"Teşekkür ediyorum Âşığım."

45 7 0
                                    

Arnór Dan, Ólafur Arnalds - For Now I Am Winter

"Jungkook?" dedi Taehyung sevgilisine arkasından seslenerek. Sevgilisi başını yere indirmiş bir şekilde zehir akıtıyordu içine.

Jungkook, duyduğu tanıdık ses ile başını hemen kaldırıp arkasına baktı. İçinden ona duyduğu özlem ile seviniyordu fakat, bunu yüzüne yansıtmıyordu. Öylece, ruhsuzca bakıyordu Taehyung'un yüzüne.

Hemen kalktı ayağa ve Taehyung'un karşısında durdu. Taehyung onu gördüğü için, içinde olan mutluluğu yüzüne de yansıyordu. Kocaman gülümsemesi ile sevgilisine bakıyordu.

"Neden geldin?" dedi Jungkook ruhsuzca. Taehyung'un yüzünde oluşan kocaman gülümseme anında silindi. Beklemiyordu.

Taehyung'un konuşmayacağını anlayan Jungkook, tekrardan konuştu.

"Neden geldin dedim sana Taehyung!?" Ani bağırmasıyla Taehyung irkildi. Taehyung'un yüksek seslere karşı fobisi vardı ve bunu en iyi bilen de Jungkook'tan başkası değildi.

"Ben...sadece seni görmek istemiştim." dedi Taehyung gözlerine bakarak.

"Tamam geldin, gördün, şimdi de gidebilirsin."

"Yalvarırım Jungkook yapma." dedi Taehyung üzgün gözlerle karşısında dağılmış bir ifadeyle kendisine bakan sevdiğine. Yüzünde, gözlerinde artık eskisi gibi ışıltılar ve heyecan yoktu. Bu da Taehyung'u çok üzüyordu ya, çünkü onun yüzünden olduğunu ikisi de çokça iyi biliyordu.

Jungkook biliyordu Taehyung'un onu rahat bırakmayacağını, illaki yanına gelip konuşacağını. Bu yüzden daha fazla bir şey demeden, Taehyung'un gözlerine yorgunca bakıp iç geçirerek eski yerine geri oturdu.

Taehyung da, arkasında bir süre öylece bekledi, sırtını izledi bir süre sevdiğinin. Kendine lanetler etti içinden, onu bu hâle o getirmişti, ışıl ışıl parlayan gözleri, kendisine yorgunca bakıyordu artık. Bu Taehyung'u daha da üzüyor, daha da bir kendine kızmasını sağlıyordu.

Ama hepsi onun iyiliği içindi..

"Otursana, madem geldin otur." dedi sükûnetle. Sesi, bana bardığının aksine daha dingin çıkıyor.

Kafamı sallıyorum sanki beni görecekmiş gibi. Yavaşça, sanki ayağımın altında karınca var da, ezmekten korkar gibi atıyorum ilk adımımı. Diğer adımlarımı da atıyorum aynı yavaşlıkla ve oturuyorum yanına bende. Uzun bir aradan sonra, ilk defa bu kadar yakınız. Heyecanlanıyorum.

Başımı sükûnetle çeviriyorum, yan profiline bakakalıyorum bir süre.

"Nasılım?" diyor birden, anlayamıyorum. Kaşlarımı hafifçe çatıyorum ve dudaklarımı aralıyorum konuşmak adına.

"Efendim?"

Gülüyor ruhsuzca, içten değil, yorgun bir gülüş. Canımı yakıyor, yüreğim sıkışıyor.

"Eski canlılık yok değil mi yüzümde? Eski ben yok değil mi? Ruhum sanki alınmış gibi değil mi?" diyor.

Kafamı çeviriyorum, cevap veremiyorum. Hoş, ne diyeceğim ki? Verecek cevabım çok çünkü. Başımı eğiyorum.

"Eğme başını Sevgili." diyor. Ağzından yeniden Sevgili kelimesini duymak beni hoşnut ediyor, gülümsemek istiyorum, lâkin, onun bu hâli karşısında gülmek olmazdı değil mi?

Kaldırıyorum başımı daha fazla bekletmeden.

"Oysa bir kaç yıl öncesinde burada gülüyorduk Sevgili." diyor. Konuşmuyorum, konuşamıyorum.

Sonra bir sessizlik çöküyor aramıza. Bir kaç vaktin sessizliği ardında tekrardan sesini duyumsuyorum.

"Kim bilebilirdi ki, kitaplara konu olacak aşkımızın bir gün soluyup gideceğini, birbirimiz için birer yabancı gibi olacağımızı, kim bilebilirdi güneşin batıp, ay'ın parlaklığını yitireceğini. Değil mi Sevgili?" diyor.

Kafasını bana çevirdiğini görüyorum göz ucuyla. Bakamıyorum. Bakarsam düşer yaşlarım gözlerimden. Taşmak üzereler zaten, sadece izin istiyorlar.

"Bak gözlerime Taehyung." diyor sonra. Dolu olan gözlerimle bakıyorum gözlerine. Onun da gözleri dolu dolu. O an sanki içime bir şey oturuyor ve nefes almamamı sağlıyor. Elimi yüreğime atıyorum, derince bir nefes çekiyorum.

"Gözlerimde hâlâ o ışıltıları görüyor musun? Hâlâ sana ilk gün gibi aşık olan ruhumu hissediyor musun?" diyor.

Gözlerimi kapıyorum, izin veriyorum yaşlarıma.

"Merak etme, ilk günkü gibi müptelâyım sana, hissediyorum var içimde hâlâ sana karşı bir şeyler, lâkin Taehyung bir daha olmaz, olamayız, güvenemem sana."

"Jungkook." diyorum, kesiyor sözümü sözleri ile.

"Sus Sevgili, beni dinle." diyor ve önüne dönüyor. Elindeki zehirden kocaman bir nefes çekiyor içine. Kaldırım taşına vuruyor zehri, sonra ayağı ile basıyor. Gri dumanı üflüyor.

"Gittiğin gün, hiç unutmam hatta." diyor burukça gülümseyerek. Pür dikkat dinliyorum.

"Yemek yapmayı bilmediğim hâlde, sana yemek yapacaktım sabah olunca. Ders alıyordum biliyor musun?" diyor başını bana döndürerek. Sonra tekrar dönüyor önüne.

"O kadar berbattım ki bu konuda, en son gittiğim kurstaki öğretmen kovdu beni." diyerek güldü. O güldü, yüreğim sızladı. O güldü ben gülmedim, gülemedim.

"Sonra gittiğini öğrendim, veda dahi etmeden gittiğini öğrendim. Hiç mi bir vedaya lâyık görmedin beni âşığım?"

Âşığım diyor, kalakalıyorum. Bana sadece bir kere söylemişti, o da demişti ki; Yüreğim seni özlediği vakit, olur da senden uzak kaldığım vakit, bunu sana söylersem, bil ki sana çokça ihtiyacım vardır Sevgili.

Unutamıyorum bu dediğini.

"Özür dilerim." diyorum, biliyorum fayda etmeyecek, lâkin yine de dile getiriyorum.

İhtiyacı var bana, lâkin korkuyorum, yaklaşamıyorum daha fazla. Dönüyor başını bana, ben zaten ona bakıyorum. Elini kaldırıyor, burnumun ucundaki bene nahif bir dokunuşla dokunuyor. Tüylerim ürperiyor. Sonra gözlerime çıkarıyor ürkek dokunuşlarını, dokunmaktan korkar gibi dokunuyor. Sanki biraz daha bastırsa elini cildime, uçacakmışım gibi.

Elinin tersiyle yanağımı okşuyor, gözlerimi kapıyorum. Daha fazla dokunsun istiyorum. Lâkin yine isteğim olmuyor, çekiyor ellerini. Tekrar döndürüyor başını karşıya.

"Hadi git, git Sevgili." diyor. Gözümü açıyorum, yan profiline bakıyorum.

"Sen." diyorum.

"Döneceğim." diyor bakmadan bana. Başımı sallıyorum, belli ki benimle konuşmak ona iyi gelmiş, hissediyorum. Bende iyi hissettim onunla konuştuğum için.

Kalkıyorum ayağa, bakıyorum son kez.

"Hoşça kal âşığım." diyorum.

"Dikkatli git Sevgili." diyor. Gülümsüyorum, gidiyorum yine.

Döneceğim dedi, biliyorum dönecek. Bu bir veda değil, hiçbir zaman bizim vedamız olmadı zaten, sadece aradan biraz zaman geçti birbirimizi görmeyeli. Yoksa ben ona veda etmedim, etmem.

Yürüyorum geldiğim yolu, tekrar gidiyorum.

"Teşekkür ediyorum Âşığım."

🌙

Gözlerinde saklıydı cennetim Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin