Yatağımdan çok yorgun şekilde kalktım.Dün gece sabaha kadar ders çalıştım. Annem kahvaltımı önüme dizmişti âdeta. Nefis bir kahvaltı yaptıktan sonra odama çantamı almaya çıktım.
-Ben çıkıyorum anne.
-tamam dikkatli ol.Okula varmak üzereydim. Dersler çok stresliydi. Hem İstanbul'da yaşarken neden Antalya'da üniversite ister ki bir insan. Sevdiklerinden nasıl ayrılacaktım. Ailem,dostlarım, arkadaşlarım hepsi İstanbul'daydı. İlk ders matematikti. Sabah sabah matematik mi olur ya. Gene kafam dağılacak ve hiç birsey anlamayacağım belli. Matematik dersi şükür bitmişti. Çok açıkmıştım. Yemekhaneye indim. Birde tahmin edin kimi gördüm! Evet platonik aşkım Rüzgar. İçime kapanık biriydim. Çok çevrem yoktu. Ama Rüzgar okulun en sevilen ve en çok ilgi gören kişisiydi. Genellikle spora ilgisi vardı. Onun hakkında herşeyi biliyordum. Tek sorun platonik olmasıydı. Belkide platonik değildi. Ben öyle düşünüyordum. Aslında ona çok aşıktım. Ama üniversite sınavına hazırlanıyordum. Aşk ile kafamı bozmak istemiyordum. Okulda ki arkadaşım liva çok tatlı bir kızdı. Herkes onu severdi. En yakın arkadaşım diyebiliriz. Başımdan geçen her olayı bilirdi. Rüzgar'ı da biliyordu tabii. Aramızı yapmaya çalışıyordu. Rüzgar dışardan çok sert birisi olsada içten çok tatlı ve utangaç biriydi. Okul bitti. Liva ile eve döndük. Yarın tarih sınavımız vardı. Beraber çalıştık. Sonrasında ben Liva'yı evine bıraktım. Biz bir araya geldiğimizde ders çalışmayız. Sürekli konuşuruz. Bu yüzden çalışmamız pek uzun sürmedi. Gece sürekli Rüzgar'ı düşündüm. Onun ile ilgili hayaller kurdum. Umarım bir gün sevgilim olur diyerek günü kapattım... Sabah kapıda beliren liva ve rüzgarı gördüm. Livadan utanmazdim ama pijamalarim çok saçmaydı.hemen üstümü değiştirip aşağıya indim. Rüzgar benimle tanışmak istediğini söyledi. Kalbim çok hızlı atıyordu. Liva söze atladı:
-ee içeri almayacak misin bizi,dışarda mi kalacağız.
-a pardon,hadi içeri geçinRüzgar ve Liva'yı içeri aldıktan sonra onlara ikram edilecek şeyler verdim. Rüzgar çok tatlı bir çocuktu. Öyle bildiginiz gibi bad boy havalarında değildi. Gene liva söze karıştı:
-ruzgar cemre müzikle ilgileniyor. Konservatuvar okumak istiyor. Onun müzik aletlerini görmek ister misin?
-cemrede izin verirse tabi görmek isterimRüzgar ve Liva'yı odama çıkardım. Rüzgar elektronik gitarima bayıldı. Bir kaç bişi çaldıktan sonra parka inmeye karar verdik. Küçük küçük çocuklar vardı. Çok tatli duruyolardi. Bir banka oturduk. Rüzgar marketten yiyecek,içecek almaya gitti. O sırada livayla aramızda bir muhabbet geçti:
- ya liva sen bu çocuğu nasıl ikna ettin. Neden benimle tanışmak istedi?
-aslinda oda tanışmak istemiş. Sadece soyleyememis. Ders çalıştığımız gün sizin evden çıktığımda rüzgarı gördüm. Selam filan verdi. Sonra "ben utanıyorum ama" diye konuya girdi. Senden bahsetti. Seninle tanışmak istediğini söyledi. Yani kısacası dünden hazırmış.
-hic beklemezdim cidden. COK MUTLU OLDUM SUANDA.
-Sus sus Rüzgar geliyor.-eveet geldim kızlar
-(liva ve cemre) hoşgeldinnRüzgar sanırım beni cidden tanıyordu. En sevdiğim çikolatayı almıştı. Muhtemelen liva söyledi. Ama çok mutluluk veren bir histi. Konuştuk işte. Yavaş yavaş karanlık çöküyordu. Rüzgar ve ben Liva'yı evine bıraktık. Sonrasında ise rüzgar beni evime kadar götürdü. Yolda sohbet ettik. Hayatımın en güzel gunlerindendi. Düşünebiliyor musunuz platonik aşkınızla yakınlaşıyorsunuz. Çok iyi birşey. Gene gece onu düşündüm. Çok seviyordum. Bu yüzden derslerinin dusmesinden korkuyordum. Ama kendime güveniyordum. İstediğim üniversiteyi kazanacak ve bir yandan da sevdiğim kişiyle vakit gecirecektim. Bugünlük bu kadardı. Çok şey yaşamadım maalesef. Ama çok güzel bir gündü...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN MİNİK MUCİZESİ
RomanceCemre ve Rüzgar birbirlerine çok aşık iki gençti. Bir yandan aşkından ölürlerken bir yandanda üniversite sınavına hazırlanıyorlardı. İstanbul'da yaşarken Antalya'da üniversite tutturmak istediler.