Sabah güneşinin altın sarısı ışıkları uyandırdı beni tatlı uykumdan,gökyüzünde adeta bir altın külçesi gibi parlıyordu koskoca Güneş.Uyanır uyanmaz yataktan çıkıp lavoboya doğru yol almıştım ,bu Işıl Durusoy için alışılmadık bir durumdu çünkü genelde uyandıktan sonraki onbeş dakikamı yatakta ayılmayı bekleyerek geçirirdim.Yüzümü yıkadıktan sonra odama dönüp gri ,beyaz yıldızlı yatak örtümü düzelttim sonra yatağamın üzerinde otururken bir anda gelen bildirim sesi irkilmeme sebep oldu.Bildirim panelini aşşağıya çekerek mesajın kimden geldiğine baktığımda yazan ismi tam okuyamamıştım çünkü gözlerimi hala tam olarak açamıyordum.Mesajı atan Ege'ydi yarım saate burada olacağını geç kalmamamı söylemişti,tam ne için geleceğini düşünürken dün Ege'ye verdiğim söz geldi aklıma ona bugün dershaneye geleceğimi söylemiştim .Aceleyle duşa girdim ,hızlı bir duşun ardından ince bir sweat bol bir pantolon ve ufak bir sırt çantası almıştım çantamın içine birkaç test kitabı ve içerisinde üç beş kalem olan kalemliğimi adeta fırlatırcasına attıktan sonra koşarak apartmanın kapısından dışarı çıktığımda Ege'yi karşımda görünce mutlu olmuştum ,dershaneye birlikte gidecektik. Ege ile otobüse bindiğimizden beri hiç konuşmamıştık ben müzik dinliyor ve bir yandan da kitap okuyordum,Ege ise sadece durmuş camdan dışarıya doğru bakıyordu . Dershaneye geldiğimizde kartlarımızı kapıdaki koyu kahve rengi, dalgalı saçlı ve yeşile çalan gözleri olan görevli kadına gösterdikten sonra içeri geçtik,Ege aramızdaki sessizlikten sıkılmış olacak ki konuşmaya başladı
"Dün dersten erken çıktığımız için Pelin Akın sen ben kafeye gideriz diye düşünmüştüm ama Akın hastayım deyince ben de sana söylemedim"
"Önemli değil ya daha sonra çıkarız hem Pelin'in de sesi bir kötü geliyordu dün"
"Bugüne ne dersin Pelin ve Akın boşmuş kabul ettiler"
"Dershaneden erken çıkarsak neden olmasın?"
" Ben bizimkilere söyleyeyim o zaman , üç diyorum senin için de uygun mu?"
Olur bana da uyar ben iki buçuk gibi çıkar eve giderim oradan da kafeye geçerim" Gideceğimiz kafenin neresi olduğunu hepimiz çok iyi biliyorduk benim oturduğum mahallenin birkaç sokak ilersinde küçük fakat gerek dekorasyonu gerek de çalışanları ve sahibi dolayısıyla çok sıcak bir yerdi.
Dershaneden çıkmamıza birkaç dakika kala toparlanmaya başladım benim toplandığımı görünce Ege'de toparlanmaya başladı."Sen de mi çıkıyorsun?"
"Evet, birlikte çıkarız diye düşünmüştüm olmaz mı ?"
"Bir sakıncası yok, neden olmasın?"
Ege ile dershaneden çıkıp benim evime kadar yürüdük sonra Ege kendi evine gitti ben ise eve girdiğimde beri giysi dolabımın önünde durup kendime ne giyeceğimi sormak ve saçma bir moda yarışması yapmakla meşguldüm .
"Günlük birşeyler giyeyim diyorum ,ama zaten dolabımdaki herşey günlük. Offf,ne giyeceğim ben yaa?"
En sonunda mevsimlik ,haki bir sweatshirt ve koyu mavi bol bir kot seçtim. Hazırlandıktan sonra apartmandan çıkıp kulaklığımı taktım ve şarkı listemden Ege Can Sal' ın Başa Sar şarkısını seçtim ,neden bu şarkıyı seçtiğimi bilmiyordum çünkü bugün gayet güzel geçiyordu ve mutluydum ama nedense içimden bu şarkıyı dinlemek geliyordu herzamanki Işıl'dım işte. Biraz sonra kafeye vardığımda Pelin'i gördüm fakat Akın ve Ege yoktu, Pelin'in yanına giderken bir yandan da kulaklıklarımı çıkartmış çantama tıkıştırmakla meşguldüm .
"Akın ile Ege nerede?"
"Bilmem Akın en son senin evinin oralarda olduklarını söylemişti."
"O zaman birazdan burada olurlar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Her Hikaye Mutlu Başlar
Novela JuvenilMutlu sonla biten hikayelerin sonu bile herkes için mutlu değildir.