II9II

40 11 40
                                    

Günaydınlar sevgili okurlarım! 

Gününüz şahane, hafta sonunuz mükemmel olsun. Sonunda çok istediğim bölümlerden biri geldi, ipler koptu mu yoksa kopacak mı? Aman Allah'ım! (Burada gerilim müziği girebilir, orkestra e haydi?) Öhöm, neyse. Sizleri tutmadan, buyurun bölüme...

İyi okumalar...

Mavişehir, Buga Restoran

"Zahira..."

Tanrıça olarak bilinen Serket'e kadar soyu dayanan çöl akrebi, sahibinin ve sevgili cadısının sözüne derhal itaat etti. Vücudundaki tüyler diğer akreplerde olanlardan daha farklıydı. Türdeşleri olan çöl akreplerindeki kahverengi tüyler her türlü titreşimi hissetmek için vardılar oysa Zahira'daki tüyler titreşimleri hissetmek haricinde bünyesindeki büyüyü salmak için birer araçtılar. Vücudundaki güçlü uyku titreşimlerini olduğu yerden kıpırdamadan özgür bırakırken Astheri ve sahibi, gökyüzündeki voltasına çoktan başlamış kendi cadısının yeni komutunu bekliyordu.

Titreşimler salınınca toprak büyüsünün hakim olacağı alan içindeki herkes tatlı bir mayışıklığa esir düştü. Sahra Bahiti'nin dudaklarından çıkan fısıltı ise az önce çılgıncasına eğlenen kalabalık kendileri değilmiş gibi herkese derin bir sersemlik hali bahşetti. Çok uzun sürmeden gözleri kapanan ve bir rüya alemindeymişçesine hafızaları sıfırlanan kalabalığın içinde Ayça, bir bebek kadar savunmasız kalmıştı. Afrika'nın ve Arap Yarımadası'nın en güçlü cadısı, çöl yıldızı lakabı almış, rehber olarak bilinen Sahra Bahiti Al-Ramaz "uyuyun" dedikten sonra uykunun sıcak kollarına kendini bırakmayacak tek bir canlı dahi yoktu dünyada.

"Lucretia, durum ne?"

Uzun mu uzun sarı saçlarının dalgaları yaz akşamının eşsiz lacivert gökyüzünde birer yıldız gibi görünüyordu Lucretia'nın.

"Etrafta avcı yok. Vakit kaybetmeyin!"

Uyku halindeki bedeni ve uyanmak isteyen bilinci arasında kaybolan Ayça'yı korumak için topraklarından aceleyle ayrılmışlardı. Kurt cadısının kim olduğunu büyük beşlinin dört üyesi de biliyordu, içlerindeki yaşça en küçük olan da kurt cadısıydı. Tarihte eşine rastlanmamış bir şekilde iki bilince sahip, iki hafıza ve iki hayata ortaklık eden bir kurt cadısıydı. Şu an damarlarındaki alkol miktarı ne kadar az da olsa ki ne kadar içtiğini hiçbiri bilmiyordu, tehlikeliydi. Teninin şeffaflaşmasından anlaşılıyordu ki kanında fazlasıyla alkol vardı. Avcıların onu fark etmesi işten bile değildi.

Buz mavisi gözleri kendisinden yüzlerce metre aşağıdaki kurt cadısına odaklandı Baba Yaga'nın soyundan gelen Lucretia. Hava onun için çok sıcaktı, bu havada buz oluşturmak zor olacaktı. Havanın içindeki soğuk tanecikleri teninde hissetmeye çalıştı. Şans onlardan yanaydı, yakaladığı bir soğuk hava dalgasını buz kalkanı büyüsüne dönüştürebildi. Kurt cadısının etrafında koruyucu bir kalkan oluşturabilmesiyle Ayça'nın sıkışmış bedeni bir nebze daha güvendeydi. Lucretia Irene, hava elementinin cadısıydı ancak onun oluşturduğu büyülü buzun içindeki herhangi bir şeyin kokusunu kimse alamazdı hele ki de soğukta koku alma duyuları zayıflayan avcılar için imkansızdı. Bir süreliğine Ayça'yı koruyabilirdi buz kalkanı büyüsü yakındaki avcılardan onlar kapıdan geçene değin. Büyüsünü yaptıktan sonra etrafı kolaçan etmeye devam etti Lucretia Yaganova, vakitleri her geçen saniye ile birlikte tükeniyordu.

Oturduğu bar taburesinde her biri bir diğerinden daha güzel olan iki kadını bar tezgahının üzerinde içilmeyi öylece bekleyen tekilayı alıp tek seferde içerek izleyen Javier Nicodemus, boşalan bardağını aldığı bar tezgahına geri iliştirip ayaklarının dibindeki çitası Aries'in başını hafifçe okşayarak ayağa kalktı. Güneyli ve sıcak iklimin cadısı olmanın her türlü özelliğini taşıyordu. Keyifli ve çapkın gülüşüyle, "Yetiştim hanımlar, merak etmeyin en sevdiğiniz cadınız tabii ki sizlerin emri için burada..." dediğinde Sahra Bahiti gözlerini devirdi.

Ay YükselirkenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin