34 16 1
                                    

⋆bölüme oy vermeyi unutmayınnn⋆

"İyimisin?"

Seungkwan kesik kesik aldığı nefeslerin arasından kafasını olumlu anlamda salladı. Yerden kalkmak isterken, yanındaki çocuk ondan önce hızlıca kalkıp kolundan tutarak kalkmasına yardım etti.

"Teşekkür ederim..." Başka ne diyeceğini bilemediyi için hafifçe tebessüm etti.

"Vernon."

"Ne?" Gözlerini yanındakiyle buluşturdu.

"İsmim...Vernon..."

"Ah, teşekkür ederim...Vernon. Ben Seungkwan... gerçi biliyorsundur büyük ihtimalle..." Gözlerini ilk önce ayaklarında, sonraysa etrafta gezdirdi.

"Biliyorum... Yalnız ben değil, buradaki çoğu kişi seni tanıyor." Seungkwan başını salladı. Etraf sessizliye gömülürken uzun olan gözlerini, küçük olanın ellerine çevirdi.

"Eve giderken hallederim. Gitsem iyi olur... Tekrar teşekkür ederim" Seungkwan kanlı ellerini umursamadan montunun fermuarını yukarı çekti. Yeni tanıştığı çocuğun yanından geçti ve girdikleri sokaktan çıktı. Biraz ilerledikten sonra, bileğinde hissettiği elle irkildi. Elin sahibine bakıyor, ama elin sahibi onu umursamayarak onu bir yere çekiştiriyordu.

"Ne yaptığını sanıyorsun?" Şokla ve birazda merakla sorduğu soruya cevap vermesini bekledi.

"İlk önce elinle ilgilenelim, aklım kalmasın," Sesindeki yumuşaklık, Seungkwanın çok hoşuna gitmişti.

"Ben hallederim dedim ya. Vernon... durur musun? Ah cidden..." Pes etmiş ve adımlarını hızlandırarak ona yetişmişti. İkiside yan yana yürürken, ne Vernon Seungkwanın bileğini bırakıyor, ne de Seungkwan onun elini itiyordu.

Beş dakika kadar yürüdükten sonra bir eczaneciye gelmişlerdi. Vernon boşta kalan eliyle kapıyı ittirdi ve içeri girdiler. Seungkwan etrafına bakarken, Vernon kapının yanındaki maskelerden birini aldı ve yavaşca Seungkwanın yüzüne geçirdi. Seungkwan yalnızca karşısındakini izliyor, yaptıklarına sesini dahi çıkarmıyordu.

"Bayan Lee?" Vernonun seslenmesiyle, arka odadan ellerinde kutuyla ilaç olan yaşlı bir kadın çıktı.

"Vernon? Ne zamandır uğramıyorsun. Nasılsın?" Kadın gülümseyerek kısılan gözleriyle Vernona bakıyordu.

"İyiyim bayan Lee. Sizden bir ricam olacaktı." Gözucuyla Seungkwana baktı "arkadaşım... elini yaraladıda, bir bakarmısın rica etsem." Yaşlı kadın, gözleri dışında hiç bir yeri görünmeyen Seungkwana baktı. Gülümseyerek eliyle arka odayı gösterdi ve önden içeri girdi. Vernon hâlâ bırakmadığı bileği çekiştirerek Seungkwanla birlikte içeri girdi.

"Evet sorun nedir?" Kadın eldivenlerini geçirirken yüzünü ikiliye döndürdü. Seungkwan bileğini Vernonun elinden kurtarıp, avuçlarını yaşlı kadına gösterdi. "Tanrım, elinin hali ne böyle?! Vernon arkadaşına yardımcı ol montunu çıkarsın."

Vernon kafasını onaylar şekilde salladı ve Seungkwana doğru döndü. Daha önceden Seungkwanın dokunması yüzünden kanlı olan fermuarı tuttu, aşağı çekti ve ellerine dikkat ederek montu çıkardı. Seungkwan ne yapacağını bilmeyerek yüzünü Vernona döndü. Uzun olan, küçüğün belinden nazikçe tutarak, odanın kenarında duran ikili koltuğa yönlendirdi.

Seungkwan koltuğa oturup ellerini kucağına yerleştirdi. Yaşlı kadın bir tabure çekti, oğlanın tam karşısına oturup elleriyle ilgilenirken, oğlan gözlerini etrafta gezdirmeye başladı. Her eczane gibi, beyaz renkler çoktu, ve oğlanın burnuna hiç sevmediyi ilaçların kokusu geliyordu.

nisan çiçeği✧verkwanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin