II1II

209 36 162
                                    

İlk Cinayet: Rusya

Gecenin huzurlu karanlığında duyulan tek şey kar fırtınasının derinlerden gelen uğultusuydu. Kışın olanca sertliğinin hissedildiği taygada kutup ayıları bile ortada gözükmüyordu. Gece karanlığı simsiyah çökmüş, en küçük ışık göze batar olmuştu.

Dalları göğü kucaklayan yaşlı bir ladinin dibinde küçük bir hışırtı duyuldu.

Toprağı gelinlik gibi saran karın yoğunluğuna rağmen hışırtının sahibi öylesine titriyordu ki kar sesi yutamamıştı. Gecenin karanlığında gövdesinin kucaklayıcılığına saklandığı ağacın dibine çöktü ve arkasına kolaçan etti. Onu arayanları görebilmek için çok iyi bir konumdaydı, bu karanlıkta minicik bir ışık zerresinin bile seçilmemesi imkansızdı.

Soğuk iliklerine işledi, sırtındaki yıpranmış pelerine sıkı sıkı sarıldı genç bedeni. Fakat onu titreten soğuk değil korkuydu, hissediyordu. Sakin ol, kimse seni bulamayacak korkma diyen ses beyninin içinde patladı. Nefes almaya bile korkuyordu, sesinin duyulması sonu olabilirdi. Rengini çoktan kaybetmeye başlamış dudakları belli belirsiz titrerken karanlığın içine fısıldadı.

"Baba Yaga, yardım et bana..."

Yollarını kaybedenlere yardımcı olan Baba Yaga çoktan esir kamplarından birine götürülmüştü oysaki. İhtiyar cadının bedeninden gençliğe ve doğurganlığa dair ne varsa yıllar içinde bedenini çoktan terk etmişti ancak avcılar ne kadar güçlü olduğunu bildikleri Baba Yaga'nın güçlerinden bir şekilde yararlanabilecekleri düşüncesiyle ona bile acımamışlardı. Sadece genç kadın bunu bilmiyordu.

Güçlerinin zayıfladığını hissediyordu. Günlerdir beslenememişti. Pelerininin içine sakladığı güzelavrat otu biteli çok oluyordu. Etrafta yiyebileceği hiçbir şey yoktu. Kaç gün geçmişti yemek yemeyeli bir düşündü. Ancak cevap adeta içinde bulunduğu karanlıkta yutulmuş gibiydi, bulamıyordu. Odaklanamadı. Kızıl kirpiklerine biriken kar taneleri gözlerini açmasına engel olduğu için kapamıştı ancak arkasını kontrol etmeliydi. Zoraki açtığı gözleri ilk önce önündekileri seçmekte zorlandı. Ağaçların silueti çok silikti. Yine de sırtını dönüp geriye baktı fakat baktığı yönün geldiği yön mü değil mi olduğunu hatırlayamadı.

Gözlerini tekrar yumdu.

Kafasının karışmasına izin vermemeliydi.

Çok aç hissediyordu!

Dibine çöktüğü ağacın dibinden kalkmalıydı. Kimse yoktu. Belki de çoktan onu arayanlar yollarını kaybetmişti, Baba Yaga'nın evine gidebilirdi. Ona yardım etmişti büyükanne. Evet, kesinlikle böyle olmuş olmalıydı.

Sırtını verdiği ağaca dayanarak güçlükle kalktı. Yaşlı ağacın zayıf hışırtısını kar fırtınası yuttu. Adım attığında başı döndü, yer ayağının altından kayıyordu sanki. Dili damağına yapışmıştı, bir avuç karı susuzlukla ağzına attı. Dişetlerinin buz gibi karla donduğunu hissetmedi bile.

Yolunu bulmalıydı.

Karanlık öylesine koyuydu ki, gece bile keskin gören gözleri ona yardımcı olamıyordu. Ya da öyle sanıyordu. Titremeleri arttı, damarları belirginleşiyordu.

Uzaklarda görünen birkaç sarı noktayı seçti gözü.

Olduğu yere çakıldı. Kıpırdarsa görüneceğinden korktu, nefesi boğazında düğümlendi. Ne yöne gideceğini bilmeyen beyninde kaçış noktasını bulamadı. Karanlık gökyüzünde zayıfça hissettiği ay ışığı yardımına koştu. Yerdeki kar kristallerinin üzerinde pırıltılar oluşturan ay ışığını takip etti sessizliğe dikkat ederek ancak ruhundan yükselen saldırsana komutu beynini ve duygularını ele geçirmeye başlamıştı.

Ay YükselirkenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin