十四

1.4K 187 113
                                    

merhabalar.

yorum? biraz yorum fena olmazdı. 🤙🏻

keyifli okumalar diliyorum yavrumlar.

***

"eline sağlık, gerçekten çok iyiydi."

masanın üzerinden almış olduğum tabakları hemen arkamızda kalan tezgâhın üzerine bırakırken bir kere daha makarnasını övmeden edemedim. en az benimkiler kadar lezzetliydi. "afiyet olsun, yavrum. artık bir gün seninkini de tadarız." yanımdaki beden de elindeki bulaşıkları tezgâhın üzerine bıraktı, beni cevaplarken. güldüm. "seve seve."

"sen salona geç istersen, şunları makineye koyup gelirim."

"yardım?"

"iki tabak zaten, jeon. hallederim." başımı sallayarak onu onayladım, ellerimi tezgâhtaki lavaboda hızlı bir şekilde yıkadım ve yanından ayrılmadan evvel elimin suyunu yüzüne doğru sıçratıp gülmek gibi bir hata içerisine girdim. kaşları çatıldı, dudakları iki yana kıvrıldı ve tek eliyle bana doğru bir hamle yaptığında ondan kaçarak salona doğru ilerlemeye başladım. hâlâ gülüyordum.

mutfak ile birleşik diyebileceğim salonun girişinde, bej tonlarındaki duvara yaslanıp onu izlemeyi tercih ettim bir müddet. üzerindeki siyah, beyaz yazılı bol tişört ve gri eşofman ile her zamanki gibi çabasız çekici duruyordu ve ondan gözlerimi alamıyordum. ders anlatırken çekiciydi, mutfakta çekiciydi, sohbet ederken, ayrıca sevişirken ve kirli konuşuyorken çekiciydi. kısa bir müddette, ayarlarımı alt üst etmişti bu adam.

dudaklarımı ıslatarak sessiz bir iç çektim ve bakışlarımı omuzlarından zorlukla ayırdım, evini incelemeye başladım. sıradan bir sitenin on ikinci katı, ters dublex küçük sayılacak bir daire. duvarlarda asılı birkaç tablo vardı, gözlerim tablolarda dolanırken anlık olarak tavana çıktı ve orada demir bir halka karşıladı beni. siktir. gözlerim anlık olarak büyürken yutkundum, konuşmaktan çekinmedim. "sağlam duruyor, iyi asılınır buraya."

"sağlamdır," mutfaktan beni cevaplarken, tezgâhı siliyordu ve bu bana nasıl çekici gelmişti inanın ki bilmiyordum. "belki de bir sonraki bireysel dersimizi burada yapmalıyız."

devam etmesi üzerine dudaklarım iki yana doğru kıvrılırken bakışlarım bir kez daha halkayı buldu, bir kez daha içimden küfür ettim. yalnızca düşüncesi bile heyecandan kol tüylerimin diken diken olmasına sebebiyet vermişti şimdiden. "olur." dedim. "çok memnun olurum."

salonunu gözlemlemeye devam ettim sonrasında. boydan boya bir kitaplık, kitaplığın orta raflarının birinde kahve tonlarında bir pikap, pikabın yanında buradan sayamadığım miktarda plaklar. merakıma yenik düşerek oraya doğru ilerlemeye başladım. dikkatli bir şekilde parmaklarımı plakların üzerinde dolaştırıyordum şimdi. ella, frank, billie holiday gibi jazz müziğin tacı isimlerin yanı sıra birkaç lana albümü de karşılamıştı beni. shibari eğitmenim kim taehyung, zeki ve kültürlü bir adam olmasının yanı sıra inanılmaz derecede iyi bir müzik zevkine de sahip gibi duruyordu.

meraklı meraklı kitaplara da göz atmaya başladım. dünya klasiklerinin dışında bir sürü fransızca, adını okuyamadığım kitaplar doluydu raflarda. "ilgini çektiler sanırım, sever misin kitap okumayı?" hemen arkamdan yükselen derin ses ile arkamı döndüm. tek elinde iki kadeh, diğer elinde de ağzı yeni açılmış dolu bir şişe kırmızı şarap. "evet, sen de seviyorsun belli." dedim, gülerek. "bayılırım, belki içmek istersin diye bir şişe daha açtım. sohbet ederken iyi gider."

"olur." dedim, elindeki şişeye uzandım ve diğer elimle onun kolunu kavrayarak ikili siyah deri koltuğa doğru ilerlemeye başladım. "aslında kırmızı şarapla pek aram yoktur. daha doğrusu severim ama ben biracı olduğum için pek içmiyorum işte." koltuğun bir tarafına yavaşça bıraktım bedenimi. kolunu bıraktığım esmer de yanımdaki boşluğa yerleşirken "bilseydim senin için bira alırdım önceden." demişti. "çok düşüncelisiniz, bay kim." dedim gülerek. elimdeki şişeyi, önümüzdeki küçük masanın üzerine bıraktım. "makarna şarap yapacağız diye sözleşmiştik zaten, ayrıca makarnayla gerçekten çok güzel oluyor."

shibari student Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin