"İzin verin, o baş belası benim işim olsun."
Yaslandığı yerden biraz dikleşerek ellerini masanın üstüne birleştirdi Emre.
"Ne demek istiyorsun çaylak?"
Arda içindeki korkuyu gerilere itelemeye çalışıyor fakat başarısız oluyor, dizleri tir tir titrriyordu.
"Çok açık amirim. Altından kalkabileceğime inanıyorum. Bırakın içlerine ben gireyim. Hem ufak bir araştırma yaptım. Emniyetin sunacağı imkanlarla daha detaylısını da yapacağım. Bu şekilde Ferdi'nin karşısına hazırlıksız çıkmayacağım. Ferdi'nin kişiliği hakkında bile az çok fiktim oluşmaya başladı amirim. Eğer izin verirseniz, güveninizi boşa çıkarmayacağım."
Emre bölmeden dikkatle çocuğu dinledi. Bu devam et demekti Emre'nin dilinde. Arda bunu anlayarak devam etti.
"Siz de duymuşsunuzdur. Ferdi Kadıoğlu bir çocuğun ölümüne sebep olmuş. Fakat üstü kapatılmış babası tarafından."
Emre, Arda'nın dediklerine karşı kaslarını çatıp dikkatle çaylağa baktı.
"Bir dakika, ne?"
Emre'nin şaşkın yüzüne Arda da şaşırdı. Böyle bir şeyi amirinin bilmemesi imkansız olmalıydı.
"Ferdi daha 16 yaşındayken bir araba kazasına karışıyor. Ehliyetsiz trafiğe çıkıyor ve yedi yaşında bir çocuğu öldürüyor."
Arda, konunun detayına girdikçe hatırladı Emre olayı. Altından sadece kazayı Feyzullah Kadıoğlu'nun şoförünün yaptığına dair deliller çıkmıştı. Arda'nın tekrar dosyayı açmak istemesinin sebebini, ölen çocuğun majör depresyonla savaşan annesinin yaptığı açıklamalara bağladı. Çünkü kendisi de annenin ifadeleriyle heyecanlanmış fakat hiçbir şey bulamamıştı.
"Feyzullah'ın şoförü yapıyor o kazayı çaylak. Aile de böyle diyor. Baktım o davaya. Kızın annesi, Ferdi'nin yaptığına emin ama sonra kadını da susuyor. Baba ise başından beri Ferdi'ye karşı hiçbir ifade vermiyor. Ferdi de 16 yaşında zaten o dönem."
"Hayır amirim. Ferdi yapıyor fakat büyük ihtimalle aile daha ifade vermeden Feyzullah Kadıoğlu babaya sus payı veriyor. Şoförün yaptığını söylüyorlar. Hem sizde baktıysanız görmüşsünüzdür, güvenlik kameralarının hepsi çalışmıyormuş ve ambulans görevlileri olay yerine ulaştığında kazayı yaptığı iddia edilen Serdar Aziz'i görmemişler. Güya Serdar, Ferdi'yi orada bırakıp suçu ona yıkıyor fakat içi rahat etmeyip dönüyor. İnandırıcı mi hikaye mi bu amirim?"
Emre'den onay almayı bekledi çaylak fakat amirinin yüzünde tek bir mimik bile hareketlenmesi. Bu bir yandan da iyiydi aslında. Çünkü Emre'nin yüzünde genelde Arda'yı dinlerken dalga geçer bir ifade olurdu.
"Devam et Arda."
Arda bu ekibe geldiğinden beri amiri ilk defa ismiyle seslenmişti ona.
"Amirim kazayı şoförü yapsaydı, neden Ferdi bunun üstüne yurt dışına gitsin ki? Dosya kapandığı gibi Feyzullah Kadıoğlu, oğlunu okul bahanesiyle yurt dışına yolluyor. Zaten babası ölmeden birkaç ay önce, Barış'ın Aykut amiri vurduğu dönem dönüyor ülkeye."
"Aferin Arda, çalışmışsın."
Aferini, hayatı boyunca nadiren duyan Arda için fikirlerini önemsediği bir adamdan duymak dünyalara bedeldi.
"Bu sadece ufak bir google araması amirim. Daha büyük şeyler yapabilirim."
Emre hâlâ hislerini belli etmeyen düz bir ifadeyle bakıyordu karşısındaki acemi polise. Yüzünden okunan hırs hoşuna gitmiş, Arda'yı kendi çaylaklık dönemlerine benzetmeşti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the world is ugly | arfer
Randomthese are their hearts, but their hearts don't beat like ours they burn 'cause they are all afraid but mine beats twice as hard 'cause the world is ugly but you're beautiful to me