十二

2.4K 278 113
                                    

merhabalar. :)

yorum sayısını biraz daha mı arttırsak?

keyifli okumalar dilerim.

***

"dilerseniz, siz aranızda pratik yapmaya devam ederken, ders başında so hee'nin sorduğu soruyu yanıtlayarak yavaştan bitirelim."

günlerden pazartesi, saat öğlenden sonra beşe geliyor ve kim taehyung'un shibari dersindeyim. kendisi, derse girdiğinden beri, delici bakışları ile âdeta beni bin bir parçaya ayırmakla meşgul. kim taehyung çok rahatına düşkün. üzerinde yine gri eşofmanlarından ve bol tişörtlerinden var. oturuyor olduğum zeminden, tek bacağımdaki düğümleri çözerken onu izliyorum ve dinliyorum, büyük bir dikkatle. o geceki konuşmalarımız gözümün önünden geçiverdikçe sıcak basıyor, ter damlalarının yüzümden aktığını hissediyorum ve dersin sonunda neler olacağını, olabileceğini düşündükçe kasıklarıma inanılmaz bir sızı giriyor, kendimi dizginlemeye çalışıyorum lakin ne fayda.

"shibari ve kinbaku farkı nedir? en başından alalım. öncelikle, bu farkın tartışmasının günümüzde hâlâ devam ettiğini söylemek istiyorum. shibari kökeninin japonya'ya ait olduğunu hepimiz biliyoruz. shibari, kinbaku'ya göre daha ağırdır. eski yıllarda kölelere işkence etmek amacıyla kullanılıyordu daha çok. daha sıkı düğümler, o haldeyken, üzerlerinde türlü türlü işkenceler yapılır ve bu şekilde cezalandırılırlardı. haruki yukimira şöyle diyor, "bana göre shibari iki kişi arasındaki duygusal bir alışveriştir. shibari, ipi bir başkasıyla duygu alışverişinde nasıl kullandığınızdır." " derin bir nefes aldı kim taehyung, arkasındaki masaya yaslandı ve devam etti.

"hajime kinoko adında bir usta ise şöyle konuşmuş, "kinbaku insanları BDSM pratiğinde bağlamaktır ve shibari insanları bağlamaktır, ama aynı zamanda insan olmayan bir şeyi de bağlamaktır. bence shibari'nin daha fazla çeşidi var." bu cümlesinden de çıkaracağımız üzere shibarinin çok fazla çeşidi var ve yalnızca insanlar üzerinde yapılmıyor. kinbaku, shibarinin daha hafifletilmiş hâli diyebiliriz kısaca. insanlar üzerinde, BDSM pratiklerinle bu tabirle kullanırız. shibari kursundasınız, her ne kadar bağlar, düğümler shibari ile bir olsa da kinbaku görüyorsunuz bir nevi."

hayranlıkla dinledim onu. inanılmaz iyi anlatmıştı. cümlesini bitirmesinin üzerine soruyu soran kız so hee, "teşekkürler, bay kim. çok güzel açıkladınız." demişti. "rica ederim, arkadaşların da öğrenmiş oldu." diyerek yanıtladı onu, derin sesiyle.

"bugünlük bu kadardı. katılımınız için teşekkür ederim. çarşamba görüşmek üzere, dağılabilirsiniz." dudakları arasından çıkıveren son cümlenin üzerine herkes toparlanmaya başladı. gözlerimiz anlık olarak buluştu, ben de ayaklanırken. o da eline telefonunu aldı ve sınıfın çıkışına doğru ilerlemeye başladı. telefonum titredi, kim taehyung'dan bir yeni mesaj. odama gel. iki kelime.

sınıftan ayrıldım. koridorun sonundaki odaya doğru ilerlerken ellerim titriyor, kalbim boğazımda atıyor. kim taehyung'un üzerimdeki etkisi ne kadar da büyük ama.

kapıyı tıklattım ve duyduğum sesi üzerine derin bir nefes alarak, kapıyı açtım, içeriye adımladım. çok da büyük olmayan odasında, masanın önündeydi arkası dönük bir vaziyette. birkaç kâğıt parçası vardı elinde, onları bir dosyaya alıyordu. kapıyı örttüm, sesli bir biçimde.

"jeongguk." dedi, masadan ayrılıp bana doğru dönmüştü yüzünü. dudaklarına bir gülümseme hâkimdi. birkaç adımda dibimde bitti. parfüm müydü yoksa teninin kokusu muydu, emin olamadığım o yoğun koku burnuma dolmaya başladığı sıra benim de dudaklarımda bir gülümseme vardı. "bay kim." dedim, kısık bir sesle, bu sırada beklemediğim bir şekilde o, tek eliyle belimi kavradığı gibi bedenimi kapıya yaslamıştı. yüzümün dibindeki yüz hatlarını hayranlıkla izlerken dudakları saliseler içerisinde dudaklarımın üzerini bulmuştu. elim ayağım boşaldı. tek elim güç almak istercesine abartılı derecede kaslı olmayan sol kolunu buldu. tişörtünün açıkta bıraktığı tenini sıkarken üst bedenlerimizi aniden birbirlerine yasladı tamamen. dolgun dudakları, alt dudağımı olabildiğince yoğun bir biçimde emip bırakırken boştaki eli kapının koluna uzandı. kilit sesini duydum. "yalnızca yarım saatimiz var." dudaklarımı bırakıp, söylediği şeyin üzerine başımı salladım, daha ilk öpüşünden beynim pelte hâlini alırken.

shibari student Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin