Selam işte ilk bölüm. Minicik bir açıklama yapmak istiyorum yks yılımdayım ve yazdığım kelimelere cidden önem veren biriyim bunun için bu fice minik sınırlar koyacağım üzülerek.
Sınır: 10 oy 50 yorum——-
"Her zaman tek başıma durduğum zirveden beni aşağı düşüren sen, zirvenin yalnızlığıyla nasıl savaşacaksın?"
Lisede her ergenin kendince takıntıları olur. Büyümenin getirdiği sayısız sancıdan sadece biridir bu takıntılar. Kimi kız makyaja takıntılı olurken bazı erkekler sporu takıntı yapar. Saymakla bitmez bu takıntılar, gittikçe garipleşse de bu minik alışkanlıkların ve çoğu takıntının ortak noktası geçici olmasıdır. Küçük bir kısım ise insanları takıntı yapar kendine. Bazılarının takıntıları da kendileri gibi acayiptir. Bazı takıntılar yaşamınızda izler bırakır.
O küçük kısmın başını çekiyordum işte ben de
Hayatı boyunca elinden geldiği her alanda birinci olan o sinir bozucu kişiydim. Ortaokuldan birincilikle mezun olmuş, basket takımının kaptanlığı yapıp sayısız kupa kazandırmıştım. Sesim güzeldi koroda solo kısımları ben söylerdim, yurt dışında yaşayan akrabalarım sayesinde yabancı dilde sorun çekmezdim çoğu yaşıtımın aksine. Sosyal çevrede; arkadaşlarım ve öğretmenlerim tarafından sevilen biriyken her şey hep olması gerektiği gibiydi. Örnek gösterilen o komşu çocuğuydum. Bu hikayedeki her istediğini alan o başrol bendim
Bunun hiç değişmeyeceğini düşünmüştüm.
Ortaokul bitip liseye başlama anı geldiğinde arkadaşlarımdan farklı olarak heyecanlı değildim. Her şey zaten kontrolümde ve benim istediğim gibi olacaktı. Lisenin ilk haftaları olması gereken şekilde geçerken sınıf başkanlığını üstlenmiş, birinci sınıfların temsilcisi olmak için çoktan aday olmuştum. Dersler konusunda kendi yaşıtlarım arasında yarışacağım biri yok gibiyken gittikçe liseyi sevmeye başlıyordum. En iyisi olmak için doğduğuma bir kez daha ikna olmuştum kendi içimde. O sıcak günde sıkıcı tarih dersinde duyduğum cümlelerin hayatımda yeni dönem açacağını bilmiyordum.
"Ben Choi Beomgyu, umarım iyi anlaşırız."
Sınıfımıza yeni gelen kısa kahve saçlı çocuğu süzüyorduk sınıf olarak. Neden okula iki hafta geç gelmiş, daha önce nerede okumuş kimse bilmiyordu. Boyu biraz kısa, yüzü ise çok güzeldi. Yakışıklılığımla övünen ben bile bunu kabulleniyordum.
"Yeonjun'un yanı boş tatlım yanına oturabilirsin. Yeonjun çok naziktir arkadaşlarına karşı eminim sana yardımcı olacaktır."
Sınıf öğretmenimiz konuştuğunda yan sıramdaki çantayı çekip yeni çocuğa yer açmıştım. Zarasız minik bir şey gibi duruyordu. Kimsenin işine karışmayan sessizlerden biriydi dıştan bakınca.Keşke o gün onu boğazlasaydım.
Öğretmenimiz derse geçerken çocuk bana selam vermiş hafifçe gülümsemişti. Gülümsediğinde yumuşayan yüz hatları vardı, sevimliydi. O derse odaklanıp not tutarken o ders boyunca kaçak bakışlar atmıştım yeni çocuğa. Zaman geçtikçe gözüme tatlı gelirken onunla arkadaş olabileceğimizi düşünmüştüm.
Keşke en başında onu korkutup okuldan kaçmasını sağlasaydım.
Zil çalıp tenefüs başladığında gözünün önündeki saçları çekip bana dönmüştü. "Okulda basket takımı var mı?" Sporla ilgili gibi durmasa da sesinden belliydi basket oynamayı sevdiği. Ben de kibarca yanıtladım, yeni tanıştığım insanlara hep kibar davranırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
haven and back | beomjun
Fiksi Penggemar"Ne zaman görmek istemediğim bedenini arar oldu gözlerim? Ne zamandan beri nefret ettiğim kokuna hasret kaldım? Hiçbir şekilde önüne geçemediğim sen benim elimdeki tek başarımı da alırken nasıl da güzel gülümsüyordun. Yıllar sonra karşılaştık. Sen h...