1.Bölüm:Karaman Toprakları

32 4 0
                                    

Önümde sonsuzluğa uzanan bir deniz , Karaman topraklarında ise sadece ben vardım.Üzerimdeki beyaz elbisenin içerisindeki astar dizlerime kadar geliyordu.Astarın üzerinde ise sadece parçalı tüller vardı.Ayaklarıma biranda gelen soğuk suyla, karşımda duran denizden bir adım geri gittim.
Ayaklarıma temas eden suyun aksine kumlar sıcacıktı.Karaman benim topraklarımdı.Benim dışımda tek bir insana rastlanamayacak kadar tekin bir yerdi. Bu topraklara isteyerek gelmesem de ben burada doğmuştum. Kimsesiz , kendi kendimi büyütmeyi, bu topraklarda öğrenmiştim.Hiçbir çocukluk anım yoktu.Hatta bir geçmişim bile yoktu.Ben bir hiçliğin ortasında dünyaya gelmiştim.Benim tek arkadaşım tilkiler olmuştu.Herkesin korkarak kaçtığı tilkileri görünce sevinip gülücükler saçan o minik bebek bendim.Babamın yıllar önce aşkın yasak olduğu ülkedeki bir kadına aşık olmasının meyvesiydim ben.Yani yasak bir aşkın meyvesi.Babam Karaman devletinin kurucusuydu.Karaman topraklarının varisi ve asıl sahibi ise bendim.Karaman minik bir topraktı,henüz keşfedilmemiş bu toprak babamın aşkından filizlenen bu fidanın ağaç olduğu topraklardı.
Denize 5 km uzaklıktaki şatoda kalan sadece 7 kişi vardı.Ben,dadım,2 koruma,1 aşçı ve 1 hizmetçiyle geçirdiğim 19 yıl boyunca ne annemi görebilmiştim ne de babamı . Hayatımda 7 kişiden başka kimse yoktu.Tilkiler ise benim gerçek arkadaşlarımdı.Karaman topraklarında birsürü tilki sürüsü vardı.Bu vahşi hayvanlarla aramdaki bağ şatodakileri hem şaşırtıyor hemde korkutuyordu.Bu hayvanlar beni kendi sürüsüne kabul etmişlerdi.
Sürü lideri olan"Fioana " bir erkek tilkiydi.Ben ona sadece Finn diye sesleniyordum.Beni anlıyordu.Beni anlayan tek kişi fionaydı.Finn diye bağırdığımda dağlara çarparak yankılanan sesim fionanın keskin kulaklarına gidiyor ve sürüsünü toplayarak yanıma geliyordu.Fionayı bebek bir tilkiyken kumsalda bulmuştum.Dağlar kumsala oldukça uzaktı.Denizin kenarında oturmuş hayal kuruyordum.Sıkça yaptığım aktivitelerden biri de hayal kurmaktı.
Hayal işte gelip geçiyor.Birgün aşık olduğumu, annemle babamla tanıştığımı hayal ediyordum.Ben aşk dahil bütün duyguları sadece kitaplardan biliyordum.Dadım benim öğretmenimdi, günün belirli saatlerinde ders gösteriyordu.Dadımın anlattığına göre normal insanlarda okula gidiyormuş. Fionanın kızıl parlak tüyleri benim saçlarıma çok benziyordu.Fiona dağlardan buraya kadar gelmiş ve sürüsü tarafından dışlanan minik bir tilkiydi.Kızıl kuyruğunu kısa bacaklarının arasına almış kumsalda ıslak birşekilde titriyordu.Uzakta minik bir kızıllık gördüğüm için merak etmiştim.Henüz hayatla, insanlarla tanışmamış 7 yaşında bir çocuk için oldukça merak konusuydu.
Yanına yavaşça gittim ve bu değişik canlıyı dikkatlice incelemeye başladım.
Korkuyor muydum?
Asla korkmuyordum.Belkide korkuyordum ama ben korku gibi bir duyguyu  tanımadığım için korkup korkmadığımı anlayamıyordum.Fionanın yanına gittim ve onun minik kızıl bedenini ellerimin arasına aldım.Üzerimdeki koyu kahverengi hırkayı fionayı kurulamak için kullanacaktım.Onu yanlız bırakamazdım .Fionayı şatoya götürdüm ve odamdaki kaloriferin yanına minik bir puf koydum.Puf un üzerine fionayı yavaşça yerleştirdim ve üzerine minik bir havlu örttüm .O kadar minikti ki havlunun içerisinde kayboluyordu.Gözlerini kapatıp uyuyan fionayı büyük bir sevgiyle izliyordum.İştr o gün merhamet duygusuyla karşılaşmıştım bu ilk defa oluyordu.Bu duyguyu ilk defa yaşıyordum.Fionayla birlikte büyümüştüm.Şatonun arkasındaki kısa otların arasında birlikte oynuyorduk.Zamanla büyüdük ve hayata atılması gerekiyordu.Kendini savunmayı,avlanmayı öğrenmesi gerekiyordu.Fionanın yaptığı avlanma yöntemlerini bende yapmaya başlıyordum.Farkında olmadan fionaya benziyordum.Merhamet duygusunu ilk ve son kez yaşamıştım.Tıpkı vahşi bir hayvan gibi avlanıyor ,ulumaya başlıyordum.19 yaşıma kadar bu şekilde yaşadım sadece tilkilerle.Bana zarar vermeye kalkan her hayvan fionanın sürüsü tarafından öldürülüyordu.
Babam her ne kadar beni istemesede beni takip ediyordu.Uzak ülkelerden dadıma emirler yağdırıyor durumum hakkında bilgi alıyordu.

(15dk sonra)

Soğuk iliklerime işlemeye başlamıştı.Buz gibi olan ellerimi göğsümün üzerinde birleştirdim ve şatoya doğru yürümeye başladım.
Şato oldukça genişti 8 katlı bu şatonun 7.katı benimdi 8.kata ise girişler yasaktı dadım dışında kimse 8.kata giriş yapamıyordu.
8.katta ne olduğunu merak etsemde asla ama asla girmeme izin vermiyorlardı.Şatonun merdivenlerini büyük bir bitkinlikle çıktım ve 6.katta duyduğum telefon konuşması üzerine durmak zorunda kaldım.Dadım babamla konuşuyor olmalıydı.Dadımın babamla konuştuğunu anladığımda kalbim sıkışmaya başladı ve nefesim daraldı.Nefes aldıkça kalbimin sesini kulaklarımda hissediyordum.Ellerimi ağzıma götürdüm ve elimi dişlerimin arasına aldım.Acımı dindirmek için ellerimi ısırıyordum.İnce uzun kemikli ellerimde çıkan diş izleri oldukça belirgindi.
Babamın sesini duymak için büyük bir çaba sarf ediyordum.Fakat dadımın konuşmalarından başka hiçbirşey duymuyorsun.

Dadım beni babama şikayet ediyor olmalıydı.

"Bu aralar çok farklı davranıyor. bizimle bile çok nadir konuşuyor. fionaya çok bağlandı .Sürekli dışarıda, onlardan biriymiş gibi avlanıyor.Ben korkmaya başladım .Anastasia için endişeleniyorum.Biran önce buradan uzaklaştırmalıyız ." Babamın verdiği cevabı duyamamıştım ama dadımın şaşkınca birşeyler konuştuğunu duyuyordum.
Daha fazla beklemeden 7. Kata çıktım ve büyük çift kişilik yatağımın üzerine oturup düşünmeye başladım.
Acaba normal insanlar nasıl davranıyorlardı? Ben hayatımda hiç normal bir insanı izlememiştim.Evdekiler hep iş güç peşinden oldukları için benimle fazla muhattap olmuyorlardı.

(5dakika sonra)
Odama yaklaşan adım sesleri kapımın önünde sonlandı dadım kapımı iki kere tıklattı ve gir dememle birlikte yanıma geldi.Yatağımın ayak ucundaki pufu yanıma çekti ve gergin görünüyordu.
"Anastasia seninle çok ama çok önemli bir konu hakkında konuşmak istiyorum"sesi titriyordu.

"Konuşalım"

"Sen artık büyüdün ve çok güzel bir genç kız oldun .Hayata atılman gerek,hayatın gerçekleriyle yüzleşmen,onlarla savaşman ve en önemlisi kaybetmeyi bilmen gerek.Baban seni yanına almaya karar verdi.Hani küçükken babanı görmek istiyordun ya,işte şimdi hem babanı görüceksin hemde normal bir insan gibi yaşayabileceksin."

Duyduklarım beni çok sevindirmişti.Fakat anlayamadığım konu dadımın gerginliğiydi.

"Fakat bilmen gereken birşey daha var.Sen yasak bir aşkın meyvesisin bu yüzden düşmanların, seni öldürmek isteyen insanlar  olucak. Kendini koruyabilmeyi öğrenene kadar babanın örgütünün bir üyesi olacaksın.Baban eğitimlerde dikkatin dağilmasın diye gerçek kimliğini sana göstermeyecek yani babanla gider gitmez tanışmayacaksın gerekli eğitimleri aldıktan sonra baban sana kendini tanıtacaktır.Birde annenin yaşadığı krallık seni yıllardır arıyorlar.Senin kim olduğunu öğrendikleri an ölürsün."

Dadım neler diyordu böyle .Bu insanları henüz tanımıyordum fakat onlar bana düşmanlardı.Ben kimseyi tanımıyorum derken herkes beni tanıyormuş .

"Peki ne zaman gidicem? yani babamın krallığına."

"İki gün sonra baban bir yat göndericek,yat seni babanın krallık binasına götürecektir."

Dadım gerekli açıklamayı yaptıktan sonra odamı terketti.İyi de fiona ne olacaktı.Fioanyı nasıl bırakacaktım. Beni herşeyden çok seven tek arkadaşımı nasıl bırakıp gidecektim?


FİONAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin