perde arkası

103 16 61
                                    

Sınır:13 oy
60 yorum
nolur yorum yapın 🥹

Bölüm 6: perde arkası

Hayatınız boyunca insanların hep aynı şeyi konuştuğunu fark ettiniz mi? Sanki hepsi aynı kişiymiş gibi ağızlarından aynı basit sözcüklerin çıktığına şahit oldunuz mu?

Kendini hiç mi düşünmüyorsun?
Neden bu kadar ileriye gidiyorsun?
Sadece kendini düşünen bencil biri olduktan sonra başarılı olsan ne olur ki?

Sayamayacağım kadar çok başıma geldi, bana veya çevremdekilere söylediler. Yüzüme söylemeye çekinenler arkamdan konuştu. Hırsımın gözümü kör ettiğini ve başarıların buna değmeyeceğini söylediler. Ama işin aslı içlerindeki kıskançlıktı, peşinden koşmaya cesaret edemedikleri kendi hırslarına karşın ben etim ve kemiğimle sonuç için çırpınıyordum.

İstediğim şeyleri alana kadar durmayacağım. Bana yapıştırılan sıfatların hepsini alçakgönüllülükle kabul ederken karşımdaki insanlara gülümseyeceğim çünkü bunu yapabilirim.

İsteklerim uğruna insanlara sessizce fısıldayan o şeytana dönüşmek, kişiliğimi kaybetmek ve öz saygımı ayaklar altına almak sorun değil. Sonunda istediğimi alacağım

İşte karşımda iki saattir bana bağıran Soobin isteklerim karşısında ne kadar ileri gidebileceğimi ilk elden tecrübe etti.

"Orospu çocuğu neden buna izin verdin, beyin yoksunu musun sen?" O konuşurken ben onunla pek fazla ilgilenmedim. Geldiğinden beri iki dakikadır aralıksız bağırıyor çünkü.

Onu dinlemek yerine vücudumdaki sızlamaların keyfini çıkarıyorum ve başımı gökyüzüne çeviriyorum. Soobin ise neredeyse uzandığım duvar kenarından beni kaldırmak için bana yaklaşırken bağırarak konuşmaya devam ediyor

O iki magandayı Beomgyu'nun başına bela olan kişinin gönderdiğini bilirken istediğimi almanın getirdiği hazla gülümsedim. Üstüm başım ara sokağın pisliğine bulanmışken dudağımın kenarında kuruyan kan gülümsemeye çalıştığım için bana acıdan başka bir şey vermedi.

Benim aptal gülümsememi gören Soobin ise kendi kendine öfkeyle mırıldandı. "Zevk alıyor bir de bundan puşta bak, kim bilir başka ne boklar yedin"

"Sus soobin bana yardım et de gidelim buradan." Yanan boğazım yüzünden yarım yarım bitirdiğim cümlem ona biraz da olsa etki etmiş olacak ki kollarımdan tutarak beni kaldırdı. Kalkmamla karnıma yüklenen ağırlığım yüzünden iki büklüm olurken Soobin'in eli belimi sıkıca tuttu.

"Sen çantamı alsana köşeden ben kendim yürürüm." Elimi sokağın duvarına yaslayıp başımla karşı tarafın duvar kenarında duran siyah çantayı işaret ettim.

"Ağzınla yüzünün yeri değişmiş hala emir vermeye çalışıyorsun. İki büklümken bok yürürsün oraya. Sus biraz arabada anlatacaksın zaten ne olduğunu"

Beni dinlemeden kavradığı belimle ara sokağın girişine park ettiği gri küçük arabaya doğru ilerledik. Adım attığım anda iç organlarımı söküyorlarmış gibi bir acı tüm vücudumu ele geçirdiğinden arabaya ulaşmamız uzun sürmüştü.

Acıdan inlememek için sıktığım çenem ağrımaya başladığında zor da olsa arabaya ulaşabilmiştik. Ben koltuğa oturduktan sonra hızlıca geri dönüp çantamı almıştı Soobin. Sonunda eksiklerimiz tamamlandığında hızlıca hareket ettik.

Arbede sırasında düşürdüğüm telefonumu çıkardığımda ön camının tamamen çatlak olduğunu görmemle ofladım. "Soobin telefonunu ver"

Arabayı kullanan ve henüz sesi çıkmayan sarışın ise söylediğim şeye alaycı bir gülüş bıraktı. "Bir haber muhabiri asla telefonunu şüpheli kişilere vermez. Buradaki şüpheli kişi sen oluyorsun beyin yoksunu."

Benimle inatlaşması sinirimi bozarken elimi ağrıyan başıma götürdüm elime bulaşan kanla iç çekip kendimi iyice koltuğa bıraktım. Sıcak bir duşa ihtiyacım vardı.

"Kaiyi arayacağım böylece numarasını almış olacaksın. Ofiste kainin numarasını istediğini ve alamadığını biliyorum. Şimdi bana o telefonu ver çünkü işlerim var."

Kai'nin adını duyduğu gibi değişen bakışlarına sırıtmaya çalıştım, çalıştım çünkü yarılan dudağım bana pek yardımcı değildi. Asistanımı bu şekilde kullandığım için suçluluk hissetmezken Soobin'in bana uzattığı telefonu aldım ve ezberimdeki o numarayı tuşladım.

"Evime sür Soobin duşa girmem lazım," kainin telefonu açmasını beklerken arabayı süren sarışın dediğime karşılık vermemiş yola diktiği bakışlarını sürdürmüştü.

"Alo, kimsiniz acaba." Sonunda açılan telefonla mırıldandım sessizce. Parçalanmışçasına boğazım yüzünden konuşmak zordu

"Kai benim, telefonum kırıldığından seni buradan aradım hemen evime gelebilir misin? Choi Beomgyu dosyasıyla ilgili her şeyi getir yanında." Dediklerimi anladığını söylediğinde ekledim az önceki sözlerime "bir de gelirken bir doktor getir yanında"

"İyi misiniz efendim kötü bir şey mi oldu sesiniz de kötü çıkıyor." Endişeli sesiyle iç geçirdim sıkıntıyla. Önemli olan benim fiziksel durumum değildi, bundan nasıl yararlanacağımdı.

"Hayır önemli değil ama sen yine de getir. Şimdi eve geçiyorum ben de"

Kaiden aldığım onaylamayla telefonu kapatıp yerine koyarken yorgunlukla gözlerimi kapadım. Eve varana kadar dinlenmeyi düşünürken yan koltuğumda bir adet gevezenin olduğunu unutmuştum.

"Kötü değilmiş götüme bak, yüzü gözü yamulmuş hala bir şey yok diyor. Bari karşılık verseydin narin falan da değilsin" söylenmesinin dozu gittikçe artarken ondan kurtulamayacağım belli oluyordu.

"Bilerek karşılık vermedim." Dediğime sesli bir şekilde gülerken sinir bozucu tavrıyla konuştu.

"Neden sayın amına koduğum, beni aydınlat lütfen"

"Çünkü yakın magazin muhabiri arkadaşım bu akşam benimle ilgili haber yapacak ve gerçekçi olması gerekiyordu. Anladın mı şimdi"

Araba evimin önüne geldiğinden durduğumuz yerde başını bana çevirdi şaşkınlıkla. Açık kalan ağzı beni güldürürken inanamayarak konuştu.

"Sadece haberin inandırıcı olması için mi dövdürdün kendini sen."

Elimi kapıya getirdiğimde memnuniyetle ona yanıt verdim. "Aynen öyle yaptım"

——
Hey hey hey ben geldim selam birazcık geç kaldım sanırım ama olsun

Kurgu nasıl ilerleyiş nasıl beni aydınlatın lütfen

Yeonjun karakterini tanımaya başladıkça ficin ilerleyişi halkında kafam allak bullak oluyor bu fice devam etmem için yoruma ihtiyacım var evet.

haven and back | beomjunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin