🥀AYRILIĞIN SANCISI🥀

1K 45 11
                                    

Kıvılcım, mahkeme salonunda hakimin son sözlerini dinlerken, her şey buraya kadarmış diye içinden geçirdi. Ne kadar Ömer'le göz göze gelmemeye çalışsa da kendini tutamayıp arada kaçamak bakışlar atmıştı. Görmeyeli zayıflamıştı sanki yüzü de solgun görünüyordu ama buna rağmen hala karizma duruşundan ödün vermiyordu. Gözlerini çekecekken parmağındaki yüzüğü fark etti. Hala neden çıkarmamıştı? O değil miydi boşanmayı isteyen başka birine aşık olan...

Mahkeme bitmişti. Kıvılcım biran önce çıkmak istiyordu buradan. Çantasını koluna taktı tam kapıya yöneldiği sırada Ömer'le göz göze geldiler. Sanki ikisinin de bu salonda ruhlarını çekip almışlar gibi bakıyorlardı. Kıvılcım hemen gözlerini kaçırıp salondan çıktı. Ömer, Kıvılcım'ın gözlerindeki acıyı, özlemi, nefreti bir arada görmüştü ama hala onun için en iyisinin boşanmak olduğunu düşünüyordu. Kendisine acıyarak bakmasındansa nefretle bakmasını tercih ediyordu.

Kıvılcım Ömer'e arkasını döner dönmez zar zor tuttuğu gözyaşlarını serbest bırakmıştı, arkasında bıraktığı adamında ağladığından habersiz hızlı adımlarla adliyeden çıktı. Derin bir nefes alıp gözyaşlarını sildi ve arabasına yöneldi. Ömer de birkaç saniye sonra dışarı çıkmıştı, durup Kıvılcım'ın arabaya binişini seyretti.

"Hoşça kal sevgilim" dedi sadece kendisinin duyacağı fısıltıyla. Kıvılcım arabayı çalıştırdığında kendisine bakan gözleri gördü.

"Hoşça kal aşkım" dedi sanki Ömer'i duymuş gibi.

----------------------------------------------------

Kıvılcım adliyeden ayrıldığında beridir nereye gittiğini bilmeden arabayı sürüyordu. Şuan annesini Alev'i çekecek durumda olmadığı için eve gitmek istemiyordu bundan dolayı da boş boş geziyordu. Bugün hiç olmadığı kadar Fatma'ya ihtiyacı vardı. Derdini dinleyen bir Fatma vardı birde Ömer, ikisi de yoktu... Böyle olmayacaktı bir şekilde kafasını dağıtması gerekiyordu bunu da şuan bir tek alkolle yapabilirdi. Kıvılcım yolunu değiştirerek arabasını en yakın bara doğru sürdü.

Ömer de uzun saatler sahilde yürüyüp eve geçmişti. Her zamanki gibi derdini sadece denize haykırabilmişti. Herkesin derdine koşan Ömer sıra kendi derdine geldiğinde maalesef kimsesizdi. Bir tek Kıvılcım vardı onu da bugün tam anlamıyla kaybetmişti. Salonda koltuğa oturdu kafasını arkaya yaslayıp gözlerini tavana dikti. Yarım saat sonra Metehan geldi babasının bitik halini görünce salona geçip yanına oturdu.

"Baba naber" diye sordu cevabını bildiği halde. Ömer oturuşunu düzeltip ellerini birleştirdi

"Kıvılcım'la boşandık"

"Birbirinizi bu kadar çok severken neden boşandınız ki hala aklım almıyor"

"Böyle olması gerekiyordu oğlum bazen sevdiğin için ayrılman gerekir" dedi Ömer iç çekerek. Metehan tam bir şey söyleyecekken art arda gelen mesaj sesiyle cebindeki telefonu çıkarıp gelen mesajlara baktı. Okuduğu mesajlardan sonra sinirle nefes verdi.

"Noldu oğlum kimden geldi mesaj?"

"Bizim eski sınıf grubundan baba" dedi ve sıkıntılı bir şekilde gelen fotoğrafı ve mesajları babasına gösterdi. Ömer fotoğrafta bar masasında elinde kadeh dağılmış Kıvılcım'ı görünce başından aşağı kaynar sular döküldü hele fotoğrafın altında ergen veletlerin yazdığı çirkin mesajları görünce sinirleri tavan yapmıştı.

"K-kıvılcım... Çimen mesajları görmüş mü?"

"Yok okul bittikten hemen sonra gruptan çıkmıştı o"

"Mesajları görmüyor olması iyi oldu" eğer görseydi hem Kıvılcım için hem de Çimen için hiç iyi olmazdı. Kıvılcım'ı nasıl bir uçuruma sürüklediğini şimdi daha iyi anlıyordu. Onunda kendisi gibi dertleşeceği kimsesi yoktu. Ömer ayağa kalktı Kıvılcım'ın yanında olmalıyım diye düşündü

KIVMER ~kısa hikayeler~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin