FİNAL-2.2 Evim

91 4 0
                                    

2026

Taehyung

Hayatım tam olarak ikiye ayrılıyordu; Jungkook yaşarken ve Jungkook... yaşamazken.

Ah, hayatımın ilk, tek ve kesinlikle son aşkı. Güzel gözlü Jungkook'um, o güzel ve sade hayatından seni koparmıştım. Onunla da kalmamış seni bu hayattan tamamen koparmıştım.

Biliyordum suçlu hissetmemi istemezdin ama o odadan çıkarılmadan önce son nefesini verdiğini gören bu beden, bunca yıllık işkencelere sırf kendine ceza olsun diye katlanmıştı.

Vücudum erimişti. Kukladan farkım kalmamıştı. Kemiklerim, tenimden gözüküyordu. Altımda sadece boxerım vardı ve her zaman olduğu gibi ellerim tavana asılıydı.

Kollarım çok ağrıyordu ama susuyordum. Çünkü üç yıldır buna alışmıştım. Boxerım kaşındırıyordu ama buna da susuyordum. Çünkü üç yıldır buna da alışmıştım.

Bir tek sensizliğe alışamamıştım, sevgilim.

"Konuş!" Sırtıma bastırılan elektrik aleti yine ve yine bedenimi gererken dişlerimi birbirine bastırdım. Ama onlar da güçlü değildi artık.

Üç yıldır gördüğüm işkenceler kemiklerimin çürümeye başlamasına neden olmuştu.

"Hayır." Yine ve yine aynı cevabı verdim. Bu kelimeden başka bir kelime kullanmıyordum.

Ruhum bedenimi, Jungkook'un gözlerindeki yıldızlar kayınca terk etmişti. Sadece bedenim, toprağa, ait olduğu yere dönmeyi bekliyordu.

Ruhsuzca önüme bakarken arkamdan bastırılan elektrik aleti ile nefesim kesildi. Gözümün önü karardı. Dayanacak gücü kendimde bulamıyordum artık.

Neredeydim, tarih ne zamandı, mevsim neydi, dışarıda hayat nasıldı, hiçbir fikrim yoktu.

Bu karanlık küçük odada bekliyordum.

Ecelimi bekliyordum.

Hissettiğim ürpermeyle başımı zorlukla kaldırıp gözlerimi araladım. Yine elektrik vermişlerdi ama bu seferkini hissetmemiştim bile.

"Öleceksin, Kim Taehyung. Artık babanın tüm bilgilerini dök ve yaşayabilirsin." Yıllar önce beni çekerek götüren adama baktım baygınca.

Ve ağzımdan çok farklı bir cümle çıktı. Ki son cümlem olacağını hissediyordum. "Jungkook'u öldürdüğünüz zaman şansınızı kaybettiniz. Ben yıldızımı, siz şansınızı. Artık yaşamak istemiyorum."

Adam sinirle arka tarafıma işaret verdiğinde yine bir gerilme hissettim vücudumda. Sonra gözlerimde beyaz bir şimşek çaktı. Karanlığa çekildim.

Gözlerimi hiç tanımadığım bir yerde açtım. Bembeyaz bir yerdi burası. Ağaçlar beyazdı, çimler, nehirler, gökyüzü, her yer bembeyazdı.

Arkamı döndüğümde gördüğüm kişiyle duraksadım. Jungkook, güzel sevgilim. Gözlerindeki yıldızlarla beni izliyordu.

Ama bir sorun vardı, onunla aramda buğulu bir cam vardı. Hızla cama yaklaştım ve kırmak istercesine yumruklarımı geçirdim.

"J-Jungkook." Kekeliyordum.

"Sevgilim." Gülümseyerek başını yana eğdi. "Geldin mi?"

"Geldim. Geldim. Gitmeyeceğim. Daha gitmeyeceğim." Ben sayıklarken aramızdaki cam çözülmeye başladı.

Ellerimi cama yasladığımda avuçlarıma tozlar geldi. Cam toza dönüştüğünde ellerimdeki tozları sımsıkı sıktım. Ardından yavaşça serbest bıraktım.

Jungkook kıkırdayarak bana doğru koştu. Boynuma atladığı an belini sardım. Burnumu boynuna sürerek derin bir nefes çektim.

"O kadar çok özledim ki," diyerek mırıldandım bir yandan da.

"Ben de," dedi saçlarımı okşarken. Saçlarıma bir öpücük bıraktı. "Ben de çok özledim. Sensiz zaman geçmiyor."

"Üç yıl."

"O kadar oldu mu ya?" Çocuk gibi sızlandığında gülümsedim.

Kafamı kaldırıp ona baktım. O da bana eğilmişti. Gözleri dolu doluydu. Dudaklarındaki güzel gülümsemesi ise yerli yerindeydi.

"Hoşgeldin, yanıma hoşgeldin, Taehyung."

"Hoşbuldum, evime hoşbuldum, Jungkook."

Kokusu hâlâ aynıydı. Hâlâ çok güzel kokuyordu. Hâlâ teni yumuşacıktı. Bakışları öldüğünü gözlerimle görmeden önceki gibiydi. Yıldız doluydu.

"Özür diler-" Tam konuşacağım sırada dudaklarıma dudaklarını kapattı. Küçük bir öpücükle cümlemi kestiğinde geri çekildi.

Elleri yanaklarımı buldu. Parmak uçları tenimi okşarken bacaklarındaki kollarımı sıkılaştırdım. "Özür dileme, sevgilim. Sana kızgın değilim. Kırgındım biraz. Ama o da geçti. Üzerinden uzun zaman geçti."

Kafamı yana yatırdığımda kusursuz yüzünü inceledim. Bu güzelliği bana ayrı ödüldü. Kalbinin güzelliği ayrı ödüldü. Her şeyiyle bana verilen bir ödüldü, Jungkook.

"Çok aşığım," dedim "Sana çok aşığım." Utangaç bir şekilde gülümseyip gözlerini kaçırdı. Utangaç hâline gülümseyip dudaklarına ben öpücük bıraktım bu sefer.

Gülümsemesi büyürken belimdeki bacaklarını sıkılaştırdı. "Ben de," dedi çekingence "Ben de sana çok aşığım, Taehyung."

Ona olan özlemimden yanıp tutuşuyor gibi hissediyordum. Yanağımdan akan bir gözyaşı da beni söndürmeye çalışıyordu. Ama içim yangın yeriydi sanki.

"Seni o kadar çok özledim ki." Bir elim sırtına çıkarken tekrar sarıldım sıkıca. "Her bir zerrene olan özlemimden tekrar tekrar ölüyor gibiyim. Oysa tekrar canlanmayı asla istemiyorum. Ölümümün içinde ölüyorum."

Burnunu çekip yüzünü boynuma gömdü. Omuzlarımı sıkıca sardı. Gözlerimi kapatıp etrafımda bir tur döndüm. Güzel kıkırtısı kulaklarıma dolarken gülümsedim.

Yıllardır beklediğim olmuştu, sevgiline kavuşmuştum. Tanrı'nın sonsuz cennetinde hayatımın ve ölümümün aşkıyla birlikteydim.

Şimdi diyecek çok şey var. Ama yok gibi de.

Ben bu fiçi, evet angst yapacaktım. Ve zaten okuduğunuz gibi ikisi de eceline kavuştu. Ama onları, güzel cennetlerinde kavuşturmadan bitirmek istemedim.

Bu fiç, çok özel. Yani, Jungkook arkadaş grubunu topladı ama aralarından ilk ayrılan oldu. Bu, üzücü. Bilmiyorum çok karışığım şuan.

Özel bölüm yayınlayacağım. Dünyada kalan ekip için. Hazırda bekleyin. Görüşürüz. Kendinize iyi bakın💪🏻

Geceyarısı V-KookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin