*ilk bölüm için fazlasıyla heyecanlıyım o
yüzden bölüm biraz kısa olabilir.Beni desteklerseniz çok mutlu olurum. İyi okumalar:)*...
Sevilmek ne ki tam olarak ya da birinin sana kendinden daha çok değer vermesi, seni herşeyden ve herkesden koruması ne ki tam olarak. Sadece aşktan bahsetmiyorum etrafımdaki tüm insanların sanki farklı dünyadanmışsın gibi bakması her defasında beni o kadar üzüyor ki anlatamam. Gerçi haklılar ben başka bir dünyadan geldim. Kimsenin girmek istemeyeceği sadece acı ve hayal kırıklığı dolu bir dünya.Kimseyi o dünyaya sürüklemeye niyetim yoktu ama maalesef birileri o karanlık dünyamın mahkûmu oldu.Daha dört yaşındaki bir çocuğun yaşamayı hayal bile edemeyeceği herşeyi yaşamış olmak işte tam da böyle hissettiriyor.
12 yıl önce...
Melisa'nın kendisini hâlâ annesinin karnında hissettiği o dört yaş onun hayatına acıyı , hayal kırıklığını, hüznü ve yalnızlığı getirmişti. Sabah erken saatte babası işe gitmek için hazırlanıyordu. Annesi ise birtakım psikolojik sıkıntılar yüzünden psikolog randevusuna gidecekti.
Yıllarca tedavi görmesine rağmen hâlâ atlatamadığı travmalar ona ani öfke krizleri yaşatıyordu.Onun çocukluğunu doğru düzgün bilen yoktu ama o kimsenin bilmediği çocukluğunun etkilerini hâlâ taşıyordu. Anı öfke krizleri ara sıra küçük Melisa'yı korkutsada o annesini çok seviyordu. Fakat babası annesini Melisa ile yanlız bırakmak istemiyordu. çünkü çok sevdiği karısının ani bir krizde ne yapacağını kestiremiyordu. Bu yüzden küçük kızına bakıcı tutmuştu. Bakıcı Melisa'ya iyi davranıyordu davranmasına ama Melisa'nın annesi bakıcıya takıntı yapmıştı. Kafasında kocasının kendisini bakıcıyla aldattığını kuruyordu. O sabahta kocası işe gitmeden önce kahvaltı sofrasında ailecek kahvaltılarını yapıyorlardı. küçük Melisa yeni uyanmış, yanından ayırmadığı ayıcığıyla kahvaltı sofrasına gelmişti. Herşey çok güzel giderken birden kapı çaldı. Gelenin kim olduğunu aslında hepsi biliyordu. Bakıcı...Annesi bakıcıyı görünce kafasında kurduğu şeyler aklına geldi ve ne olduysa o an oldu. Geçirdiği kriz anında çekmeceden kaptığı bıçakla önce bakıcıyı, sonra kocasını ve en sonda kendini öldürdü. Melisa bunların hepsini o küçük yaşta görmüştü. O sabah Melisa'nın son mutlu günüydü. Gördüğü şeyler karşısında saatlerce ağlamıştı. Anne babasını son görüşü olduğunu anlamıştı o gün. Küçük bedeni gördüklerine dayanamadı ve annesinin yanına uzandı. Ağlaya ağlaya uyudu annesinin yanında. İçinde hem hüzün hem de anlamsızlık vardı.Melisa gözlerini teyzesinin evinde açtı. Yeni evinin burası olduğunu hemen anlamıştı. Ama sorun şuydu ki Melisa teyzesini daha önce hiç görmemişti. Çünkü teyzesi Melisa'nın annesi hakkında kimsenin bilmediği birşey biliyordu ve bu yüzden görüşmeyi yıllar önce kesmişti. Ölüm haberini aldığında ise sevmediği kardeşine biraz olsun acımış ve kızına bakmayı gönülsüzce kabul etmişti. İlerde kızına annesinin beynindeki tümör yüzünden krizler geçirdiğini söyleyecekti. Ama annesi ablasına yalvarmıştı ne kocasına ne de kızına tek kelime etmesini istemiyordu. Şimdi ise sakladığı gerçek sonu olmuştu.
Melisa yeni evine hiç alışamamış,sürekli ağlamaya başlamıştı. Teyzesi ise asla küçük Melisa'yla ilgilenmiyordu. Küçük kızın ilgiye ve sevgiye ihtiyacı vardı ama o daha çok nefretle büyümüştü o evde. Teyzesinin kocası da karısıyla bu yüzden sürekli kavga ediyordu. Ama Melisa bir şekilde bu evde büyüyüp gidiyordu. Okula başladığı yıllarda çok zorlanıyordu çünkü teyzesi onunla hiç ilgilenmiyordu. Okuma yazmaya sınıfta en zor geçenlerden biri de oydu. Ama öğretmeni neler yaşadığını bildiği için ona hiç kızmamıştı. Melisa o dönemde sıkça annesini ve babasını hatırlıyordu ve ağlamaya başlıyordu. Teyzesinin onu görmesini istemiyordu bu yüzden kendine yeni bir çıkış yolu bulmuştu. Teyzesi mutfaktayken oturma odasının camından mahalleye çıkıyordu. Çünkü o da diğer çocuklar gibi parkta oynamak istiyordu ama teyzesi onu hiç dışarı göndermediği için hiç arkadaşı yoktu. Okula giderken gördüğü parka gitmek için tek katlı evin camından atlayıp rüzgarlı havada yürümeye başladı. Rüzgar güneşte parlayan kumral saçlarını savuruyordu. Melisa çok güzel bir kızdı tıpkı annesi gibi. Babası bu yüzden kendini çok şanslı görürdü dünyalar güzeli iki kadınla aynı evde yaşıyordu çünkü. Melisa teyzesinin evine beş dakika uzaklıktaki parka gelmişti. Bir sürü çocuk vardı. Etraf kahkaha sesleri ve kosan çocuklarla doluydu. Melisa parkın önündeki bir ağacın altına oturup çocukları izlemeye başladı. O da oynamak istedi ama yapamadı çünkü kimseyi tanımıyordu. O an içinde bir burukluk oluştu yalnız olduğunu hissetti tekrar. Annesini özledi. Babasını özledi. Ayıcığını özledi. Ama hiçbiri yoktu yanında. Gözünden yaşlar akmaya başladı. O sırada arkasından ona dokunan elle yerinden sıçradı. Hemen arkasını döndü. Arkasında sarı saçlı ve kendi yaşlarında bir çocuk vardı Melisa çocuğa uzunca baktı. Çocuk elindeki çilekli sakızı Melisa'ya uzatarak,"Sakız ister misin?" diye soru Melisa çok mutlu olmuştu. Sonunda bir arkadaşı olacağını düşünmüştü. Çocuğun uzattığı sakızı kabul etti ve ağzına attı. Çocuk Melisa'yı oyunlarına çağırdı. O gün Melisa'nın en mutlu günlerinden biriydi. Hava kararmaya başlayınca yeni arkadaşıyla birlikte eve yürümeye başladı. Çocuğun evi biraz daha uzaktaydı. Melisa teyzesinin evinin önüne gelince çocukla birbirlerine yarın aynı parkta buluşma sözü verdiler. Çocuk Melisa'nın tekrar camdan girmesine yardım etti. Ve vedalaşıp ayrıldılar. Teyzesi Melisa'yı fark etmemişti. Zaten hiç farketmiyordu.
Melisa o gün uyurken yarın buluşacağını düşündü, çok mutluydu. Ertesi sabah okuldan sonra yine parka gitti.Ertesi gün yine. Yine ve yine. Melisa bir nebze olsun mutlu olabilmek için evden kaçıp duruyordu. Melisa artık büyümüştü Ortaokula geçtiğinde dersleri eskisinde daha iyi olmuştu. Fakat Melisa'ya kötü bir haber vardı. Oyun arkadaşı taşınıyordu. Her gün parkta buluştuğu çocuk taşınıyordu. Melisa bunu duyduğunda tam anlamıyla yıkılmıştı. Çünkü tek mutlu eden şey o çocuktu ve şimdi o da yoktu. Melisa uzunca bir süre o parka hiç gitmedi. Ve artık sakızlardan nefret etmeye başladı. Çünkü o parkta, sakızlarda ona hep o çocuğu hatırlatıyordu ve artık onu da özlemeye başlamıştı. Melisa on dört yaşındayken artık büyüdüğünü ve teyzesinin evinden gitmesi gerektiğini düşünmeye başlamıştı. Çünkü burda bir ömür kalamazdı. Teyzesi Melisa'ya baktığı için çocuk istemiyordu. Kocası bu duruma hep çok sinirlenip Melisa'yı suçluyordu. Melisa'nın artık canına tak etmişti. O gün okuldan sonra eve gitmedi dolaşmaya başladı. Kendine yeni bir ev aramaya başladı ama cebinde beş lirası bile yoktu. O sırada aklına yetimhaneye gitmek geldi. Ama hemen vazgeçti çünkü o zaten yetimhane gibi bir evde büyümüştü. En sonunda anne babasının mezarını ziyaret etmeye karar verdi. Mezarlığa gelirken yolda çiçek topladı. Mezarlığın yanındaki çeşmeden de pet şişeye su doldurdu. Anne babasının mezarının başında saatlerce oturdu. Konuştu. Ağladı. Artık geç olmaya başlamıştı ve başına bu saatte bişey gelse kimseye haber veremezdi .teyzesi ona bir telefon bile almamıştı. Mezarlıktan çıkıp eve doğru yürürken mezarlığın başında hafif balık etli kahverengi kıvırcık saçlı bir ablanın ona gülümsediğini gördü. Melisa görmezden gelip yürürken. Gördüğü kadın arkadan ona seslendi. Melisa'ya her şeyi duyduğunu ve ona çok üzüldüğünü anlatmaya başladı. Melisa için o kadın aslında dönüm noktası olacaktı. Çünkü Melisa'ya çok güzel bir teklifte bulundu: "Seni evlat edinmek istiyorum" dedi. Melisa hiç beklemediği bu teklif karşısında ne diyeceğini bilemedi çünkü kadını tanımıyordu. Kadın uzunca kendini anlattı Melisa'yı evine bırakırken yol boyu onunla sohbet etti. Melisa ise uzun zaman sonra bu kadar sıcak bir insan gördüğü için ona dertlerini anlatmaya başladı. ve hayatını riske atarak hiç tanımadığı bu kadınla yaşamayı kabul etti. Teyzesinin ne diyeceğini düşündü. Zaten teyzesi dünden razıydı kız evden göndermeye. O akşam teyzesine o kadından bahsetti. Teyzesi önce bağırıp çağırsada. Kocasının baskısıyla kabul etti. Bir aylık bir süreç sonunda Melisa artık daha önce hiç tanımadığı o kadınla yaşamaya başladı. Hayatının yeniden düzene girmesi için. Bunu yapması gerekiyordu. Ama Melisa düşünmeden edemiyordu ya bu kadında ona teyzesi gibi davranırsa o zamanda yetimhaneden başka şansı kalmıyordu. Ama şuan sadece iyi şeyler düşünmek istedi. Çünkü mutluydu. Annesini ve Babasını özlüyordu ama elinden artık hiç birşey gelmiyordu. Melisa yeni hayatına İstanbul' da devam edecekti. İyi kötü çocukluğunun geçtiği Ankara'dan ayrılmak ona zor gelmişti özellikle annesini ve babasını geride bırakmak onun kabine Bir yumru oturtmuştu. Her şeyin daha iyi olması dileğiyle yeni hayatına adımını atmıştı bile.
...Bölümü oylamayı unutmayın.Yeni bölümde güzel şeyler olacak.💞
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKIZ
Teen Fiction"Gerçekten beni sevdiğine inanmak istiyorum." "Seni sakız kadar çok seviyorum."