Aslında paylaşmayacaktım ama paylaşmak istedim. Hehe.
Gerçekten korkuyordum. Öyle ki önümde diz çöken adam bacağımı gelişi güzel sararken bağırıyordum. Canımı yakıyordu.
"Fuck, don't hurt his!" Taehyung bağırdığında adam bacağımı daha çok sıktı.
"Sikicem," diye mırıldanıp kafamı geri attım. Bacağımdan kan akıyordu. Durdurak bilmeden akıyordu ve bayılmak üzere olduğumu hissediyordum.
Adam başımızda dikilerek ayağa kalktı. Bizim dilimizi bilen adam neredeydi bilmiyordum. Taehyung'u başka bir sandalyeye bağlayıp gitmişti.
Gözlerim kapanırken kendimde kalmaya çalışıyordum. Çok işe yaradığı söylenemezdi ama deniyordum işte. Şimdi gözlerimi kapatırsam açtığımda daha kötü şeyler görmek istemiyordum.
"Jungkook." Adımı mırıldanan Taehyung'la ona döndüm. Dişlerini sıkmıştı.
"Taehyung." Ben de karşılık olarak cılızca cevap verdim.
"Özür dilerim," dedi ve bir şey dememe izin vermeden devam etti "Benim yüzümden bu haldesin. Keşke baştan söyleseydim."
Dudaklarım titrerken zoraki konuştum, "Ne işler çeviriyorsun, Taehyung?" Ve bu işlere neden beni soktun, sevgilim?
Gözleri yüzümde gezindi. Dudağının kenarı patlaktı. Adam yumruk atmıştı. Kafasını yana eğip konuştu, "Babam, iyi biri değil. Yani kötü işlerle ilgileniyor. Onun yüzünden ben de bu işlere girmiştim. Ama yemin ederim bırakacaktım. Senin için bırakacaktım, Jungkook. Sadece... Zaman lazımdı." Gözlerim dolu dolu ona bakarken onun da gözleri doluyordu.
"Seni bulacaklarını düşünemedim. Gerçekten, şuan beni götürüp seni bırakacaklarını söyleseler izin veririm. Hayatını sana zehir ettim."
Kafamı iki yana salladım. Ona karşı hissettiğim sevgi, kızmıyordu. Kırgındı. Ona duyduğum hisler şuan kırgındı. Çok kırgınlardı. Bu işlere beni soktuğu için değil, baştan bunları söylemediği için.
Belki söyleseydi daha farklı olabilirdi.
Dikkat ederdim belki, ya da ne bileyim onunla kalırdım.
"Seni öldürmelerine dayanamam," dedi gözleri gözlerimden ayrılmazken. Yanağından süzülen bir yaşla ben de patlamış gibi hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.
"Ölmek istemiyorum," dedim başımı iki yana sallarken.
"Ölmeni istemiyorum," dedi hıçkırarak.
Bizim dilimizi bilen adam içeri hızlıca girdiğinde Taehyung'a doğru yürüdü. Onun sandalyesini döndürüp sırt kısmından çekerken diğer adamına emir verdi, "Kill him. We need to go."
Kill.
Hızla başımı iki yana salladım. Taehyung bağırmaya başlamıştı. "Don't do this!"
"Kes sesini, tahmin etmeliydim adamlarını çağırdığını. Seni alıyorum ve küçük sevgilin ölüyor." Adam onu sürüklerken konuştu.
Taehyung korkuyla bana bakıyor ve sandalyede hareket etmeye çalışıyordu. Ama işe yaramıyordu.
"Lanet olsun! Lanet olsun! Jungkook!"
Hıçkırdığımda gözlerimden yaşlar süzüldü. Çenemin altında toplanan yaşlar kıyafetime damlıyordu. Yanımdaki adam bana silahını doğrultunca gözlerimi Taehyung'tan ayırmadım.
"Ölmek istemiyorum," dedim ona bakarken cılızca "Seninle yaptığımız planları gerçekleştirseydik keşke..."
Yanımdaki adam namluyu kafama yapıştırdı. Vuracaktı, biliyordum. İçimdeki kötü his artıyordu.
"Hayır!" Taehyung bağırdığında onu çeken adam hareketleri yüzünden zorlanmaya başlamıştı. "Gerçekleştirelim, n'olur gerçekleştirelim."
Gözlerindeki büyük çaresizlik beni daha da paramparça ediyordu. Yani, bilmiyorum sonumu böyle düşünmemiştim.
Belki evimde mutlu mutlu dururken aniden kalp krizi geçirir ve ölürdüm.
Belki hasta olur ve hastanede ölürdüm.
Belki yatalak olur, bakım evinde ölürdüm.
Yine de ecelimle ölmeyi planlamıştım hep.
Şimdi ise bir silah tarafından, sevgilimin gözlerinin içine bakarak mı ölecektim?
Kabullenemiyordum. Onunla yaşamak istediğim o kadar çok plan vardı ki, ölmek istemiyordum.
Belki şuan onun gözlerine bakarak ölmek yine de dünyadaki en güzel ölüm şekli demem beklenirdi. Ama hayır, ben onunla yaşamak istiyordum.
"Yaşamak istiyorum," diyerek mırıldandım. Bu arada kafamdaki adam elini tetiğe getirmişti.
Taehyung da biliyordu. Hiç kimse bizi kurtaramayacaktı. Ölecektim. Belki o da ölecekti.
"Seni seviyorum." Taehyung ağlarken konuştuğunda dudağımın kenarı havaya kalktı. Ona gülümsemek istedim ama olmadı. Kaslarım bana karşı çıktı.
"Ben de seni seviyorum." Ona korkuyla kurduğum cümle onun sesinden daha yüksek çıkmıştı.
Hıçkırarak ağlıyordu. Onun böyle ağlaması benim canımı daha çok yakıyordu. Ardından benim de daha çok ağlamama neden olan o cümleyi kurdu.
"İyi geceler Geceyarısı."
Sonsuzluğa Taehyung.
Ben korkuyordum. Yaşamak istiyordum. O ise beni izliyordu. Çaresizdi ve muhtemelen beni kurtarmak istiyordu.
Ama ikimizin de istekleri olmadı.
Tanrı, ikimizin de isteklerini geri çevirdi.
Ne ben yaşayabildim ne de o beni kurtarabildi. Ne birlikte yaptığımız planları gerçekleştirebildik ne de birbirimize son kez dokunabildik.
Hayat bize bunları fazla görmüştü ve biz, onun önünde diz çökmek zorunda kalmıştık.
Hissettiklerimi tek bir kalıp ile anlatacak olsam şunu derdim; Hayal kırıklığı.
Kim Taehyung, hayatımın son aşkı. Kendini çok suçluyorsun, biliyorum. Keşke senin suçun olmadığını söyleyebilsem. Senin ile olan her şeye hazır olduğumu söyleyebilsem.
Tamam, belki ölümün bu kadar erken gelmesini beklemiyordum. Daha yaşayacaklarımız vardı. Daha yapacak o kadar çok şeyimiz vardı ki.
Yine de kendini suçlamanı önleyebilseydim keşke, sevgilim. Pişman değilim. Tekrar hayata gelsem ve aynı şeyleri yaşayacağımı bilsem, o gece yine sana cevap verirdim.
Yanağımdan akan son yaşla birlikte gözlerim senin gözlerindeydi. Son nefesimi verirken gözlerine bakmıştım.
Ve bütün vücudumu anlık saran acı, Taehyung'un boğuk bağırışı, silah sesleri, aklıma tek tek dolan anılarım, arkadaşlarım, ailem, okul hayatım... Sonunda çekildiğim o karanlık, dipsiz ve sonsuz karanlıkla son bulmuştu.
Ben yok olmuştum.
Ben, ben artık bir hiçtim.
Diğer bölüm hazır ama atsam mı atmasam mı kararsızım..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geceyarısı V-Kook
Fanfic00.00 Instagram " kkimtae " Kullanıcısından Bir Yeni Mesaj kkimtae günaydın Geceyarısı Görüldü. Angst(?) Semetae Ukekook Text. (Aralarda düz yazı var.)