Odamdaki eski perdelerin arasından sızan sokak lambalarının loş ışıkları gözüme giriyordu. Uyuyamıyordum. Yatağımdan yavaşça doğruldum. Usul adımlarla odamdan çıkıp, koridorda ses çıkarmamaya özen göstererek yürüdüm. Salonun önünden geçerken kafamı oraya çevirdim. Karşılaştığım manzaraya alışkındım, annem yine çok içmişti. Oturduğu (uyuduğu) koltuğun önündeki dar sehpanın üstü şişelerle dolmuştu. Her ne kadar paramızın önemli bir kısmını alkole harcadığı için içimden bir kısım ona hep kızgın olsa da yine az da olsa hak veriyordum. İşi başından aşkındı, omzunda çok yük vardı. Küçük kardeşimle ilgilenmesi gerekirken o sabahın 6'sında kalkıp, hizmetli olarak çalıştığı eve gidiyordu. Tüm gün orada harap olduktan sonra akşam 9'da çıkıp doğrudan yarı zamanlı çalıştığı restorana geçiyordu. Orada kurye olarak iş yapıyordu. Gecenin geç saatlerinde eve geliyordu, genelde 3 civarı.
O bütün bu zorlukları çekerken ben de kardeşimle ilgilenip ev işlerini hallediyordum. Anneme maddi olarak yardımcı olabilmek ve yükünü biraz da olsa hafifletmek için birçok kere yarı zamanlı işlere girmeyi denemiştim fakat her seferinde yaşım 16 olduğu için reddedilmiştim. Ki hâlâ da yarı zamanlı iş bakıyordum, eminim ki er ya da geç uygun bir şey bulacaktım...
Annemin uyanmaması için parmaklarımın ucunda yürüyerek yanına gittim. Yorgunluktan ve alkolden, sigaradan çökmüş olan güzel yüzüne baktım. Güya babam olacak adama yeniden lanet ettim. Bunların hepsinin sorumlusu oydu. Annemin ne kadar acı çektiğini görmek yüreğimi sızlatıyordu. Onun bu hâlini ilk gördüğüm andan itibaren kendime bir söz vermiştim; çok çalışıp mesleğimi elime alacak, annem ve küçük kardeşime geçmişteki acılarını unutturacak, yeni ve güzel bir gelecek inşa edecektim. Sırf bunun için 2 yıldır boş vakitlerimi bile ders çalışmakla geçiriyordum. Buna mecburdum..
Sessizce iç çekerek annemin uyuduğu rahatsız pozisyonu, onu sarsmamaya özen göstererek düzelttim. Uyandırmaya kıyamamıştım. Zaten günde 3 saat zar zor uyuyabiliyordu.
Yanağına minik bir öpücük kondurduktan sonra sehpadaki şişeleri ve sigara izmaritlerini temizledim. Uyandığında temiz bir manzarayla karşılaşması psikolojisi açısından önemliydi sonuçta, değil mi?
Sehpanın tamamen temizlendiğinden emin olduktan sonra odama gitmek üzere annemin yanından ayrılmıştım ki kardeşimin odasından ses gelince yönümü oraya çevirdim. Uyanıktı.
"Ne zamandır uyanıksın, Sakura?"
"Uyuyamadım."
"Nedenmiş o?" Yumuşak bir ses tonuyla sordum.
"İlk defa okula gideceğim, korkuyorum abi..."
"Bunu daha önce de konuşmuştuk ama korkmanı gerektirecek hiçbir şey yok. Nasıl hissettiğini anlıyorum ancak bana güven, sana söz veriyorum yarın çok güzel geçecek. Okul dönüşü sana şeker alırım ve gece yıldızları izlemeye çıkarız. Anlaştık mı?"
"Tamaamm!"
Sakura, heyecanlı bir şekilde gülümseyince şirin gamzeleri ortaya çıkmıştı. Onun bu güzel gülümsemesini görmek bana tüm dertlerimi unutturuyordu diyebilirdim.
Kardeşim 4 yaşındaydı. Yarın itibariyle yaz tatili bitiyor, okullar açılıyordu. Önceki senelerde, okulun açık olduğu zamanlar, kardeşime bakmakta çok zorlanmıştık. Bazen annem onu işe beraberinde götürüyor, bazen de ben ona bakmak için okula gitmiyordum. Bu şekilde haftalarca devamsızlığım oluşmuştu, her hafta 2-3 gün dersleri kaçırıyordum. Neyse ki yakın arkadaşım, Maki, bana tüm kaçırdığım derslerde işledikleri konuları anlatıyordu. Bana elinden geldiğince her anlamda yardımcı oluyordu. O olmasa ne yapardım, bilmiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Scent Of You •° Harumaki
Fanfic'Onun yanında olmadığım zamanlar içimde bir boşluk hissediyordum. Beraber olduğumuz her ânı bir nimet olarak görüyordum. Maki'ye karşı olan sevgimi basit kelimelerle anlatabilmemin bir imkanı yoktu. Benim için değeri paha biçilmezdi.'