"oha jisung şuna bak! "
dürtüp durduğu arkadaşına sınıfa yürüyen kişiyi göstermeye çalışırken düşürmüş, şimdi ise koridorda kovalanıyordu Jeongin.
"asla gelmemeliydim buraya! "
"ya! ingilizcemi geliştirmek istiyorum diye zırlayan sen değil miydin!? iyilik yapanda kabahat zaten! "
jisung öğretmen masasının karşısında duran arkadaşına vurmaya yeltenmiş ancak başarılı olmamıştı. dolu sınıf onlara odaklanmış şaşkınca izlerken sınıf kapısının kapanmasıyla herkes gözünü oraya çevirdi
jisung arkadaşına son kez bakıp göz devirdikten sonra yerine geçti yanına da arkadaşı yerleştikten sonra çantasını masaya koyup gülümseyen öğretmene baktılar.
jisung pek bir şey hissetmese de yanında omzunu koparmak üzere olan arkadaşı etkilenmiş gibi duruyordu.
"merhaba arkadaşlar! ben ingilizce öğretmeni Lee Minho. "
jeongin gülmüş, "aaa hocam ingilizce öğretmeni misiniz cidden! " demişti. jisung gözlerini kocaman açıp herkesin ona gülerek baktığı arkadaşına öldürmek istiyormuş gibi bakmıştı. ancak jeongin omuz silkmiş ve güldürdüğü öğretmenine bakmaya devam etmişti.
"ingilizce kursunda ingilizce öğretmeni biraz garip, haklısın" gülerek başını salladıktan sonra öne kaydı jeongin. arkadaşına iddialı bir şekilde bakarken devam etti minho.
"25 yaşındayım, yani sizden çokta büyük sayılmam. yeni mezunum yani. "
sınıftaki kızlar erkek standartlarına uyan minho'ya çıldırırken jeongin'in yüzü düşmüştü. arkadaşına yaklaşıp "al işte biri daha elendi. 22-25 olur mu sence jisung? " diye sormuştu.
"jeongin seni sikmeden uzaklaş benden. " diye fısıldamıştı jisung.
"bugün ders yapmıyoruz zaten. diğer öğretmen arkadaşlarımızla birlikte bugünü sohbete ayırmaya karar verdik... " diyip gülümsemişti minho.
arka sıradaki kız hızla ayağa kalktığında jisungla jeongin şaşkınca ona dönmüştü. yalnızca onlar değil tüm öğrenciler denilebilirdi.
"ben nayeon hocam! 22 yaşında, genç, güzel, enerjik ve dünyanın en eğlenceli kişisiyim. eee bekar mısınız? "
jeongin yarını yokmuş gibi gülmeye başladığında arkası gelmiş herkes bir taraftan gülmeye başlamıştı. gülerken arkadaşını dövdüğünden jisung, hem boğulma tehlikesi atlatıyor hemde gülüyordu.
minho'nun da onlardan ayrı kalan bir yoktu. o da gülmüş en sonunda kendinde gelerek "memnun oldum nayeon, ve evet bekarım. " demişti.
gülüşmeler yavaş yavaş azalırken "sırayla başlayalım, ilk senden. " diyerek önündeki çocuğa dönmüştü.
"hwang hyunjin, 23 yaşındayım. "
"OHA! " diye bağırmış ve ayağa fırlamıştı jeongin. jisung utançla önce gözlerini kaçırmış sonrada arkadaşını oturtmaya çalışmıştı. ona sorgulayarak bakan minho ve hyunjin'e jisung müdahale etmiş "onda oluyor arada, siz devam edin.. " demişti.
"pekala, sen? " diyerek devam etmişti minho. bu sırada jisung arkadaşını susturmaya çalışıyordu.
"yoo ki-hyun. 30 yaşındayım. "
minho şaşkınca kafasını salladı. "abi pardon da ingilizceyi ne yapacaksın? " diye sordu jeongin. jisung ağzını kapatıp onu kendine çekmiş ancak dikkatleri çoktan üstüne çekmişti jeongin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
english is my lieblingsfach, minsung
Fiksi Penggemarjeongin: "hocam gay değilseniz söyleyin boşuna uğraşmayalım. "