Her şeyin Başladığı Gün

169 21 135
                                    

Küçük çocuk büyük bir korkuyla kucağındaki daha bir kaç saatlik bebeğe baktı. Peşinden gelen sesler nefes nefese olmasına rağmen küçük bacaklarını zorla hareket ettirmesine yetiyordu. Kucağında ağlayan bebek yerini belli ediyordu.

"Lütfen ağlama. Yerimizi buluyorlar." dedi küçük bebekle kaçarken. Çok büyük bir işe kalkışmıştı. Daha sekiz yaşındaydı ama bir bebeği kaçırıyordu. Anne ve babasından kaçırıyordu. Bebek sanki onu anlamışçasına sustu ve gülümsedi. Sadece gülümsedi kucağındaki bebeğe küçük çocuk.

"Mağaraya git küçük çocuk." dedi fısıltılı ama duyulabilen bir ses. Etrafına bakındı ne olduğun anlamak için ama kimseyi göremedi. Mağara...
Hangi mağara ama... ve neden?

"Seçilmiş çocuk yakalanmak istemiyorsan o mağaraya git."

"Sen... sen de kimsin?" diye sordu küçük çocuk hızla koşarken.

"Ben ormanın nefesiyim. Sen de Orman'ın koruyucususun. O mağaraya git ve kurtar bebeği. Diğer insanlarla olması onu güvende tutacak."

Ormanın nefesi mi? İşte bu efsaneyi beklemiyordu.

"Çabuk ol koruyucu çok yakındalar!" diye uyardı fısıltılı ses.

"Hangi mağara? Bilmiyorum ben burayı daha önce gelmedim!" çaresizce yakardı. Güvendi Nefes'e çünkü ormanın Nefes'i yalan söylemezdi ve o hissettiği değişimlerle onun gerçek olduğunu algılayabilmişti. Orman'nın Nefesi'ni tanımak için kendisiyle konuşması gerekirdi. Her ne kadar bir efsane olsa da bütün efsaneler bir gerçeklikten doğardı ve bu efsane ise gerçekliğin ta kendisiydi.

"Küçük koruyucu orman senin dostun. Sana yolu gösterecek." dedikten sonra ses kayboldu. Etrafına bakındı ama bir şey göremedi. Hızla kaçmaya devam ettiğinde bir ışık huzmesi dikkatini çekti. Oraya gitmesi gerektiğini anladı ve ilerledi. Koruyacağını gösteren bir şekilde kucağındaki küçük beneği sıkıca göğsüne bastırdı. Ne olursa olsun onu koruyacaktı. Işık huzmesini takip etti. Onu doğruca mağaraya götürdü. Orası Gizlenenler Mağarasıydı. O da gizlenecek ve gizleyecekti. Sıkıca tuttuğu küçük bebeğe gülümseyerek baktı.

"Seni koruyacağım benim güzelim." dedi ve beneğin anlına bir öpücük kondurdu. Bebek de sevmiş olacak ki kocaman bir gülümseme sundu küçük çocuğa. Bebeğin tatlı gülme sesi mağarada yankılandı. Adımlarını kararlılıkla attı küçük çocuk. İçeri girdi, ses yine fısıldadı.

"Küçük, oyuğa kanını akıt seni tanıyacak ve açılacak kapıdan geçeceksin. Moran'dan habersiz yaşayanların arasında bir yer var, adı yetimhane. Bebeği oraya götür ve ona adını ver. Sonra döneceksin kanını tekrar akıttığında." ve sustu.

Küçük çocuk sesi dinledi ve akıttı kanını, çıktı şeffaflaşmış duvardan başka bir mağaraya. Orada artık ışık huzmesi yol göstermedi, yolu kendisi öğrendi. Dışarıya çıkmak için ışığın geldiği yöne doğru attı adımlarını. Küçük bebek kucağındaydı hâlâ, güvenli kollarda olduğunu biliyordu çünkü onun için ölüme atlayan ve ihanet edenin yanında güvendeydi. Şefkatli ve huzur dolu kollardaydı minik bebek.

"Çok küçüksün, çok üşümüşsün." diye fısıldadı bebeğe bakarak. Bebeğin minik ellerinden tuttu ve daha fazla üşümemesi için kundağı daha sıkı sardı. Mağara çok nemli ve soğuktu, aceleyle çıktı oradan. Kendini başka bir ormanda buldu. Yavaşça yolda yürüdü emin adımlarıyla.

"Biliyor musun doğduğun için çok mutluyum. Aylardır senin doğmanı bekliyordum... bir de Barlas var. Ona isim verdiler ama omuzlarında ağır bir yük var artık. O bir savaşçı olacak. Barlas yiğit demek, savaşçı demek. Sana vermediler, anlaşılan sana ismini ben vereceğim." mutlu mutlu konuştu kucağındaki bebekle. Ormandan çıktı ve uzun bir yol yürüdü saatlerce. En son kalabalık ve gürültüyle dolu bir şehre geldi. Etrafına bakındı, bir yol gösterici aradı.

MORANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin