-II-

15 7 25
                                    

05.12.1400
Bilinmeyen Yer

Yağmurdan kaçan insanların arasından gitmek istediği yere ulaşmaya çalışıyordu.Saçlarına düşen hırçın damlalar onu rahatsız ederken,burnuna ulaşan çimen kokusu rahatlamasını  sağlıyordu.Birkaç adım attıktan sonra ihanetin mavilikleriyle gözleri kesişti.
Boğazında oluşan yumru onu geçmişine sürükledi.
  

Güneş Krallığı/Alkım'ın anlatımıyla

....

İnsanlar barbar canavarlardır.Aldıklarıyla yetinmez hep daha çok isterler.Sahip olma isteği akıllarını karıştırır,yanlış kararlar vermelerini sağlar.İşin komik kısmı bunları kendi istekleriyle yaparlar.İstek savaşı beraberinde getirir.Krallıklar savaşır,halk eziyet çeker.

Savaş acıtır
Savaş yakar
Savaş yok eder

Babam bunları tekrar ederek büyüttü beni.Acı çeken insanların çığlıkları bize zevk vermemeliymiş.
Belki de hep merhametten kaybettik.Bizim canilik olarak nitelendirdiğimiz katliamlar bazılarının özgürlüğü,varoluşu,kurtuluşuydu!
Huzurlu uykumu bir kadının acı dolu feryadı açtığında bunların hiçbir önemi kalmadı.O dakikadan sonra düşündüğüm tek şey intikamdı.

Sarayda eski huzur yoktu.Herkes farklı yönlere doğru koşuşturuyor,felaket habercisi çanlar çaldıkça daha çok ruhları sömürülüyordu.
İlk başta ne olduğunu anlamam biraz zaman aldı.Farkındalık bütün beynimi işlediğinde durumun ciddiliyetini kavradım.Kafami dikkatlice dışarı doğru uzattığımda eskiden keyifle zaman geçirdiğim huzurlu bahçemin cehenneme döndüğünü gördüm.Düşman askerler gördükleri her yeri yakıyor,kadınlara ve çocuklara  tecavüz ediyorlardı.Erkeklerin çoğu kılıca dizilmiş,Güneş Krallığından olan askerlerin hiçbir işe yaramadığını görmek beni derinden üzüyor ve delirmeme yol açıyordu.

Gözlerimde ki yaşlar durmak bilmiyor,aklımdaki sorulara cevap bulamıyordum.Koşarak babamın odasına gittim.Eskisi gibi kapının önünde bekleyen şövalyeler yoktu.Saray terk edilmişti.Saniyeler öncesindeki gürültü kirliliği yerini ölüm sessizliğine bırakmıştı.
Bu en büyük yıkımdı.
Odaya girdiğimde babam dimdik durmuş dışarıyı seyrediyordu.Yüzünde tek bir mimik bile oynamıyor,duygularını dışa vurmuyordu.
Benim geldiğimi anlayınca gözlerindeki üzüntüyü gizleyemedi, başını eğdi.
Babamın başını eğmesi umudun olmadığının göstergesiydi.

Bir süre odada sessizlik hakimiyet sürdü.Belirsizliklerden kafayı yediğim için hiddetle babama döndüm."Neden buradasin? Halkının eziyet çektiğini görmüyor musun neden bir şey yapmıyorsun baba?!" Derin nefes alıp verişlerim artık göğüsümde ağrı hissetmeme neden oluyordu."Berbat durumdayız.Krallığımız yıkılıyor,halk eziyet çekiyor ve ben bu katliamın kimin yaptığını bile bilmiyorum!Bu belirsizliğin içinde daha ne kadar kalacağım?"Artık bağırmaya hatta haykırmaya başlamıştım."Krallığımın haline bak!Bunu neden bize yapiyorlar!" Ağrıyan başımı aciyla avuçlarımın arasına aldım.Çözüm yolu bulmam gerekiyordu.Halkimi kurtarmam gerekiyordu! "Konuş benimle. Sadece dışarıya bakıp ne kadar aciz bir adam olduğunu kendine ispat mi etmeye çalışıyorsun Kral Adin!" Bu sözlerim babamı delirtmişti.

"Sen kim oluyorsun da bir Kralla böyle konuşma cürretini kendinde buluyorsun?! Haddini bil Prenses.Bu durumda senin şımarıklığını çekemeyeceğim."Ağır ağır konuşmaya devam etti " İnan ki Krallığın durumunu bilmek istemezsin"

Babamın sesi benimle kıyasla daha kısık çıkıyordu.Cok büyük bir hata yapmıştı ve ben ne düşünceğimi ya da ne diyeceğimi asla bilmiyordum.İcimden sadece ağlamak geliyordu.Halkim için,yasayamadıkları o parlak gelecek için çok üzülüyordum.Bastakilerin yaptığı basit bir hata onları sonsuz bir uykuya ya da geri dönülemez değişikliklere sokuyordu.Bu asla adil değildi!Birilerinin bunu değiştirmesi gerekiyordu fakat, artık her şey için çok gecti.

Ayaklarım artık beni tasiyamiyor,bir yerden yardım alma isteği uyandırıyordu.Bitkince babamın yanına gittim ve ellerini tuttum."Bana gerçekleri söyle baba." Babamın gözlerinde yıkımı görüyordum.Çabalamis ama her şeyini kaybetmiş bir adamın yıkımı...
"Ay Krallığı seni istiyor Alkım"

Güneşin PrensesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin