Medya: ölürüm ölürürmmmmmmmhhjj
Değişik bir yazım tatktiği denedim. Bakış açısı sürekli iki ana karakter arasında değşiyor ama eğer kitabı buraya kadar okuduysnıx hangisi olduhunu anlarsınız, beğenip beğenmediğinizi yazın ona göre bu şekilde yazmaya devam edeceğim.
-
Sabah erkenden koşa koşa geldiğim iş yerimde, yani veteriner kliniğinde, günlük yapmam gereken şeyleri yapıyordum. Hayvanları muayene ettiğimiz sedyeyi temizlemek, yerleri süpürmek, mama kaplarını ve sulukları doldurmak. İşlerim basitti ama gün içerisinde çoğu kez tekrarlanması gerekiyordu. burada çalışan iki hemşire, bir doktor, ve tek stajyer olan ben vardık. Aslında iki doktormuş ama diğeri tatilde olduğundan henüz tanışamamıştık. Buradaki doktorla pek muhabbetimiz yoktu ama hemşirelerle gayet iyi anlaşıyordum.
Burada çalışmak benim için çok zevkliydi çünkü hayalini çoğu kez kurmuştum. Belki tıpkı hayalimdeki gibi klinik bana ait değildi ama biryerden başlamıştım işte. Kendime inanıyordum.
Üstelik çalıştığım yer boş beleş bir yer değildi, çoğu yerde nam salmış, yüksek mevkiideki insanların geldiği büyük bir yerdi. Hala nasıl böyle bir yere girdiğime şaşıyordum. Düşünürken kafamı yasladığım duvardan pencereye baktım. Buranın belki de en büyük artısı manzarasıydı, tamamen doğrulup iyice cama yaklaştım, şimdi durduğum yerden denizi, doğan güneşi, kordon sahilini, tektük insanları, hepsini görebiliyordum. İstemsizce ciğerlerime derin bir nefes doldurdum. Havada huzur kokusu vardı, belki biraz da henüz boşaltmadığım kum kutularının kokusu, lafı geçmişken, diğerleri gelmeden boşaltsam iyi olacaktı.
****
Bazen, bazen bir an yaşarsınız, hani böyle, ulan keşke yaşamasaydım, biryerim kopsaydı, başıma bir iş gelseydi de bu olay başıma gelmeseydi dediğiniz anlar olur ya, heh. Bazen de, bazı kişiler olur hayatınızda, Ulan dersiniz, acaba bu orospu çocuğunu hayatıma sokacak hangi büyük günahı işledim..
İşte benim hayatımda, ne yazıkki, bana bunu dedirten birden fazla kişi var, ve bu orospu çocuklarından bir tanesi, canım kuzenim..
Çocukluktan beri tanıdığım, şu an önümde dikilip suratıma bön bön bakan kuzenim, canım benim..
Önce hala öküz gibi bakan Alp'e, sonra da elimdeki İngiliz anahtarına bir bakış atıp şöyle bir tarttım. Yüzümdeki düşünceli ifade ve suskunluğum dikkatini çekmiş olacakki hafif titreyen bir sesle konuştu. "Abi, vallahi şaka yaptık ya, hem fazla gören olmadı yeminle!"
Cevap vermeyişim yüzünden yumuşamaya başladığımı düşünmüş olacakki, daha sakin bir ifadeyle cümlesine devam etti.
"Hem insan kanından canından olan birine kızmaz bak, yüz yüze geliyoz valla alınırım."
Bakışlarımı tekrar İngiliz anahtarına indirip şöyle bir kafamı salladım ve hissettiğim öfkeye tezat sakince konuşmaya başladım.
"Bence kafanı yarsam bir sorun olmaz"
Bir süre durup Alp'in suratına baktım. Gözlerini büyütmüş bir bana bir de elimdekine bakıyordu, her an kaçmak üzereydi, sanki ben şerefsizi yakalayamayacakmışım gibi. Hafifçe boynumu kütürdetip koşmaya başlamadan önce son sözlerimi söyledim.
"Zaten içindekini kullanmıyon ?"
****
Birkaç adım geriye gidip şaheserime bir bakış attım. Yüzüme büyük bir gülümseme yayılırken elim hemen telefonuma gitti, hemen iki fotoğraf çektikten sonra kafasına kurdele şeklinde bir toka ve boynuna simli bir tasma taktığım Boncuk'un kafasını okşadım. Diğerleri ameliyata girince oturduğum muayene odasından sıkılmış ve burada baktığımız hayvanların yanına gelmiştim. Boncuk içlerinden en sakiniydi. Kendisi bir Van kedisiydi ve benim ile birlikte oynayarak güzel vakit geçirmemi sağlamıştı. Ona bir ödül maması borçluydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yuân Fên
Teen FictionToygar: Erik dalı gerçekten gevrek mi acaba diye erik ağacından dal koparıp çiğnedigim günden beri yüzüm gülmüyor biliyormusun? Berat: Ne? **** Çerezlik, çok bi sey beklemeyin.