np: guns n' roses – this I love
gelmiş olabilir miydi? kalbimin içinde cam çerçeve inmiş gibi hissederek yerimden doğruldum. bir süre mesaj ekranına baktım. ikinci bir mesaj daha gelecek miydi merak ediyordum.
odamın içindeki sessizlik bir an için kalbimin atışlarını daha net duymamı sağladı.
espinoso: seni korkuttum mu?
ne hissettiğimi bilmiyordum. sessizce mesaja bakmaya devam ettim.
espinoso: tamam. baştan alalım. buna mecbur değilsin.
espinoso: ben sandığından daha sabırlı bir adamım keddddi
terleyen parmaklarımı pijamamın kumaşına sürttükten sonra dokunmatik ekranın üzerine yerleştirilen harflerin üzerinde gezdirmeye başladım.
gato: neredesin?
espinoso yazıyor...
espinoso yazıyor...
espinoso: sapık olduğumu düşünmezsin değil mi?
gato: düşünmem
gato: ama zaten sapık değil misin?
espinoso: doğru, ben sapığım
espinoso: bu, kapıya çıkacağın anlamına mı geliyor?
gato: cama çıkacağım
espinoso: spiderman değilim, ağ atarak pencerene uçamam ama
espinoso: nasıl yapacağız bunu mericeyn
gato: mericeyn mi
espinoso: vakit kazanmaya çalışma
gato: cama çıkacağım, sokak lambasının altına doğru yürü
espinoso: ateş yakıp dumanla da haberleşiriz istersen keddddddddi
gato: kabul mü değil mi?
espinoso: sen ne dersen, kabul
espinoso: öl dersen mesela, bir bidon benzinle kendimi sokak lambasının altında ateşe veririm
espinoso: yavşaklık yapmıyorum, ciddiyim, deneyelim mi
gato: sokak lambasının önüne ilerle
yerimden kalkıp derin bir nefes alarak boydan camıma doğru ilerledim. kalp atışlarım başa çıkamayacağım bir hızla göğüs kafesimde cam çerçeve indirmeye başlamıştı. ellerim buz gibiydi ama aynı zamanda avuç içlerim kan ter içindeydi; bana ne yapıyordu bu dikenli adam?
camı açıp bakışlarımı sokak lambasına diktim, sokak lambasının hemen arkasında bir park vardı. bir süre gözlerimi sokak lambasından ve çevresinden ayırmadım. yoktu. kaşlarım çatıldı. benimle alay ediyor olabilir miydi? gururumun incindiğini hissettim, kalp atışlarım yavaşladı ve hayal kırıklığı sırtıma dikilmiş korkunç bir canavarın gözleriymiş gibi beni içine aldı.
tam mesajlaşma ekranını açıyordum ki bir hareketlilik hissettim. ellerim kaskatı kesildi, kalbim boğazıma doğru yükseldi ve kulaklarım uğuldamaya başladı. hızlı adımlar atan, uzun bir silüet parkın karanlığına dikilmiş ağaçların arasından çıkarak sokak lambasına doğru yürümeye başladı. yüksek kattaydım, buna rağmen aşağıdaki kişinin uzun boylu olduğunu görebiliyordum, büyük adımlar atıyordu, herhalde attığı adımlar benim üç, dört adımıma bedel olmalıydı.
kafasına kapüşonlusunu geçirmişti, elleri sweatinin içindeydi, daha dikkatli baktığımda gri bir kapüşonlu giydiğini fark ettim, altında koyu renk bir pantolon vardı. bir anda sol elim titremeye başladı.
o muydu?
espinoso.
sokak lambasının altında durdu. profilini görebiliyordum ama mesafeden dolayı yüzü seçilmiyordu. kafası da kapüşonlusunun altında gizlendiği için hatları tamamen gözler önüne serilmiyordu. ki serilse de görebilir miydim, ayırt edebilir miydim bilmiyordum çünkü dokuzuncu kattaydım.
sokak lambasının altında bir süre elleri ceplerinde, profili bana dönük şekilde bekledi. birkaç dakikanın sonunda kalp atışlarımı daha da şahlandıran, bakışlarını usulca omzunun üzerinden bana doğru çevirmesi ve yükselen binaya bakması oldu. yüzü arkasına ışığı aldığı için karanlık bir gölge gibi görünüyordu ama bir şekilde gözlerimin içine bakıyormuş gibi hissediyordum.
telefonunu eline alırken bedenini tamamen bana doğru çevirdi.
kalbimden bir damla kan düşmüş gibi hissettim.
o bir damla kan, bir mesaj olup telefonumda belirdi.
espinoso: sonunda seninle kutsandım kedi.
🫀
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kan kaybeden kalp
Romanceher şey, telefonuna düşen bir mesajla başladı. ve o andan sonra, bunun hiç sonu gelmedi. *(bu bir texting hikayesidir.)*