twelve, i want to protect you in every way.

4.2K 647 543
                                    

ig: spearcbns
345 oy 360 yorum

Sahneden indiğimde Christopher peşimden geliyordu. Kore'ye dönmüştük, normal tempomuzdan devam ediyorduk ve Christopher ile bir haftadır hiçbir şey yapmamıştık. Çok sıradandı her şey, aramızda sadece iş ilişkisi var gibiydi.

Dalgın dalgın yürürken çalışanlardan birisine neredeyse çarpıyordum. Christopher beni kolumdan tutup kendisine doğru çekmişti. Elim dengemi sağlamak için omzuna tutunurken aptal bir dizi sahnesini canlandırıyorduk sanki.

"Dikkatli ol." dedikten sonra beni bıraktı. Birlikte odaya girip eşyalarımızı topladık. Sakince binayı terk ettik. Canım kahve çektiği için bir kahve dükkanına uğradık, yüzümü kapatmak için şekilden şekle girmiştim her zaman ki gibi. Acı amerikanomu içerken keyifli keyifli sokaklarda yürüyordum. Tabii benimle yürüyen Chris ile birlikte. Ben de kendimi diğer insanlar gibi ona Chris demeye alıştırmaya çalışıyordum. Yine de Christopher daha karizmatikti.

"Bugün hava çok hoş!" Sesim bir tık yüksek çıkarken keyfim baya yerindeydi. Her şey gerçek olamayacak kadar normaldi.

"Haklısın ne çok sıcak ne de çok soğuk. Hava ne kadar bulutlu günleri tercih etsem de çok güzel." Bitmiş kahvemi atarken onu onayladım. Biraz deniz kenarında yürümek için sahile yönelmiştik. Bu güzel havayı değerlendirmeliydik. Sahile varınca bir banka oturduk. Yan yanaydık ve denizin hoş kokusuyla birlikte susuyorduk. Tek bacağımı onun bacağının üstüne attım, öyle uygun görmüştüm. Zaten benimle geçirdiği şu ayların içinde asla beni sorgulamaması gerektiğini öğrenmişti.

Bir belki iki saat deniz kenarında oyalandıktan sonra eve dönüyorduk. Yine yürümeyi tercih etmiştik. Evimin yakınlarına geldiğimizde Chris biraz huzursuz davranıyordu. O ne zaman huzursuz olsa kesinlikle bir şey oluyordu bu yüzden ben de neredeyse ona yapışmış bir şekilde yürüyordum.

"Amına koyayım kesinlikle birisi bizi izliyor." Bileğimi kavrarken bizi farklı bir yoldan eve götürmeye karar vermişti.

Sokağın başında bize yaklaşan bedeni kesinlikle tanıyordum. Bu yüzden kitlenip kalmıştım ve Christopher da onu tanıyor olabileceğimi anlamıştı.

"Benim canım kardeşim seni çok özledim!" Tüylerim ürperirken ne olduğunu kavrayamıyordum. Bir terslik olduğunu sezen Chris onu bana yaklaştırmadı. Her zamanki gibi aramıza mesafe koymuştu.

"Neden beni sevmedin, ben seni çok sevmiştim küçük kardeşim... Sana iyi bir aile olduğumuz halde niye bizi istemedin, ailemizi dağıttın?" Sesi hiç olmadığı kadar sakin ve iyiydi. Anlayamıyordum, bu benim eski üvey kardeşim kesinlikle değildi, tavrı hiçbir zaman bana karşı böyle olmamıştı.

Titrek bir nefes alırken "Ne saçmalıyorsun?" dedim. Gözlerini doldururken şaşkınlıkla ağzım aralandı. "Lütfen yalnız konuşalım, sen benim tek kardeşimsin. Senden birkaç ay büyük olsam da seni küçük kardeşim olarak görüyorum! Lütfen sen de beni öz kardeşin gibi gör artık. Yine aile olabiliriz." Yine? Biz hiçbir zaman aile olmamıştık. Ben hiçbir zaman onlardan birisi olmamıştım. Onlar Kang'dı ben ise her zaman Hwang olmuştum. Soyadım bile hiçbir zaman onlardan olmamıştı.

"Bana artık kötü davranma Hyunjin, yalvarırım. Biliyorum beni hiç sevmedin ama neyi yanlış yaptım?" Sesi ağlamaklı çıkarken bir adım geriye gittim. Anlayamıyordum.

"Sus!" diye sesimi yükselttiğimde Chris sanki sessiz kalmam gerektiğini söyleyen bir bakış attı bana. Öylece durdum. Christopher onu tuttuğu gibi zorla elleriyle cebini aradı. Bağırıp çağırsa da telefonunu aldı, açık ekrana bakarken ağzından siniri bozulmuş gibi bir gülüş çıktı.

bodyguard, hyunchan.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin