14. bölüm

1.6K 191 71
                                    

Jimin, kamp sandalyelerini ve masasını karavana yerleştirip Jungkook'un yanına geldi. Jungkook işine odaklanmış, karavanın tentesini kapatıyordu. Jungkook tenteyi bir anda kapatınca, Jimin irkildi. "Sakin ol, kovboy. Acelemiz yok."

Jungkook, Jimin'e bir adım atıp hafifçe yüzüne eğildi. "Benim var, güzellik."

Jimin yüzünü buruşturup, geri çekilmesi için Jungkook'u omuzundan itti. "Çekil şurdan."

Jimin arkasını dönüp karavana girerken, Jungkook güldü ve son kalan eşyaları da alıp karavandan içeri girdi.

Bugün, kasabaya gidiyorlardı. Hem biraz gezecekler, hem de alış veriş yapacaklardı. Jimin, co pilot görevi için koltuğa oturmuş, kemerini bağlamıştı. Jungkook'ta sürücü koltuğuna oturmuş, ve yolculuklarına başlamışlardı.

Jungkook, keyifliydi. Yüzünde mutlu bir ifade ile karavanı sürüyor, arada bir Jimin'e bakıp gülümsüyordu. Eğer heyecandan aklını kaçıracak biri varsa o kişi Jimin'di; kasabaya gidecek olmalarının yanı sıra Jungkook ile yolculuk yapıyordu. Aklı biraz karışıktı. Tüm sinirleri ve kasları geriliyor, heyecandan eli ayağına dolaşıyordu ve ağzından yanlış bir şey çıkmasın diye konuşmuyordu.

Jimin, dikkatle Jungkook'a baktı; büyüleyici gözleri, sert yüz hatları, kaslı vücudu, derin bir kişiliği vardı ve çok çekiciydi. Hayatında birçok adam tanımıştı ama hiçbiri Jungkook gibi değildi; Jungkook, tanıdığı adamlardan da öteydi. Bir an yüzünü ekşitti. Onu başka adamlarla kıyaslamak bile delilikti.

Evet, Jimin Jungkook'tan hoşlanıyordu. Ondan hoşlanması basit değildi; ilk başta onu kurtardığı için etkilendiğini sanmıştı ama derin kişiliği, konuşması, yemeğine kadar dikkat etmesi, öncelik hep Jimin olduğu için, isteyerek veya istemeyerek ona kapılmıştı. Jimin bunu iliklerine kadar hissediyordu.

Jungkook'un da ne hissettiğini az çok anlıyordu; aşırı flörtöz davranışlar ve sürekli övgü dolu sözler ile bunu belli ediyordu. Jungkook bunu göstermekten çekinmiyordu ama Jimin tamamen emin olmak istiyordu. Sessizce bekliyor, hissettikleri hakkında Jungkook bir şey söyler diye gözlerinin içine bakıyordu ama o da Jimin gibi emin olmak istiyordu.

"Neden sessizsin?" diye sordu Jungkook Jimin'e. Sürekli sus diye uyardığı küçük adamın sesini hep duymak ister olmuştu.

"Sana da bir şey beğendiremiyoruz ya," dedi Jimin. Jungkook'a baktı. "Sus Jimin, kes şunu Jimin, çok konuşuyorsun Jimin, nefes al Jimin... Ne yapsın bu Jimin?"

Jungkook, Jimin'e dönüp gülümsedi ve tekrar önüne döndü. "Bu Jimin, hep konuşsun. Artık hiç susmasın, en çok o konuşsun."

'Nefes almamı isteseydi böyle konuşmazdı' dedi Jimin içinden. Derin bir nefes aldı. "Bazen, hak ettiğim gençlik bu muydu diyorum."

"Memnun değil misin?" diye sordu Jungkook ilgiyle.

"Bugüne kadar yaptığım hiçbir şeyden pişman olmadım. İstediğim bölümü okumaktan, gezmekten, deli gibi para harcamaktan... İstediğim ne varsa yaptım ve hiç pişman olmadım ama arkadaş seçiminde çok pişman oldum."

Jungkook, anlık olarak gerildi; arkadaşları yüzünden buradaydı ama Jimin'in bunu kastetmediğini biliyordu. Arkadaşlarına biraz minnettardı çünkü onlar böyle bir şey yapmasaydı, onunla tanışmamış olurdu ve bu çok korkunçtu. "Sana daha önce de söyledim: ne yapacağına ancak sen karar verebilirsin."

Jimin, "Ne yapacağıma karar veremiyorum. Onlara birçok şey yapmak istiyorum ama yapmakta istemiyorum," dedi.

Jungkook anlayışla başını salladı. "Onlara hâlâ değer veriyorsun, onların üzülmesini  istemiyorsun çünkü yaşadığınız onca anıyı çöpe atmak senin için çok zor. Seni anlıyorum, Jimin. Onlar, senin gençliğindi. Ama, hâlâ gençsin. Hâlâ çok yakın arkadaşların olabilir, gençliğini doya doya yaşayabilirsin ancak bunu seni hak eden insanlarla yapabilirsin."

Dauphine | Jikook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin