15

148 5 38
                                    

Jungkook

Yazdığı mesajı idrak etmeye çalışırken anında "bu mesaj silindi" yazısıyla karşı karşıya kalmıştım. Gözlerim kocaman açılırken sanki midemde kelebekler güreşiyormuş gibi hissediyordum.

Daha önce de bir çok kez hissettiğim bu duygu şu an diğerlerinden daha yoğun bir şekilde iliklerime kadar işliyordu.

Daha ona ne zaman aşık olduğumu -ya da aşık mıyım- çözemezken böyle bir mesaj atması kalbimi sanki maraton koşuyormuş gibi hızlandırmıştı.

Birkaç dakikalık sesszizliğin ardından aldığım mesajın etkisine kapılıp evde kimsenin olmadığını da fırsat bilerek oturduğum yerde tepinmeye başlamıştım. Hayır sinirden değil, mutluluktan tepiniyordum.

Hâlâ bana böyle bir mesaj atmış olma gerçeğini kabullenemezken "bu mesaj silindi" yazısını açıp tekrar okudum. Rüya olma gerçeğine karşılık kedimi sertçe çimdiklediğimde acıdan evi inletecek bir çığlık atıp kolumu ovuşturdum.

Rüya olmadığı gerçeği yüzüme tokat misali çarpıp geçtikten sonra kolumu ovuşturmayı bırakıp tekrar sevinçten tepinmeye başladım.

Tam o sırada birazdan buluşacağımız gerçeğiyle yüzleştim. Siktir, birazdan beni almaya gelecekti ve ben daha duş almalıydım.

Hızlıca telefonu kapatıp, ağzım kulaklarımda banyoya ilerledim. Kısa bir duşun ardından saçlarımı fön makinesiyle kurutup gardrobumun önüne geçtim.

Biraz bakındıktan hemen sonra bol, kot bir pantolon ve bol açık mavi bir sweatshirt giyip boy aynasından kendime baktım. Tamam, iyi gibiydi.

Son olarak ayakkabılarımı da giydikten sonra hazır gibiydim. Komodinden çilekli lipbalm'ımı alıp sürdüm. Güzel, şimdi sadece beklemek kalıyordu.

Saçlarımı tarayıp ayırdım ve hızlı adımlarla salona indim. Telefonumu koltuktan alıp cebime tıkıştırdım. Yanıma bir miktar para da alıp onu beklemeye başladım.

Hava o kadar da soğuk olmadığı için ceket alma gereği duymadım. Zaten üstümde kalın sweatshirt vardı. Her ne kadar altta sadece atlet olmasına rağmen beni sıcak tutardı. Yani sanırım.

Kapı çaldığında heyecandan elim ayağım birbirine dolaştı. Sakince ve heyecanımı bastırarak kapıya doğru ilerledim.

Kapının önüne geldiğimde zil ısrarla çalıyordu. Üstüme baktım. Sweatshirt'ümü biraz aşağıya çekip düzelttim. Ardından derin bir nefes alıp kapıyı araladım. Aralık kapıdan dışarı baktığımda geldiğini görünce gülümsedim ve kapıyı ardına kadar açtım. Dışarı çıkıp önünde durdum.

Şu an her ne kadar ona sarılmak istesem de yapamadım. Daha doğrusu garibine gider diye yapmak istemedim.

"Hoş geldin." Kocaman gülümsememi yüzümden eksik etmeden konuştum. O da gülümseyerek, "Hoş buldum." diye bana karşılık verdi.

"Hazır mısın?" Bana yönlendirdiği sorusuyla hafifçe başımı salladım. "Gidelim o halde." diye başıyla işaret verdiğinde onu takip ettim. Arabasıyla gelmişti.

Arabanın ön kapısını açıp bindiğimde, o da arabanın önünden dolaşarak yanıma geldi ve sürücü koltuğuna oturdu.

Arabayı çalıştırınca konuşmak için konu bulmaya çalıştım. Fakat aklıma hep saçma sapan şeyler geliyordu. Adama kaç cm diye soramazdım ya!

"Şey, kaç yaşında ehliyet aldın?" diye sordum birden. Bu kesinlikle konuşmak için çok da doğru bir konu değildi. Fakat işe yaramış gibiydi.

Baby SitterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin