"Sana cehennemi yaşatacağım,
beni tanımanın karşılığında."
¦GREEDY¦
İYİ TATLI OKUMALAR <3143
°~KAPILMA:TEHDİT~°
📚O diğerleri gibi değil
"Neyse işte, sonra nezarethaneden bağırıyor 'çıkarın beni buradan' diye."
Elimde tuttuğum kahve fincanından bir yudum alarak kuruyan boğazımın ıslanmasını sağladım. Ağzıma gelen soğuk tatla anında yüzümü buruşturdum. Kahve resmen buz gibi olmuştu. Kim bilir ne kadar zamandır düşüncelere dalmış bir haldeydim.
'Dün geceden beri' diye yanıtladım kendi kendimi. Tam olarak o gittiğinden beri gözüme gram uyku girmemişti. Beni merdivende bırakıp gittiğinden beri yarım saat bilemedin bir saat civarı öylece kalakalmıştım. Sonradan kendime gelip salona geçmiş, koltukta düşüncelerimle birlikte sabahlamıştım. Ne düşüncelerim ne de duygularım hapsedilen o labirentten kaçış yolu bulabilmişti.
"En sonunda da sızmış bu aptal."
Benimle ne zaman, nasıl iletişime geçecek bilmiyordum. Ve bu bilinmezlik beni ürkütmekten başka bir işe yaramıyordu. Geriye sadece beklemek kalıyordu. Onun deyimiyle ise uslu uslu oturup beklemek.
Hiçbir açıklama yapmaması ise bende ayrı bir merak uyandırmasına sebep oluyordu.Onun için önemli olan bu dava neydi?
Ve neden bu kadar önemliydi?
Hepsini o kadar çok merak eder olmuştum ki, bir türlü bunları düşünmekten kendimi vazgeçiremiyordum. Ve sanırım kafayı sıyırmama ramak kalmıştı.
"Sabah çıkardılar bu- Hey Hyunjin, sen beni dinliyor musun?"
Jisung'un sesini takip ederek beni dürten parmakları daldığım düşünce havuzundan çıkmamı sağladı. Sanırım bunun için bile minnettar kalabilirdim Ji'ye. Tabii eğer parmaklarını vücudumu delik deşik etmek ister gibi dürtmeseydi.
"Aloo, dünyadan Hwang Hyunjin'e sesleniyorum. Orada mısın?" Uzatarak söylediği kelimelere karşın göz devirdim.
"Burdayım. Dalmışım sadece." diye açıkladım biraz da olsa dikkatin benden dağılmasını umarak. Bay Jiwon beni sabah sekiz sularında aramıştı. Eğer istersem adliyeye gelmememi, evde oturup dosyayı rahatça incelememi söylemişti. Doğrusu bu oldukça işime gelmişti. Gözüme gram uyku girmemiş halde çalışmak şu an için isteyeceğim son şeydi. Alışık olduğum bir durum olmasına rağmen bu sefer psikolojik olarak gerçekten çökmüş hissediyordum. Yanına ek olarak aklımdan çıkmak bilmeyen düşüncelerimin işimi zorlaştırması da ayrı bir çabasıydı.
Boş boş oturmanın üstüne Jisung aramış, öğle arasında olduğundan hep birlikte bir şeyler yemek istediğini söylemişti. Bizim deyimimizle kahvaltı yapmak istemişti. Sabahları hiçbirimiz doğru dürüst kahvaltı yapamıyorduk. Bu yüzden öğle aralarımız mümkün olduğunca denk gelirse beraber yemek yiyorduk. Yine aynısı olmuş, ben evde olurken Jisung ile Seungmin'in öğle arası çakışmıştı. Ve sonuç olarak Ji'nin kahvaltıları mükemmel olduğunu iddia ettiği yeni keşfetmiş olduğu mekana gelmiştik. Bir yandan bir şeyler atıştırıyor, diğer yandan sohbet ediyorduk. Daha doğrusu ben ve Seung yemek yerken Jisung iş yerinde yaşadığı olaylardan bahsediyordu.
"Dikkat et, boğulma güzellik." Yaptığı espriye yarım ağız sırıtarak göz kırptı Jisung.
"Iyy yeter yapma şunu artık." dedim yaptığı espriye yüzümü buruşturarak. Her zaman her yerde, özellikle ise olur olmadık yerlerde espri yapıp duruyordu. Ve en kötüsü ise onun bunun komik olduğunu düşünmesiydi. Gerçekten komik buluyordu. Şu an bile karşımda sırıtıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bonjour & FX // Hyunlix
FanfictionSeul şehrinin ışıkları altında işlenen cinayetler, sadece sivillerden ibaret değildi. Bu davayı alan savcılar ya ruhunu ya da bedenini yitiriyordu. Evinde saldırıya uğrayan Kang Youngjae, bu dosyaya bakan son savcıydı. Sıra genç, güzel ve zeki ol...