ثلاثة عشر

111 12 12
                                    

Kulaklık takıp kurabiyeleri çantama koydum ve uzun Elbisemi giyip üstünden beyaz hırkamı giyip çantamı omzumdan sarkıtarak evden çıktım.

Annemlere bu gün eve geç geleceğimi ve arkadaşlarımla olacağımı haberdar etmiştim. Derin bi nefes alıp asansöre bindim ve 1 kata basarak asansörün inmesini bekledim.

Kapı açıldığında asansörden inmiş merdivenlere yönelmiştim ki merdivende uzun saçlı bi erkeğin oturduğunu fark etmiştim. Yavaş yavaş merdivenleri indiğimde bana bakmıştı.

Yasini görmeyi beklemiyordum yani.. Daha doğrusu bizim apartmanımızda! Acaba yeni taşınan komşu onlar mıydı? Bir şeyler söylemişti galiba ve ayağa kalkarak elindeki kitabı kapamıştı.

Başımla selam verip merdivenleri inerek çıkışa yöneldim ve koşturarak 2 Mahalle ötede olan caminin yanına doğru yol aldım. Yayayı yavaş geçiyordum çünkü canıma susamadım.

Camiye vardığımda kızlar toplanmış kapıda Arabaya binmek için beni bekliyorlardı. Elimi sallayıp bağırdım "bu, rdayim!" koşarak yanlarına vardığımda nefes nefese bana sarılmışlardı.

Ayça elimden tutup beni Arabaya çıkardı içerde çoğusu kapalıydı ve sadece 2 tane açık kız vardı.. Kendimi garip hissetmiştim ve herkes bana bakıyor diye çekinerek yürüyordum. 3 sıralı koltuğun pencere kısmına beni oturttu Ayça.

Ardından yanıma oturduktan sonra bi kız daha yanımıza oturmuştu. "Garip.. Ol du şimdi.." dediğimde Ayça 'neymiş garip olan?' demişti. "Şe ey çoğuusu kapalı ben aççık garip his settim kendi mi" vay canına hayatımda kurduğum en uzun cümlelerden biriydi!

Ayça gülüp 'sorun yok ya takıl sen rahat rahat bizimkiler pek takmio kafaya.. Tabi bak şu kız hariç!' deyip kırmızı şallı dar kırmızı elbiseli makyajlı kızı gösterdi.

Koyu mavi gözleri ile çok hoş ve tatlı gözüküyordu. Hele al al yanağıı! Cidden çok güzeldi. "Çoo,k güzeel" dediğimde kızlar tebessüm etmişlerdi.

Bir süre sonra mekana vardığımızda kocaman bina karşılamıştı bizi. "Gül kurum" çok güzel ismi vardı ve şirin bi aurası vardı. Pembe yeşil renkler daha ağırlığını basıyordu. Ayça elimden tutarken kendimi ufak annesi elini bıraksa gemen kaçacak olan çocukmuş gibi hissetmiştim.

İçerde daha bi kaç ablalarda vardı. Ayçayı görünce hemen gelip ona sarılmış tebessüm ile bir şeyler söylemiş bana baktıklarında ise sadece başımı eğmekle yetinmiştim. Ayça beni gösterip bir şeyler anlattığında hepsinin hayretle ağzı açılmıştı.

Ardından yavaşça tebessüm edip aralarından en büyükleri olduğunu düşündüğüm bi abla bana sarılmıştı. Bi kız ise koşa koşa kağıt kalem getirmişti ve bir şeyler yazıp bana göstermişti. 'Hoşgeldin birtanem evinmiş gibi rahat ol kendini yabancı hissetme sakın' yazılıyordu. Tebessüm ederek "ta mam" demiştim.

Yavaş yavaş herkes işlere dağılırken bende masaya yemekleri diziyordum. Bi kaç dakikaya çocuklar gelmişti ve hepsi minnoş minnoş tatlış şeylerdi. Küçük kızlarla oyun oynuyordum ara ara. Sonra ise geçip yerime oturuyordum.

Yemekler yendikten çaylar içildikten sonra yere minderler koyulmuş herkes çenber halinde oturmuş Zülfiye ablayı dinliyordu. O anlattıkça Ayça yazıyordu. Bana burdan çıktığımızda kağıtları vereceğini evde okumamı söylemişti.

Bir şey anlamasamda oturup insanların tepkilerine bakıyor güldüklerinde gülüp ciddi olduklarında ciddileşiyordum.

Şimdi duymayan biri olarak sıkıcı geliyordu desem yalan olur ama insanları duymamak anlamamak berbat bir şeydi.

Sessiz Sevda| texting√Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin