Dadım gittikten hemen sonra aklımda binlerce senaryo kurdum.
Acaba babam fionayı kabul eder miydi?Aklımda birsürü soru varken deli gibi bir sağa bir sola yürüyerek odamı turluyordum.Hatta odamın tahtaları aşınmış bile olabilirdi.
Daha fazla dayanamayıp odamın terasına çıktım ve Finn diye bağırmaya başladım.Sesim yankılanarak bana geri dönüyordu.
Bağırdıktan 6 dakika sonra fiona sürüsüyle birlikte şatonun arka tarafında boş arazide göründü.
Hızlıca odamdan çıktım ve arazinin ortasında beni bekleyen fionanın yanına gittim.Bir dizimi yere koydum ve fionanın kucağıma çıkmasına izin verdim.Kucağımda olan fionaya bakıp sıcak bir tebessüm ettim.Bu tebessüm hem sıcak hemde bir o kadar hüzün doluydu.Ellerimin arasında olan yüzü aklımdan geçenleri anlamış gibi daha da bana sokuldu.Tıpkı bir insanla konuşur gibi ona gitmek zorunda olduğumu dakikalarca anlattım.İşin tuhaf yanı ise dakikalarca beni dinlemesiydi ,kenarda yatan sürüsünün aksine kucağıma kıvrılmış kulakları yukarıda gözünü bile kırpmadan beni dinliyordu.Beni anlıyor olmalıydı ki onun da morali bozulmuştu.Ben fionaya derdimi anlatırken hava kararmıştı.Kucağımdaki fiona'dan sıyrılıp şatoya doğru adımladım.Ortalıkta kimse yoktu.Bende kimseye görünmemeye dikkat ederek odamın merdivenlerini ikişer ikişer atladım.Odamı herzaman kilitleyip dışarı çıkardım bana ait eşyaların ellenmesinden hiç hoşlanmazdım.Yatağımın üzerine tek hamlede atlayarak uzandım.Ellerimi iki yana açtım ve herzaman yaptığım gibi olacakları düşünmeye başladım.
Acaba krallık beni nasıl karşılayacaktı.(2gün sonra)
Bugün burada son saatlerimi geçiriyordum.Fionayla henüz vedalaşmamıştım.Benim için en zor olacak şey fionadan ayrılmaktı.
Dolabımdaki hiçbir kıyafeti almamam konusunda iyice tembihlenmiştim.Babam benim için mükemmel bir oda kurmuş olmalıydı.
Yanıma minik bir sırt çantası aldım ve içerisine iki şişe su,bir çikolata ve bir gecelik kıyafet almıştım.Kızıl saçlarımı beyaz bir mandal tokayla tutturdum ve odama son kez bakıp kitaplığımdan bir kitap seçtim. Beni deniz yoluyla krallığa götüreceklerdi bu yüzden oldukça heyecanlıydım çünkü denizleri çok seviyordum. Odamın kapısını kilitledim ve anahtarın üzerindeki ipi boynuma geçirdim.Boynumda sallanan anahtarı iç çekerek kıyafetimin içine koydum. Merdivenleri ikişer ikişer atlayarak aşağıya indim ve mutfaktaki aşçının yanına gittim.Kesme tahtasındaki soğanı minik minik yarım ay şeklinde kesiyordu. Büyük bir neşeyle mutfağa giriş yaptım ve Meryem teyzeye (aşçı) arkadan sıkıca sarıldım. Benim yaptığım bütün yaramazlıkları dadımdan saklayan, her mutlu anımda yanımda olan bu kadını oldukça çok seviyordum.
Sarıldığım sırtından ayrıldım ve yanağına masum bir buse kondurdum. Kollarından tuttum ve bana dönmesini sağladım.Gözlerinde saklamaya çalıştığı bir iki damla yaş gözünden usulca firar etti.
Elinin tersiyle gözyaşlarını silen Meryem teyze " Ah bu soğanlar her seferinde acı çıkıyor bir dahakine baban başka manavdan göndersin bu soğanları"buruşmuş yüzünü suç üstü yakalandığı için ekşitti ve kendini toparlamaya çalişti .Fazla vaktim yoktu fionaylada vedalaşmam gerekiyordu bu yüzden minik bir vedalaşmanın ardından hızlıca sahile doğru koşturdum.Kızıl bukle bukle olmuş saçlarımı tutan toka saçlarımın arasından kaydı ve sıcak kumların arasına karıştı. Tokayı aramakla uğraşmamak için umursamazca omuz silktim ve buluşma noktamıza doğru ilerledim.Finn diye bağırmaya başlıyacaktımki geldiğim yoldan koşarak gelen bir tilki sürüsüyle karşı karşıya kaldım. Kokumu almiş olmalılardı hatta Fionanın ağzındaki tokada bunun en büyük kanıtıydı. Yüzümde acınası bir gülümseme belirmişti. Fionayı arkamda bırakmamın tek bir sebebi olabilirdi .
O sebeb ise yıllarca uğruna beklediğim intikam duygusundan başka birşey değildi. Yıllarca küçük, masum, sevimli kız rollerini oynamaktan yeterince sıkılmıştım.Artık bu duruma katlanmamı gerektirecek bir sebep kalmamıştı.Fiona dışında, çünkü fionayı herşeyden daha çok seviyordum,gerekirse kendimden bile.Etrafımdaki bu sürüyü oldukça benimsemiştim.Fionayla uzun bir süre oyalandım ve artık yolculuk saatim yaklaşmıştı fionaya dolan gözlerle baktım.Gözyaşlarımın görmemi engelleyen buğusunu elimin tersiyle sildim ve burnumu çekerek biraz olsun toparlanmaya çalıştım.Krallığım nasıl bir yer olduğunu öğrendikten sonra fionayıda yanıma almayı planlıyordum bu yüzden bir yanım ona veda etmiyordu.Uzun vedalaşmaları hiçbir zaman sevmemiştim bu yüzden arkama bile bakmadan sürünün yanından uzaklaşmakla yetindim. Arkama bakarsam çocukluğumu yani fionayı asla bırakamayacakmış gibi hissediyordum bu yüzden bir kere bile arkama bakmadım. Bu topraklara ihanet ediyormuş gibi hissediyordum.İçimde büyük bir huzursuzluk vardı ama bu beni engelleyecek derecede değildi. Üzerimde beyaz fileli, dizlerimin üzerine kadar gelen bir etek ve kahverengi bir sweet vardı. Bana kalsa daima rahat kıyafetleri tercih ederdim fakat dadım oldukça katı kuralları olan bir kadındı.
Limana benzer denizin üzerinde tahtalar olan bir stand vardı.Standın üzerinde oturmuş beni götürecek teknenin gelmesini bekliyordum.Yaklaşık 8 dk sonra bir teknenin bana yaklaştığını farketmemle son bir kez bu topraklara baktım ve sonra limana yaklaşmış teknenin miçosunun bana uzattığı elini tutarak tekneye bindim.Miço oldukça kibar birine benziyordu ama bir denizci kadarda sert bir izlenim veriyordu.Tekne biraz küçüktü ama bu büyük bir sorun değildi . Yolculuğun kaç saat süreceğinden habersiz bir köşede oturmuş bana ikram edilen kahveden büyük bir yudum alıyordum.Hayatım boyunca şatodakiler dışında bir insanal tanışıyor oluşumun verdiği heyecan ve merak duygusuyla etrafa çekingen bakışlar atıyordum.Bence buradaki tuhaflık benim insan gördügümde heyecanlanmam olmamalı. Bu kadar ilk bana biraz fazla geliyor olsada. Gerçekten babamın çok yakınında olucaktım belkide yan yana oturacak ,bana eğitimleri o verecekti.Kafamdaki soru işaretlerini bir yana bırakıp denizin büyüsüne kapılmaya karar verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİONA
FantasyAşkın yasak olduğu bir ülkeden birine aşık olan iki gencin meyvesi olan anastasia'nın karaman topraklarında doğması ve yanında kimsenin olmadan büyümesinin açtığı zorluklar ve karmaşalar peşini bırakmıyordu.Babasının anastasia'yı savunma eğitimini b...