28.11.-
*Tehditler
Bağırışlar
Telaşlı nefesler
Salondan odaya kadar gelebilen o iğrenç içki kokusu
Kesik kesik alabildiğim nefesler
Titreyen adeta yeni doğmuş bi kus yavrusu gibi bedenim
Annemin hıçkırıkları
Ve elinden hiçbir şey gelmeyip cenin pozisyonunda kapıyı kitleyip onları dinleyen ben.'Normal aileler böyle mi olur?' diye düşündüm her zaman.
Her gece sarsak adımlarla eve gelen,kendi sorumluluklarını sana yükleyen,istediğini alamadığı zaman şiddet uygulayan bir baba,
Ne yaptığımızla ilgilenmeyen,ölsek umrunda olmayan bir anne,
Daha ne olduğunu bile farkında olmayan küçük bi bebek gerçekten benim ailem miydi ?Eğer normali buysa neden dışarıdakiler bizim gibi değildi ki ?
Evden kaçtığımda gördüğüm evimizin karşısındaki çocuk parkı,neden oradaki çocuklar gibi değildim.
Neden onlar gibi elbise giyemezdim veya giymeye korkardım?
'Belki de izlerin' dedim onlar seni korkunç gösteriyorlar.
Belki de vücudumdaki yavaş yavaş geçmeye başlayan çürükler, mordan hafif hafif yeşile dönen morlukların, bazılarının kabuk bağladığı bazılarının hala can acıttığı yaraların bunlar engeldir.
Belki bu yüzden hep açık giyinmekten korkan, kollarını kapatan, izlerini gizlemek için sürekli uzun kıyafetler giyen, şortun, eteğin, elbisenin adı dahi geçmemisinin nedeni budur.Ya biz normalsek.
Bu da bi ihtimaldi öyle değil mi ?Ama hangi aile çocuğunu ağzından kan gelinceye kadar döver,daha 7 yaşında olmasına rağmen yapamayacağı,kaldıramayacağı bir işe zorunlu tutulur,hangi aile çocuğunu bir çocuğa emanet ederdi ki?
Bir cocuk başka bir çocuğun ailesi olabilir miydi?
Olmuştum..O yaşında olmayan göğüslerine rağmen onu yasama tutundurmak için emzirmeye çalışıp , altini değiştirip uyutmaya çabalar miydi?
Çabalamıştım.
İlerde onlara benzemesin diye icki içtiklerinde,bağırıp çağırdıklarında,başka bir odada onu uyutmaya çalıştığımı, ağlayarak nefesim kesile kesile ona ninni söylediğini,yaşı büyüdükçe gerçek bir çocuk gibi mutlu büyüyebilsin diye marketlerden çaldığım çikolataları, masal kitaplarını , yakalandığımda yalvar yakar kurtulduğumu,sırf geçinelim diye baba denilen kişinin yapması gerek o işleri yaptığımı, dilendiğimi, ben çalışırken annem ve babamın sızıp kaldıklarını normal kabul edebilir miydik gerçekten?
Aile gerçekten bu muydu ?
O yaşımda bile bir şeylerin yanlış olduğunu farketmistim.
Ona vurmasınlar diye kendimi feda ettiğimi, o soğuk kapı eşiğinde anneme bir şey olmasın diye kulağımı kapıya dayayıp onları dinlediğim zaman, tüm bunlar olurken o etkilenmesin, duymasın diye hıçkıra hıçkıra ağlayarak onun kulaklarını kapattığımi , kafamdan uydurduğum mirildanlamalarla hem onu hem kendimi sakinlestirdigim zamanları nasıl unutabilirdim?
Annem için neden endiselenmistim ki ?
O bana kötü davranıp, her imkanından kızıp , kendi görevlerini bana yükleyip, beni yok saymasinin bi nedeni olmali diye düşünürüm hep .
Ama şimdi düşününce bi neden olmasına da gerek yokmuş.
Bende bir çocuktum ama bana onun gibi davranilmamis, hiç kimse beni korumamış, kaşım gözüm patladığında birisi yaralarımı sormamış , şiddete uğrarken biri beni korumamamıştı.
Annelerin fedakar olup, evlatlarını sevlmeleri , korumaları,merhamet etmesi gerekmez miydi ?
Belki bende annemin kaderini yaşamaya şimdiden başlamıştım?
Belki o da küçükken dövülmüş, sevgi görmemiş, sevgi görmediği için bizi de sevmemiş diye düşünmüştüm.
Ama hayir belki bunların hiçbiri yaşanmamıştır, belki de fazla bi neden aramaya gerek yoktur.
En basit gerekçesi şuydu:
O bizi sevmek istememişti, benden nefret etmişti,biz bir yanlışın sonucuyduk belki de.Peki ya ben nefret edilecek o çocuk olacak ne yapmıştım?
Oysa ki bir defa sarılıp, öpse, yaralarımı sarmaya çalışsa ona olan kızgınlığım bitecekti.
Hoş annem ona olan kızgınlığımı bilir miydi ki ?Barış.
Kardeşim.
Bu hayata gelen ikinci bi hata, belki de şanssızlıkti.Peki ama sevmeyecek , bakamayacak sürekli şiddet uygulayacak, sorumluluklarından kaçmak için başka bi sorumluluk alacaksa neden onu doğurmuştu ?
Ela gözlerindeki masumluğu hiç değişmemişti, o benim aksine her zaman saf olan taraftı.
Kumral saçları ela gözlerine nasıl da uyuyordu. Cılız, sıska vücuduyla küçük olsam bile onu taşımakta zorlanmazdım.
Onu sever miydim yoksa ondan başıma bir dert olarak kaldığı için nefret mi ederdim bilmiyordum.İçimde hiç geçmeyen bi acım vardı.
Keşke beni de Barış gibi koruyabilecek, düşünebilecek,ebeveynlik edebilecek birine sahip olsaydım.
Bizim için bir keşkem daha vardı;
Keske biz hiç doğmamış,hayata gelmemiş,varolmamiş,bu acıları yaşamamış,hiç ağlamamış olsaydık derdim.
Biz en acısız ölümü yaşayalım istedim.
Ben degil biz derdim hep.
Çünkü bilirdim ki o bensiz yasayamazdi.Bu bi bağlılık değil muhtaçlıktı.
Eğer ben gitseydim ve o kalsaydı o da benim gibi olur benim gibi eğitilirdi.
Eğitmek dedim hep çünkü onlar bizi bir insan gibi yetiştirmek yerine, bir hayvan gibi eğitmeyi, veyahut bir robot gibi kodlamayı daha doğru bulmuşlardı.
Bir cocuk ölmeyi diler miydi?
Dilemiştim.*Yeni bir kurgu daha umarım beğenilir oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın☘
BU HIKAYEDE GECEN OLAY VE KISILER TAMAMEN KURGUDUR.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÂHİN
Mystery / ThrillerHerkesin ölümüne ben sebep olmuşum gibi hissediyordum. Ta ki bunu benim yaptığımı öğrenene kadar hissetmekten vazgeçip artık emin oldum.