Low - Lullaby
İyi okumalar diliyorum. (:
Üzerime beyaz boğazlı kazağım, onun üzerine de kahverengi gömleğim. Altına da kahverengi kumaş pantolonumu geçiriyorum o sırada. Aynaya adım atıyorum ve kendime bakıyorum.
Ürkek bir kuş gibi çırpıyor yüreğim, başım eğik gideceğim Âşığıma. Aynadan çehreme bakıyorum, öyle çökmüşüm ki, tanıyamıyorum benliğimi. Oysa ne de güzeldi 3 yıl önceki benliğim. Göz altlarım mor mor halkalar olmuş. Tenim solmuş, dokunuyorum çehreme buz gibi elimle. Çehrem de buz tutmuş. Oysaki kanım kaynıyor, nedendir bu titreyişlerim.
Kıyafetler ile az da olsa güzel göründüğüme kanaat getirerek üzerime siyah, diz altıma kadar uzanan kabanımı geçiriyorum. Telefonum ile cüzdanımı da koyuyorum kabanımın ceplerine ve odamdan dışarı çıkıveriyorum.
Titriyor yüreğim, çırpınıyor ürkek kuşlar gibi. Ellerim hâlâ titriyor bedenim gibi. Titremeleri durmadı. Titremeleri durmadı Âşığımın yanına gideceğim için.
Yağmur olmadığını görüyor hârelerim, bu yüzden almıyorum Âşığımdan bana olan şemsiyeyi. Elimi atıyorum kapı kulpuna, açıyorum, atıyorum ilk adımı dışarı. Yüreğim eskisinden daha fazla çırpınıyor, titriyor.
Titremeleri şiddetlenen ellerimi, kabanımın ceplerine sokuyorum o sırada. Acı bir yel yalıyor yüzümü. Burnumun kızardığına adım kadar eminim. Daha fazla vakit kaybetmeden yol alıyorum Âşığımın kafesine.
Attığım her adım bana 3 yıl öncesini hatırlatıyor. Her bir anımız doluşuyor dimağıma. Hârelerimin önüne geliyor. Küçük bir tebessüm peydah oluyor dudaklarımda.
Güzeldi. Çok güzeldi. Âşığım ile her şey güzeldi.
Yol bitti, kafenin önüne geliyorum. Derince bir nefes çekiyorum içime. Adım atıyorum kapının önüne ve elimi cebimden çıkarıyor, kapı kulpuna atarak kafeye giriyorum. Tek tük insanı seçiyor gözlerim.
Duruyorum kapının önünde, kasa tarafına bakınıyorum, Namjoon, Jerome ve Sam'in şaşkın gözlerini seçiyor hârelerim. Başımı eğiyor ve cam kenarında duran bir sandalye çekerek oturuyorum.
Biraz sonra biri yaklaşıyor yanıma, bakmıyorum, bakamıyorum. Tam yamacımda duruyor, kim olduğunu bilmiyorum. Başım eğik çünkü.
Sonra sesini duyumsuyor kulaklarım.
"Eğme başını agápi, yüreğim sızlar."
Öyle özlem duyduğumu anlıyorum o an onun ses tonuna. Gözlerim doluyor. Kaldırıyorum başımı. Gözlerinin derinliklerine takılı kalıyorum.
Gözlerinde özlem var, görüyorum. Yüreğinde ince bir sızı var, hissediyorum. Kırgınlık barındırıyor gözleri. Titriyor göz bebeklerim. İnce bir sızı vuruyor yüreğimi, nefes alamıyorum bir süre kırgın bakışları karşısında.
İstemezdim. Yemin ederim istemezdim ayrı kalmayı, lâkin mecburdum. Mecburdum Âşığım. Özür dilerim.
Çok geçmeden karşıma oturuyor.
"Hoş geldin." diyor. Yüzümü dönüyorum ona. Her bir çehresinde gezdiriyorum hârelerimi. Dimağıma saklıyorum. Dimağıma saklıyorum ki, özlem çektiğim vakit, gelsin hârelerimin önüne.
"Hoş buldum." diyorum bende ona karşılık olarak. Uzun zamandır hiç bu kadar yakın olmamıştık. Heyecanlıyım, hemde hiç olmadığı kadar.
"Nasılsın Taehyung?" diyor. Halimi hatırımı soruyor. Şuracıkta ağlayasım geliyor. Küçük bir tebessüm peydah oluyor dudaklarımda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gözlerinde saklıydı cennetim
FanfictionFakat sen, benden ayrıldığın vakit, bir mektup veyahut tek bir tümce bile dile getirmedin.