaya koyup aklıma gelen fikirle tekrar ayağa kalktım.
"neden kalktın chuuya? otursana." arkamdan seslenen dazai'a gülümsedim ve cevap verdim. "shot bardaklarını getireceğim. alkolleri de dolaba koymuştum. onları da getirip oyuna biraz eğlence katacağım."
herkes benim bu parlak fikrimi onaylamış, oyunun böyle daha eğlenceli hale geleceğini düşünmüşlerdi. haklılardı da, kesinlikle çok eğleneceğimizden emindim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hentai thief ✩ soukoku
Fanfictiondazai'ın gözünden sakındığı hentailerin kaybolmasıyla ortalık karışır. [texting]