Taehyun, Yeonjun'un onun mesajlarını görmemesiyle artık iyice endişelenip onunla gezme bahanesiyle evine gitti. Kapıyı çaldığında bir süre öyle bekledi ve en sonunda kapı açıldığında gördüğü şey onu baya üzmüştü. Yeonjun'un gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu ve Soobin'in ceketine sarılıyordu.
İlk öpücüğünü verdiği gün Soobin ona üşüdüğü için ceketini vermişti. O günden beri de o ceketi hiç giymeden saklamıştı. Aslında Soobin'in evi hemen Yeonjun'un evinin yan tarafındaydı. Ama yine de bu şekilde ceketinden kokusunu çekmeyi çok seviyordu.
Kapıyı açar açmaz hemen Taehyun'a sarıldı ve daha çok ağlamaya başladı. Biliyordu, o da onu çok seviyordu ama bunu duymak ona ağır gelmişti yine de. Kapıda öylece ağladı, uzun süre de ağlamaya devam etti. Gözleri daha da acıyana kadar...
Taehyun onunla birlikte içeri geçti ve Yeonjun'a sarılıp onu sakinleştirmeye çalıştı,
"Bak Yeonjun bu şekilde gerçekten olmaz. Vaktini hep böyle ağlayarak geçiremezsin"
Yeonjun da bir süre ona baktı. Belki de haklı olabilirdi. Hem zaten dışarı çıkacaklardı, bu yüzden ne olabilirdi ki en kötü? Bir süre daha onunla sohbet etti rahatlamak için ve üstünü değiştirip yeniden salona, Taehyun'un yanına gitti.
Taehyun'un da sevgilisi ile buluşma planı vardı, buluşma sebepleri de tamamen Yeonjun içindi. Beomgyu da aynı şekilde Soobin'in bu kadar üzgün olmasına dayanamıyordu.
Bir kafeye gitmişlerdi, Beomgyu gelirken yanında Soobin'i de almıştı. İlk başta her şey güzel gibiydi, ancak kafeye vardıklarında Yeonjun ile karşılaşana kadar sürmüştü bu.
Birbirlerine uzun süre bakakaldılar, bu bakışmayı sonlandıran Yeonjun olmuştu. Gözlerinde yaşlarla hemen dışarı çıktı. Hiç bir şey dahi söylemeden öylece çekip gitti. Soobin de onu hemen takip etmeye başlamıştı.
Yeonjun hızla koşuyordu, nereye gideceğini bilmiyordu ama yine de koşmaya devam ediyordu. Soobin de onun arkasından hızla koşuyordu, yanlış bir şey yapmasını istemiyordu çünkü. Bu koşuşturmaca en sonunda sık gittikleri uçurumda son bulmuştu.
Soobin'in aklında çok kötü şeyler vardı, daha doğrusu Yeonjun'un bunları yapmasından çok korkuyordu. Onu bir şekilde durdurması gerektiğini biliyordu ama nasıl yapacağını bilmiyordu. Yeonjun ise öylece ağlamaya devam ediyordu. Hıçkırıkların yerini sessizliğe bırakmadan önce de Soobin'e söylediği tek cümle şuydu;
"Artık dayanamıyorum"
Soobin de ağlamaya başlamıştı onunla birlikte. Tek bir kelime edemiyordu ama. Ne yaptığını az çok o da biliyordu ama yine de bunu Yeonjun'un iyiliği için yaptığını düşünüyordu.
"Eğer bunu yapmasaydım her şey daha kötü olabilirdi"
Bulutlanmış hava ve esen rüzgar da aralarındaki bu havayı daha da kasvetli bir hale getirmişti
"Şuan da kötü olmadı mı peki? Evet, ara verdik ama sen gidip arkadaşına benden ayrıldığını söyledin. Hem de bunu bana bile söylemedin. Ki zaten sevdiğim halde nasıl bırakacağım onu da bilmiyorum ama"
Yeniden bir sessizlik çökmüştü. Yeonjun ilk gökyüzüne, sonra da uçurumun aşağısına baktı. Aklında oradan atlama isteği vardı ama zamanı olmadığını da biliyordu. Sadece acılarından kurtulmayı diliyordu ama Soobin etrafındayken bunu yapmak da çok zordu.
Yeonjun uçuruma biraz daha yaklaştığında Soobin koşarak onun elini tuttu ve kendisine çekti. Bunu asla yapmayacaktı, izin veremezdi. Ona sımsıkı sarıldı, fikirlerini değiştireceğini düşünüyordu en azından.
Yeonjun daha fazla ağlamaya başlamıştı Soobin'in bu hareketiyle. Onu nasıl bırakabilirdi ki? Soobin onun kalbine kazık çakmış kadar da olsa ondan bir türlü kopamadığını daha iyi anlamıştı.
O anlığına da olsa ölümle alakalı düşüncelerinden sonunda arınmayı başarmıştı. Uzun bir süre sadece Soobin'e sarıldı ve ağlamaya devam etti. Bu dakikalar sürmüştü, en sonunda Beomgyu ve Taehyun ikisini arayınca birbirlerine sarılmayı bıraktılar ama ikisi de tek bir kelime etmeden oradan ayrıldı.
Yeonjun eve geri dönmüştü. Telefonuyla oyalanırken Soobin'le olan eski konuşmalarına bakıp duruyordu sürekli. İçinden hep kendisini suçluyordu, tüm bunlara kendisinin sebep olduğunu sanıyordu. Ortada hiç bir şey yoktu halbuki, bunu düşünmesini gerektiren bir şey de öyle ama bu artık Yeonjun'un elinde değildi. İstemeden de olsa kendisini suçlayabiliyordu.
Telefonu bırakıp yatağına uzandı. Daha akşam olmamıştı ama şimdiden kendisini çok yorgun hissediyordu. Psikolojik de olabilirdi bu, ama kendisi neden yorgun olduğunu bir türlü kestiremiyordu. Soobin'le olan tüm güzel anıları kafasında canlanıyordu, sürekli onu düşünmekten kendini alıkoyamıyordu.
Aşk, bir bağımlılık sonrası oluşan kötü etkiler gibi onu etkiliyordu. Psikolojik olarak yoruyor, yaşama sevincini yok ediyor ve intihar isteğini daha da arttırıyordu. Ama bunu yapmaya da çok korkuyordu, o zaman sevdiği herkesi yalnız bırakacaktı. Özellikle de hayatının aşkını.
Çok çaresiz hissediyordu ama bir yandan bir şeyleri de kesinleştirmesi gerekiyordu. Telefonu yeniden eline aldı ve Soobin'le olan en son konuşmasına baktı. Gözlerindeki yaşlar daha da artmıştı. O an işte kararını vermişti, daha çok gençti ama bunu yapmak zorunda olduğunun da farkındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fairytale, yeonbin.
Fanfiction-texting, düz yazı yeonjun: ben bir peri masalına aşığım, acıtmasına rağmen. aklımı kaybetsem de sorun değil, zaten lanetlenmişim ben