Bir insanın hayatı ne zaman biter? Ölüm her şeyi alıp götürür müydü bizden? İnsanlar ölünce nereye gider? Bunların cevabını hiçbir zaman kesin olarak öğrenemeyecekti belki de ama Hyunjin ve Minho bu sefer sona yaklaştıklarını hissediyorlardı. Hyunjin boyut değiştirmesinin, Minho ise masum insanları öldürmesinden dolayı cezasını çekecekti ve bu sefer onları kurtaracak bir büyü de yoktu. Bugün her şey bitecekti. Lee Krallığından iki aşığın ölüsü çıkacaktı birazdan ve bu ölüm acısız bir ölüm olmayacaktı.
Minho kolundan sertçe çekiştiren saray muhafızlarıyla geçmişini düşünmeye başladı bu ölümü haketmişti hem masum insanları öldürmüştü hem de sırf Hyunjin'i bulmak uğruna boyut değiştirip başka birisinin vucüduna girerek onun da kaderini değiştirmişti. Liseli Minho hiç haketmediği acıları yaşamıştı hem de bir hiç uğruna. Minho yan tarafında çığlıklarla adım atmamaya direnen Hyunjin'e baktı. Tüm çabası nafileydi, birazdan ikisi de ölecekti. Belki ruhları diğer dünyada tekrar bir araya gelirdi ama bu dünyadaki hikayeleri bitmişti hem de bir anlık hırs ve öfke uğruna...
Hyunjin kollarından sıkıca tutan muhafızlardan kurtulmaya çalışıyordu ama nafileydi "Bırakın... Yalvarırım..." Hyunjin ağlamaları arasından zar zor konuşuyordu ama bu sözlerde hiçbir işe yaramayacaktı anlamıştı bunu. Son çare olarak Minho'ya seslendi "Minho... Ölmek istemiyorum bir şey yap yalvarırım... Kurtar beni..." Minho sağır olmuş gibiydi, sadece onu sürükleyen saray muhafızlarının onu ilerletmesine izin veriyordu. Hyunjin ise yine hayal kırıklığıyla Minho'ya baktı. Minho onu hiçbir zaman gerçek anlamda sevmemişti. O bu koca sarayda kendini ait hissedecek bir yer aramıştı ama bulamamıştı. Minho'yla aralarında her zaman görünmez bir duvar vardı. Ne Minho duvarın arkasında ne olduğunu merak ediyordu ne de Hyunjin'in bu duvarı kırmaya cesareti vardı.
Hyunjin umudu tükenmiş biçimde omuzlarını düşürüp saray muhafızlarının onu sürüklemesine izin verdi. Kurtuluş için çok geçti. Her şey bitmişti. Yaşanmaması gereken şeyler yaşanmıştı ve bunlar da onların sonunu getirmişti. Sarayın bahçesine çıktıklarında Hyunjin gökyüzündeki güneş yüzünden gözlerini kıstı bu saraya geldiği günden beri ölümünün nasıl olacağını çok düşünmüştü ama hiç bu kadar güzel bir havada öleceğini düşünmemişti, hoş o hayalindeki hiçbir şeyi yaşayamamıştı ki daha 23 yaşında ömrünün başlarında ölümü tadacaktı o. Yaşamak, gönlünce yaşamak haramdı belki de ona. Çektiği acıların başka açıklamasını bulamıyordu.
Hyunjin gözlerini açtığında etrafı incelemeye başladı. Gördüğü iki idam sehpasıyla daha güçlü bir şekilde ağlamaya başladı. Her şey bitmişti bundan daha da emin olmuştu şimdi. Minho ise boş gözlerle idam sehpalarına bakıyordu. O tüm ömrünü bu krallığa adamıştı böyle bir ölüm yaşacağını hiç düşünmemişti ama belki de hakettiği ölüm buydu. Hyunjin idam sehpasına her yaklaştığında kendini geri çekmeye çalışıyordu ama saray muhafızları kollarını o kadar sıkı tutuyordu ki adım atması bile imkasızdı adeta. "Beni bırakın... Lütfen... Söz... Söz veriyorum bir daha Lee Krallığının kapısından bile geçmem... Ölmek istemiyorum..." Hyunjin gözyaşları içinde saray halkına baktı hepsi onların ölümünü izlemek için gelmişti, Kraliçe ise özenle dikildiği belli olan elbisesiyle karşısındaki iki gence bakıyordu bu ölüm onun varoluşu olacaktı.
Hyunjin saray halkından tepki alamayınca tekrar Minho'ya döndü "MİNHO! Minho yalvarırım... Yalvarırım beni öldürmelerine izin verme. Bak ailemi de alır giderim buradan Hwang Hyunjin diye birinin adını bile duymazsın söz veriyorum ailemi de alıp gideceğim bu krallıktan." Minho kaşlarını çatıp Hyunjin'e bakmaya başladı. Doğru ya Hyunjin ailesinin öldüğünü bilmiyordu. "Merak etme Hyunjin ailenin yanına gidiyoruz." Hyunjin kaşlarını çatıp Minho'ya baktı bu da ne demekti? Tam bir şeyler daha soracağı zaman kolundan tekrar sürüklenmesiyle susmak zorunda kaldı.
Hyunjin titrek bir nefes alıp önündeki idam sehpasına baktı ve yüzünü buruşturmaya başladı. Belki de birkaç dakika sonra ölecekti belki de o kadar bile sürmeyecekti. Hyunjin bu sefer ürkek bakışlarla idam sehpasının öteki ucundaki insanlara baktı hepsi içlerinde saklayamadıkları heyecanla önlerinde ki iki gencin infazını bekliyorlardı. Hyunjin ise her adım attığında ölüme bir adım daha yaklaştığını hissediyordu. O sadece yaşamak istemişti ama yaşamayı becerememişti o... Hoş o bunca yıllık ömründe tam olarak neyi becermişti ki?
Hyunjin bir adım daha attı önündeki insan topluluğuna bakarak ve siyahlar içinde çırpınan bedenle yüzüne bir gülümseme yayıldı. Minho ölüme razı gelirken Chan onları kurtarmak için onu tutan muhafızlardan kurtulmaya çalışıyordu ama onun çabası da nafileydi çoktan karar verilmişti Minho da Hyunjin de ölecekti. Hyunjin iplerin asıldığı idam sehapasına bir adım daha attığında kısık sesle ona seslenen Minho'ya baktı. "Özür dilerim..." Hyunjin yine buruk bir gülümseyle sandalyeye çıktı ve boynuna geçirilen iple hâlâ gülümsüyordu o bu dünyada mutlu olamamıştı ama belki gittiği yerde mutlu olurdu...
Hyunjin son kez gökyüzüne baktığının bilincinde gökyüzüne baktı. Buraya geldiğinin aksine gökyüzünde güneş vardı o lanetli yağmur yerine içine ısıtan güneş vardı gökyüzünde... Hyunjin daha güneşin huzurunu çıkaramadan yan tarafından tekmelenen sandalye sesiyle irkilerek yan tarafına baktı. Şu an hissettiği şey korkuydu ama korkuyu iliklerine kadar yaşayacak kadar vakti bile yoktu biliyordu. Minho boş gözlerle ona bakıyordu ve birkaç saniye sonra sarayın bahçesinde bir sandalye tekmelenme sesi daha duyuldu ve böylece iki gencin ruhu ebediyete doğru yola çıkmaya başladı.
Yaşayamadıkları hayatı gittikleri yerde yaşayacaklardı belki de... Kim bilir? Saraydakiler saraya doğru ilerlerken gökyüzünden kan yağmaya başlamıştı sarayda tek bir acı çığlık ve gözyaşı hakimdi o da Kral Minho'nun can dostu ve hizmetkarı Chan'a aitti... Chan kolunu bırakan muhafızlarla hızla Minho ve Hyunjin'in cansız bedenine doğru koşmaya başlsdı. Her adımında nefesinin boğazında kaldığını hissediyordu... Onları bu saraya getirmesi belki de hataydı ama o iki liseli gencin efendisi ve eşinin hatalarını çekmesine izin veremezdi. Efendisinin bedenini asılı olduğu ipten kurtarırken hâlâ gözyaşları akıyordu "S-sizi kurtaramadım... Özür dilerim... Binlerce kez özür dilerim..." Chan efendisinden sonra Hyunjin'e baktı o da açık gözleriyle ona bakıyordu... Hayatlarını yaşayamadan ölüme mahkum edilen iki gençti onlar. Karmalarını kirletmenin cezasını canlarıyla ödeyen iki genç...
Herkese merhaba nasılsınız?
Sonunda büyük finale geldik. Finali nasıl buldunuz?
Hikayeyi başından beri böyle kurgulamıştım aslında Hyunjin'le Minho'nun mutlu olduğu alternatif bir son yazamadım onlara eğer hayal kırıklığına uğradıysanız üzgünüm ama başından beri böyleydi ve değiştirmek istemedim. Belki başkası yazsaydı daha farklı şeyler olabilirdi ama ben bu kadar yazabildim...
Buraya kadar okuyan,destek ve oy-yorumlarını eksik etmeyen herkese binlerce kez teşekkür ederim. Verdiğiniz en küçük etkilelim bile beni çok mutlu ediyor çünkü ama bir hikayenin sonuna geldik buraya kadardı her şey...
Başka güzel hikayelerde buluşmak üzere sizleri seviyorum...🩷
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karma||Hyunho
FanfictionHwang Hyunjin okulda zorbalık gören liseli bir gençti. Minho'nun ise dünya yansa umrunda olmazdı ta ki Hyunjin'in sessiz yardım çığlığını duyana kadar o günden sonra Hyunjin'i yalnız bırakmamaya söz vermişti. Hem de temizlemesi gereken bir karması v...