1. Karanlık, çok karanlık

71 11 26
                                    

"Hakkımı helal etmiyorum onu koruduğum halde beni arkamdan bıçakladığından, hakkımı helal etmiyorum haklı olduğum halde beni susturduğundan"

Okula doğru gidiyorduk meltem hafif hafif eserken saçlarımı havalandırıyordu. Bu çok hoşuma gidiyordu. Yanımda duran kumral saçlı kıza baktım. Oda yere bakıyordu. Onunla konuşmayı istiyordum ama o benle konuşmak istemiyordu o yüzden ikimizde susmayı tercih etmiştik sanki ona baktığımı hissetmiş gibi gözleri beni buldu. Bir şey söylemek istiyormuş gibi baktıktan sonra derin bir nefes aldı ve önüne döndü. Okulun kapısından içeri girdik. Son kez bana baktıktan sonra kendi fakültesine doğru yürümeye başladı. Bende kafamı eğerek yürümeye başladım. Gülme ve konuşma sesleri eşliğinde yürüyordum ki bana seslenen birinin sesi ile durdum. Arkama dönüp ona baktığımda bana korkuyla bakan mavi gözler ile karşılaştım. Koşmaktan yorulduğu için nefeslenmesini bekledim. Yüzü ya korkudan ya koşmaktan beyazlamıştı "Koş bizim Efken'ı dövüyorlar" ben daha ne olduğunu anlamadan koşmaya başladık. Düz koştuk sağa saptık. Zaten sağa döndüğümüzde büyük bir kalabalık, bağrışlar ve tezahürat edenler vardı. "Merih neden Efken'ı dövüyorlar?"dedim beni kolumdan tutup kalabalığın içine soktu. Bir yandan konuşmaya devam ediyor bir yandan da kolumu çekiştiriyordu, ben durunca oda durdu Efken'ı görmüştüm yüzü gözü kan içindeydi. Ben ona atılmak için haraket yaptım ama Merih beni kolumdan geriye çekti. Tekrar yanına gitmeyi denedim yine kolumdan çekti. En son dayanamayıp kolunu ısırdım. Acıyla kolunu kolumdan çekince Efken'ın yanına doğru koştum ona vurmaya çalışan bir adamın kolunu çevirdim. Adam acıyla geri çekilirken biri ayak bileğimden çektiği için yere düştüm. Kafamı yukarıya kaldırdığımda başka bir adamın benim demin durduğum yere yumruk attığını gördüm. Eğer ayağımı çeken kişi olmasaydı şu an bayılmış olabilirim. Bir adam bana doğru tekme atmak için ayağını kaldırmıştı ki hemen ayağa kalktım ve adamın ayağını tutup dengesini kaybedip düşmesini sağladım. " Geri çekilin kaçalım" Efken'nın seslenişi ile geri çekildim. "Koşun lan o zaman ne bekliyorsunuz!" diyen Merih'e hak verip koşmaya başladık. Tam fakültenin çıkışına yaklaşmışken köşeden kumral saçlı kız yani Ayza çıktı. İlk Merih'e baktı sonra bana baktı en son gözleri Efken'ı buldu. Onun yüzünü görünce gözleri kocaman açıldı tam birşey söylemek için ağzını açıyordu ki Merih araya girdi "Adamlar kıçımızı öpecek siz hala bakışıyorsunuz" diye bağırdı. Arkama doğru baktığımda adamlar bize çok yaklaşmışlardı. "Canınızı seviyorsanız kaçın!" diye bağıran Merih'e gülerek koşmaya başladık.

                                ~Mira Atalay~

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

~Mira Atalay~

Uzun bir koşuşturma sonucunda nefeslenmek için bir bankta oturuyorduk. Merih "Bu konuya açıklık getirmek istiyorum. Oğlum sen yine ne halt yedin de bu adamlar seni dövdüler? " diyerek benim de aklımda oluşan soru işaretlerin kalkmasına yardımcı olacaktı. Hepimiz pür dikkat Efken'nın ne diyeceğini bekliyorduk. Kafasını eğerek yere doğru baktı ve derin bir nefes aldı. Sonra yüzünü buruşturarak bana doğru döndü. "Aslında bir şey yapmadım. Bana iftira attılar neymiş adamların oturduğu sandalyeye raptiye koymuşum." diyerek hepimizi güldürmeyi başarmıştı. Ayza tek kaşını kaldırarak "Gerçekten adamların oturduğu sandalyeye raptiye koydun mu? " dedi. Efken gülmeye başladı. "Evet tabi ki koymuştum ama bilerek koymadım!" diyerek kendinin savunmaya çalıştı. Merih Efken'nın ensesine vurarak. "Oğlum bende seni haklı zanettim" diyerek yarı sitemli bir sesle dalga geçti. Ayza kaşlarını çatarak "Efken'nın yaralarını iltihap kapmadan temizlemeliyiz" dedi. Çantasından çıkardığı oksijenli bez ile Efkan'nın yaralarını temizlemeye başladı.

Sonunda eve gelmiştik. Herkes odasına çekilmiş bende kucağımda yatan kedim Merkür ile televizyon izliyordum. Televizyonda yine aynı şeyler vardı. Sıkılınca kumandayı elime alıp televizyonu kapadım. Uzun bir müddet beyaz tüy yumağını izledikten sonra uykumun geldiğini hissettim. Tam kendimi uykunun güzel kollarına bırakacakken kapı açılma sesi ile yerimden sıçradım. Kafamı çevirip gelen kişiye baktım. Gelen Başak'dı. Siyah saçlarını dağınınık topuz yapmıştı. Normalde beyaz olan teni şimdi hasta olduğu için daha da beyazlamıştı. Siyah gözlerinin altı ise uykusuzluktan morarmıştı. "Başağım çok kötü gözüküyorsun kendini iyi hissettiğine emin misin?" diye sordum. "Bilmiyorum biraz kötüyüm sadece" diyerek beni geçiştirmeye çalıştı ama anaç modum araya girdiğinde kolay kolay vazgeçmezdim. "Başak sen burda bekle ben sana bir çorba yapıp geleyim" dediğim gibi mutfağa fırladım. Tam çorba yapmaya başlıyordum ki dışarıdan gelen sesleri merak ederek balkona çıktım. Hiçbir şey göremeyince içeri girdim. Çorba için malzemeleri çıkarıp çorbayı hazırlamaya başladım.

Çorbanın hazır olmasına çok az kalmıştı, derken yine dışarıdan sesler geliyordu bu garip sesleri merak ettim bu sefer çorbanın altını kısıp dışarı çıktım. Etrafıma bakındım ama yine kimseyi göremedim. "Bari çıkmışken markete de gideyim" diye mırıldanıp markete doğru yürümeye başladım. İleride marketi görmeye başlamıştım marketin oradaki ara sokağa giden yolda bir kedi gördüm bu bir kara kedi idi siyah tüyleri uzundu yürüdükçe bir saç edasıyla savruluyordu. İlk önce onun yanına gittim kafasını okşadıktan sonra kaldırıma oturdum. Kara kedi ise hemen kucağıma mırıldanarak yattı. Bu sevimli yaratığı saatlerce izleyebilirdim ama markete yetişmem lazımdı o yüzden arkamdaki tozları silkeleyerek ayağa kalktım. Tam yürüyordum ki arkamdan gelen "Dur, sakın kıpırdama!" diyen ses ile durdum. Ben daha ne olduğunu anlayamadan kafamın arkasındaki soğuk namlu ile irkildim. Korkudan titremeye başlamıştım. Zar zor çıkan sesim ile "Suçum neydi, ölmeyi hak edecek kadar?" dedim. Arkamdaki kişi damağını taklatarak "Mira, Mira Atalay sonunda seni buldum." diyerek sorumu eş geçti "Beni neden arıyordun?" dedim kendime güvenerek. "Ailenden kalan iş sana düştü küçük Miracık" dedi alayla. Ailemden kalan iş mi?

"Ama benim ailem hiç olmamıştı ki? "

ɪ̇çɪ̇ᴍɪ̇ᴢᴅᴇᴋɪ̇ sᴜçʟᴀɴᴀɴ~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin