Uçları sivri kulelerin göğe doğru yükseldiği, taş merdivenlerin sürekli yer değiştirip insanı şaşırttığı, dönemeçli koridorlarının sonu gelmeyen bir labirent gibi hissettirdiği şato, kaos içindeydi. Bu antik ve görkemli yapının her köşesinde gergin bir hareketlilik vardı. Birinci sınıflardan yedinci sınıflara kadar öğrenciler, küçük gruplar hâlinde toplanmış, alçak sesle tartışıyorlardı. Ortak merakları ise tek bir soru etrafında toplanıyordu: "Gerçekten kendini mi öldürmüş?"
Freda, omuzlarına örtülmüş ince battaniyeyi düzeltmeye çalışırken yanındaki Theodore Nott’un ona engel olduğunu fark etti. Kahverengi gözleriyle Freda’ya sessiz bir destek vermek istercesine baktı ve battaniyeyi dikkatlice yerine yerleştirdi. Freda, derin bir nefes aldı ve başını kaldırarak karşısında duran kişiye baktı. Albus Dumbledore, beyaz sakalı ve pırıltılı yarım ay şeklindeki gözlükleriyle her zamanki bilge görünümüne rağmen, bu kez temkinli bir ifadeye sahipti.
"Biraz daha iyi misin, Freda?" diye sordu Dumbledore, yumuşak ama ciddi bir ses tonuyla. "Eğer ihtiyaç duyarsan Madam Pomfrey’e haber verip sana rahatlatıcı bir karışım hazırlatabilirim."
Freda, yere diktiği gözlerini tekrar Dumbledore’a çevirdi. Müdürün, her zaman içe işleyen bilge bakışları bu kez onu incelercesine sabitlenmişti. Bu dikkat, Freda’yı daha da huzursuz etti; zaten herkesin gözleri onun üzerindeyken bir de Dumbledore’un şüphesini çekmek istemiyordu.
"Teşekkür ederim, efendim. İyiyim," diye yanıtladı Freda, titrek bir sesle. Sözleri, yanında oturan Theodore’un kolunu hafifçe ona dokundurmasına neden oldu. Bu, sessiz bir teselli hareketiydi ve Freda, onun varlığını her zaman hissetse de bu fiziksel hatırlatma garip bir şekilde rahatlatıcıydı.
Dumbledore, sandalyesinde hafifçe doğrulup ciddiyetle konuşmaya devam etti: "Eğer kendini toparladıysan, bize bildiklerini anlatmalısın. Sabahın erken saatlerinde oda arkadaşın hayatını kaybetti. Olayın detaylarını hâlâ bilmiyoruz ve ailesi çok yakında buraya varacak."
Freda, bu sözler üzerine odanın içinde gezdirdi gözlerini. Müdürün odası, yuvarlak yapısıyla diğer yerlerden farklıydı. Duvarlarda, Hogwarts’ın geçmiş müdür ve müdirelerinin portreleri asılıydı ve hepsi dikkat kesilmiş bir şekilde onları izliyordu. Odanın ortasında duran Dumbledore’un hemen arkasında profesör McGonagall, gergin bir şekilde bekliyordu. Kenarda ise Sihir Bakanı Cornelius Fudge vardı.
Freda, boğazını temizleyerek konuşmaya başladı: "Georgia, son zamanlarda çok kötüydü..." Sesi titredi. Georgia, Freda’nın oda arkadaşıydı ve sabah kahvaltıdan dönüp odasına girdiğinde onu ölü bulmuştu. Bu, Freda’yı olayların odağına yerleştirmişti.
McGonagall, cümleleri dikkatle dinlerken masadaki büyülü tüy kalem Freda’nın söylediklerini hızla parşömene yazıyordu. "Son zamanlar derken ne kadar bir süreyi kastediyorsun, Bayan Shalford?" diye sordu.
"Bir aydan biraz fazla," dedi Freda dürüstçe. "Erkek arkadaşıyla ayrılmak zorunda kaldığından beri böyleydi. Aileleri ilişkilerini öğrendi ve onaylamadı. Ayrılmak zorunda kaldılar ama birbirlerini seviyorlardı. Georgia, bu ayrılığa dayanamadı."
Freda, boğazının kuruduğunu hissedince konuşmayı kesti. Theodore, hemen sürahiye uzanıp bir bardak su doldurdu ve ona uzattı. Freda, birkaç yudum aldıktan sonra teşekkür etti ve devam etti: "Eğer başka bir sebep varsa ya da bu durumu tetikleyen bir şeyler olduysa... Bilemiyorum. Ama bu ayrılık onu mahvetmişti."
Dumbledore ve McGonagall’ın kısa süreli bakışmalarını fark etti. Odaya sessizlik hâkim oldu. "Peki," dedi Dumbledore yavaşça, "Bu erkek arkadaşın adı neydi?"
Freda, bir an tereddütle Theodore’a baktı ve derin bir nefes alarak cevap verdi: "Dean Thomas."
Bu isim, odadaki atmosferi anında değiştirdi. McGonagall’ın gözleri büyüdü ve kaşlarını çattı. "Dean Thomas mı? Georgia ve Dean..." dedi, şaşkın bir ifadeyle.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Secrets & Lies | Harry Potter
Fiksi PenggemarHogwarts'ta düzenlenen Üçbüyücü Turnuvası sırasında, Harry Potter hiç beklemediği bir yerden, Slytherinli bir öğrenciden yardım alır. Freda Shalford, ön yargılara ve çevresindeki baskıya rağmen Harry'ye ikinci görevde yardımcı olmayı seçer. Ancak bu...